Atmosferik synthesizer ve ambient gitarlar eşliğinde melankolik ama bir o kadar da güçlü bir dinamik sound yakalayan Oniki Adım, ‘kültürler arası çatışma ve kişisel deneyimler’den beslendiğini dile getiriyor. Halk müziğimizden etkiler ve Post Rock’ı harmanlayan grup, bizleri içine düştüğümüz bu izolasyon ile canlı şehir hayatı arasındaki gerilimi yakalayan çok sesli müzikal bir yolculuğa davet ediyor.
Oniki Adım ‘Uzaklardan’ Live 2023
Çok kan kaybettik
“ONIKI ADIM’ın 24 Ekim Cuma akşamı kargakadikoy’de gerçekleştireceği 2. Türkiye konserinin öncesinde grubun vokalisti Ferit Bilgin ile projenin 2008 yılına dayanan hikayesini konuştuk. Hollanda’da Türkçe rock cover’larıyla hatırı sayılır bir kitle oluşturan Frekans grubunun kendi şarkılarını üretmeye başlamasıyla ONIKI ADIM’a dönüşen yolculuğu 2022 yılından beri yayınladıkları şarkılar ve Avrupa konserleriyle devam ediyor.” –Tuğçe Yapıcı
Oniki Adım, Paardcafe 2024
ONİKİ ADIM – Live at Matrix Rotterdam Full Concert (14 okt 2022)
Çok dost kaybettik
Oniki Adım, Paardcafe 2024
ONİKİ ADIM blends atmospheric synths with ambient guitar swells to create a melancholic yet dynamic sound.Their music explores the clash between cultures, personal experiences, and the quest for selfimprovement, merging post-rock with Turkish folk influences. It’s a sonic journey that captures the tension between isolation and vibrant city life.
İnsanlar yorumlarda saçmalıyorlar ama yüzüme karşı farklılar çünkü dayak yiyeceklerini biliyorlar. Ve evet aşırılığı severim, beni tahrik eden şey de bu! Grindcore’dan bile daha acımasızım, ne söylediğimi vokallerden anlayabilirsiniz.
NECRO, piyasadaki en tuhaf ve deneysel sanatçılardan biridir. Rapçi olmasına rağmen, tanınmış Metal sanatçılarıyla gerçek bir işbirliği yapma cesareti ve yeteneği olduğu için (Rap ile Metal’i mükemmel bir şekilde birleştirdiklerini düşünen birçok grubun aksine) onun çalışmalarının çoğunu seviyorum. NECRO, röportaj için biraz zaman ayırıp sorularımı sakin, sinirli ve dürüst bir tonla cevaplama nezaketini gösterdi. Hip hop’un metal ile hiçbir ilgisi olmadığını düşünüyorsanız, burada zamanınızı boşa harcamayın. Geri kalanlarınız, bu adamı dinleyin ve şimdiye kadarki en çılgın hip hop türünü keşfedin!
By Yiannis Dafopoulos / March 2008 / metal-temple.com
NECRO LIVE 24
Evet, 12 yaşındayken Death Metal gitaristiydim, Sepultura, Obituary, Biohazard gibi grupların ön grubu olarak sahneye çıkıyorduk ve müzik dünyasında değer görmek isteyen çok hırslı bir çocuktum. Her zaman kendini dışavurmaya meraklı bir tiptim. New York, Brooklyn sosyal konutlarında büyüdüm, bu yüzden beynim bu sokaklardaki kültürün tamamından etkilenmiştir ve sevdiğim tarz metal müzikte olduğu gibi, hip hop’ta da söz ve müzik açısından sert bir şeyler yapmak istiyordum.
Necro “Push It to the Limit” ft. Jamey Jasta of Hatebreed
Ben sadece özgün olmaya çalışıyorum ve dinlemek istediğim albümleri yapıyorum. Başka sanatçılarda bulamadığım acımasız, agresif eroin albümleri.
Hip hop’a yönelmeye nasıl karar verdin?
Hip hop beni hep çekiyordu; o zamanlar en çok ilgimi çeken sanatsal hareketti. Metal de harikaydı, ama bir grupta solist olamazdım; arkada kalıyordum ve dikkat çekmek istiyordum. Eğer bir MC isen tüm kontrol sendedir. Parlamak ve herkese ne kadar iyi olduğunu göstermek için eşsiz bir fırsat. Babam, kardeşim, hatta mahalledekiler bile sürekli canımı sıkıyorlardı, her şey çok olumsuzdu, bu yüzden mikrofon başında iyi olmak benim için kaçınılmaz bir hale geldi, çünkü rapçiler hayattan büyüktür. Her şeyi yönetiyorlardı, tüm saygıyı, kızları, şöhreti elde ediyorlardı; böyle olması bir çocuğun ilgisini çeken bir durumdu.
Yeni albümün Death Rap, kendi şirketin Psycho+Logical Records tarafından yayınlandı fakat Candlelight Records tarafından dağıtılıyor. Albümün dağıtımını bir metal şirketine emanet etmeye nasıl karar verdin?
Bu işi menejerim ayarladı ve eski menajerim Ferret Management. Bu yüzden onlara güvendim ve bunun harika bir fırsat olduğunu düşündüm. İngiltere’de hiç iyi bir dağıtım şirketi bulamamıştım. Birçok kişi Necro’yu görmezden geliyordu, bu yüzden sonunda orada işlerimi yürütecek saygın bir şirket bulmak çok iyi geldi.
Necro’s Stories & Adventures in the Shady Music Busines
Sanırım hem Hip Hop hem de Metal sahnesinden hayranlarınız var. Rapçi hayranlarınız kadar Metalci hayranlarınız da konserlerinize geliyor mu?
Evet, Metal ve Hip Hop sahnesinden farklı hayranlarım var. Tabii ki, sadece Hip Hop sevenler ve belki de sadece Metal sevenler de vardır, ama diğer türlerin kitlelerine kıyasla daha açık fikirli dinleyicileri çekiyorum. En sevdiğim kitle ise neye ilgi duyduklarına bakılmaksızın Necro’yu sevenlerdir.
Hatebreed’den Jasta, Obituary’den Tardy, Nuclear Assault’tan Lilker ve daha birçok tanınmış metalciyle işbirliği yaptınız. Bunu nasıl başardınız, bu müzisyenleri tanıyor musunuz yoksa plak şirketi aracılığıyla mı gerçekleşti kayıtlar?
Jamey ile Lord Ezec aracılığıyla tanıştık ve iyi anlaştık ve birlikte çalışmaya başladık. Gerçek, gerçeği çeker. Tardy, Bury You With Satan’ı dinledikten sonra Trevor aracılığıyla bize katıldı. Bu çok iyi bir parça olmamasına rağmen bir şekilde onun ilgisini çekti. Dan Lilker ise rap’ten nefret eder, ama aynı zamanda sahte metalden de nefret eder. O tamamen gerçek brutal müziği sever. Şarkı sözlerimi dinledi ve sert olduklarını söyledi. Bu, onun için gruba katılmak için yeterliydi, ayrıca o da bu kabilenin bir parçası, nasıl karşı çıkabilirdi ki? Bahsettiğin tüm bu adamlar harika insanlardır ve sevdiğim arkadaşlarımdır.
I think what I did on Suffocated To Death By God’s Shadow is some of the sickest Metal out today.
Only for the sickos!
Necro in France (2018)
Necro “Empowered” feat. Dan Lilker, John Tardy & Trevor Peres (2020)
METAL HIPHOP PERSONIFIED
“The time I flew out Dan Lilker of Nuclear Assault & John Tardy & Trevor Peres of Obituary to shoot the video for EMPOWERED off The Pre-Fix For Death Album in NYC – was a trip because as a kid I went to Zig Zag Records in Brooklyn to a Nuclear Assault instore with their poster in hand to get it autographed with long hair down to my ass looking like a young James Hetfield – and when I was like 11 years old my band Injustice opened for Obituary in New Jersey and I walked up to Trevor Peres and gave him our band T-Shirt and he ended up wearing it on stage – so to be in the studio with these guys as a hardcore grown man rapper now it was unreal.” –NECRO
NEKRO & HIS ONLY ONE RIVAL COOKIE MONSTER
Sadece manyaklar için!
İlk göz ağrısı heavy-metal müzikten büyük ölçüde etkilenmiş olan Necro, seks, şiddet ve ölüm temalarına odaklanan karanlık ve oldukça kışkırtıcı tarzıyla tanınır. Bu müziğe ‘Death Rap’ adını veren de kendisidir, ve çok geçmeden kendi plak şirketi olan Psycho+Logical Records’u kurar.
Şimdiye kadar en sevdiğin konuk sanatçı kimdi ve neden?
En sevdiğimi seçemem, benim için hepsi özel ama Suffocation’dan Mike ile yaptığımız yeni şarkı en sevdiğim şarkılardan biri diyebilirim. Grind üzerine rap yapmak muazzamdı! İnsanlar uyuduğu için bu tarzım hak ettiği ilgiyi göremedi, ama bence o parçada benzersiz bir şey yaptım ve çok sert, çok şiddetli. Sadece manyaklar için!
Bağımsız bir film yapım şirketiniz var. Şimdiye kadar neler çektiniz?
Bir porno film ve kendim için birkaç video çektim, üniversitedeyken iki düşük bütçeli film ve bir de DVD’im var, ama henüz uzun metrajlı bir film çekmedim. Yakında…
Canlı performans sırasında başına gelen en çılgın şey neydi? Sanırım birçok tuhaf durumla karşılaşmışsındır.
Sadece saygısızlık, ben ve Hyde o herifi fena halde dövmüştük, çünkü karı-memesi göstermek şok edici bir şey değil, gayet normal; bu yüzden o günkü kavga bize karşı yapılan saygısızlığa karşı bir şiddetten başka bir şey değildi. Gösterime bana hakaret etmek için değil, destek olmak için gelin!
Hip-Hop Lessons by NECRO (2024)
Live on stage in Moscow, Russia
Şu anki planların neler? Yanılmıyorsam Ekim sonuna kadar turneye çıkacaksın.
Death Rap için turneye çıkacağım ve tüm gücümle çalışacağım. 100 bin satmak istiyorum! Şu anda ICP ile turnedeyim. Turne yarın gece Detroit’te, Cadılar Bayramı’nda sona erecek. Sonra Kasım ayı boyunca Avrupa’da olacağım. Sonra geri dönüp dinleneceğim ve ayın sonunda Hatebreed ile turneye çıkacağım. Ocak ayında ise çılgın bir turne paketi ile tüm Kanada’yı sallayacağım. Sonra 2008 sonbaharına kadar başka işlerim var. Turneye hazırlanırken dokuzuncu NECRO albümüm üzerinde çalışmaya başladım bile. Elbette çılgın bir albüm olacak, bu yüzden şimdilik albüm üzerinde çalışırken aynı zamanda kendimi Death Rap için deli bir turneye çıkmaya da hazırlıyorum!!
Necro’nun bir sonraki albümünden ne beklemeliyiz?
Dünyanın en çılgın ritimleri, en ateşli parçaları, en manyak sözleri, daha fazla gangster havası ve yeni bir porno havası! Bir sonraki albümde hepsini karıştırıyorum! Sadece Death Rap değil, Necro’nun tüm tarzları tek bir albümde olacak!
Sanatçıların kişisel duygu ve inançları doğrultusunda şirketler için çalışmalarının sokak kültürüne ters düştüğü tartışılsa da film, genel anlamda bu sanatçıları çağdaş sanat dünyasının dışında bir alanda tasvir ediyor.
1990’lardan bu yana gelişen amerika’da kaykay, grafiti, punk rock ve hip-hop gibi yeraltı müzikleri ekseninde D.I.Y. tekniklerinde ustalaşmış bir grup sanatçının kariyerlerini ve çalışmalarını konu alan film, aynı zamanda sanatçıların sanat dünyasında nasıl bir etki yarattıklarına da dikkat çekiyor. Röportaj yapılan sanatçılar arasında Thomas Campbell, Cheryl Dunn, Shepard Fairey, Harmony Korine, Geoff McFetridge, Clare Rojas, Barry McGee, Margaret Kilgallen, Mike Mills, Steve “Espo” Powers, Ed Templeton, Deanna Templeton ve Mark Gonzales bulunmaktadır.
Sanatçılar, yapılan bir dizi röportajda, sokak sanatındaki “kendin yap” tarzlarının ardındaki mantığı açıklıyorlar. Bazı sanatçılar popüler kültür sahnesindeki gelişimlerini, bazıları da çeşitli sokak kültleriyle olan bağlantılarını anlatıyor veya sadece kendileri için sanat yapmaktan başka dertlerinin olmadıklarını dile getiriyorlar. Filmde aynı zamanda ünlü birçok sanatçının ticari başarıları da masaya yatırılıyor: popüler markalar için reklam yapmak, kendi ürünlerini tasarlamak, film sektöründe çalışmak, hip mekanlar için sanat icra etmek ve sanat piyasasının çeşitli oyunları da ele alınıyor. Her ne kadar bazı sahnelerde sanatçıların kişisel duygu ve inançları doğrultusunda şirketler için çalışmalarının sokak kültürüne ters düştüğü tartışılsa da film, genel anlamda bu sanatçıları çağdaş sanat dünyasının dışında bir alanda tasvir ediyor.
Beautiful Losers (Full Documentary)
Filmin öncesinde Beautiful Losers adlı bir kitap yayımlandı. Kitabın yayımlanmasının amacı, filmin konusu ve mekânlarından biri olan gezici müze sergisini tamamlamak ve anmaktı.
Iconoclast Editions ve Distributed Art Publishers tarafından ortaklaşa yayınlanan kitap, filmin yönetmenliğini yapan Christian Strike ve Aaron Rose tarafından hazırlandı. Sergi, filmdeki sanatçıların yanı sıra farklı sanatçıların da yer aldığı büyük ölçekli bir grup sergisiydi ve Mart 2004’te Ohio, Cincinnati’deki Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde açılan sergi, 2009 yılına kadar Avrupa’da devam etti. Sergi, Iconoclast tarafından hazırlandı ve gerçekleştirildi. Iconoclast’ın kurucuları Christian Strike ve Aaron Rose, serginin ortak küratörlüğünü üstlenirken, kitabın editörlüğünü ve yayıncılığını da yaptılar.
Engin Saatçılar ‘Purgegazing’ Moda All Saints Kilisesi, 2022
“Sanatı ve sanatçıyı önemseyen, müziği para kazanma aracı olarak görmeyen bütün kolektiflerle bir araya gelip bir şeyler yapmak isteriz. Bu mentaliteyi koruduğumuz ve bu şekilde ilerlediğimiz müddetçe güzel işler başaracağımıza inanıyoruz.”
Noirgazer’ın kurucusu Mert Uzbay anlatıyor:
Noirgazer oluşumunun temelleri 2021 Aralık ayında atıldı. Fakat aktif bir şekilde faaliyete geçmesi için gereken adımları atmak zaman aldı. Özellikle görsel dilimizi oluşturarak ve gerekli planlamaları yaparak titiz bir şekilde ilerlemek istiyorduk. Böylece hayata geçmesi 2022 Mayıs’ını buldu. Bizim için önemli olan müzisyenin ortaya çıkardığı işten memnun kalması. Düzenlemiş olduğumuz etkinlikler kapsamında yazılı literatür ve görsel medyatik işlere kadar imkânlarımız dâhilinde bizimle birlikte çalışan sanatçılara elimizden geldiğince destek olmaya gayret ediyoruz. Etkinliklerden müzisyenlerin de dinleyiciler kadar memnun ayrılması bizim için önemli.
Temel motivasyonumuz görünmeyen ya da görmezden gelineni görünür kılmak. Örneğin, röportaj yapacağımız vakit ya da sanatçıları etkinliklerimzeı davet ederken Spotify’da kaç dinleyicisi olduğuyla ya da bir kitlesi olup olmadığıyla ilgilenmiyoruz. Bizim için önemli olan sanatçının ortaya koyduğu eser; eğer ortaya konulan eserde emek olduğuna ve sanatçının da yaptığı işe saygısını hissedersek hiç vakit kaybetmeden işe koyuluyoruz.
Bunun dışında tematik organizasyonlarımıza devam etmeyi düşünüyoruz. Bu organizasyonların ilk ayağını 27 Mayıs 2022’de Taner Yücel, Engin Saatçılar ve Varteres Durise’nin katılımlarıyla Purgegazing ismiyle All Saints Moda Kilisesi’nde gerçekleştirdik. Dinleyicilere ve sanatçılara farklı bir mekansal deneyim sunmak bize heyecan veriyor. Bu yüzden yakın gelecekte bir bar ya da performans merkezi gibi bir yerde konser vermeyi düşünmüyoruz.
Engin Saatçılar Live at Purgegazing, Mayıs 2022
Engin Saatçılar Live at Noirgazer Presents: Purgegazing, Moda All Saints Kilisesi, Mayıs 2022
Müzisyen ve prodüktörlüğüyle tanıdığımız Engin Saatçılar, daha önce hiç dinlemediğimiz gizemli besteleriyle Moda All Saints Kilisesi’ndeydi.
‘Purgegazing’ Moda All Saints Kilisesi, Mayıs 2022
Varteres Durise Live at Noirgazer Presents: Purgegazing, Moda All Saints Kilisesi, Mayıs 2022
M4NM etiketiyle çalışmalarına aşina olduğumuz esrarengiz sanatçı Varteres Durise, sıradışı imajını güçlü bir soundscape’ye dönüştürdüğü performanslarıyla dikkat çekiyor. Mondkopf ve Aho Ssan gibi ambient elektronikanın önemli müzisyenleriyle birlikte hazırladığı remix albümü yayınlayan Varteres Durise aynı zamanda Ares ekibinin de en güçlü üyeleri arasında yer alıyor.
Noirgazer 2022 / Poster by Gloom Works
Ortak Bir Ses
2000’li yılların başında müzisyen ve sanatçılara daha fazla mekân kapılarını açarken son yıllarda bu rakam gittikçe azaldı. Organizasyonlar ve mekânlar daha çok ticari düşünmeye başladılar ve bunun sonucu olarak organizasyonlarda hep aynı line-up’ları görmeye başladık. Bunun en önemli sebeplerinden biri ekonomik çukur. Organizasyonlar ve mekânlar kendini garanti altına almak adına “güvenli alanlardan” dışarıya pek çıkmak istemiyorlar. Kendilerini anlayışla karşılıyoruz. Ancak bu noktada hırslarımızı ve çıkarlarımızı bir kenara bırakarak ortak bir ses çıkarmamız gerekiyor. Sanatı ve sanatçıyı önemseyen, müziği para kazanma aracı olarak görmeyen bütün kolektiflerle bir araya gelip bir şeyler yapmak isteriz. Bu mentaliteyi koruduğumuz ve bu şekilde ilerlediğimiz müddetçe güzel işler başaracağımıza inanıyoruz. Bununla ilgili çeşitli girişimlerde bulunuyoruz.
2022 gündemimiz oldukça heyecan verici. Ortada organizasyon için çok fazla fikir var ama bunlardan bir ya da iki tanesini gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Şu an için İzmir ve Ankara için düşündüğümüz iki etkinlik var. Hatta Ankara etkinliğinin line-up’ı geçtiğimiz günlerde belli oldu, bir aksilik çıkmazsa Ankaralıları oldukça değişik bir Noirgazer deneyimi bekliyor.
Orta ve uzun vadede Noirgazer etkinliklerini yurtdışına taşımak gibi bir hedefimiz de var. Bunun dışında noirgazer.com adresinde “Label Talks” kısmını aktif hâle getirip yerli müzisyenlerle yurt dışındaki label’ları bir araya getirmeyi düşünüyoruz. Bunun için yurt dışından görüştüğümüz birkaç label var. Ortaklaşa bir şekilde Label Talks’ın müzisyenlere nasıl bir fayda sağlayacağı üzerine istişare ediyoruz. Label Talks projesinin yakın zamanda hayata geçeceğini söyleyebiliriz. Umarız 2022’nin geri kalanı ve ilerleyen yıllarda hep birlikte daha iyi etkinliklerle sahnemizi canlı tutmayı başarabiliriz.
En önemli kıstas müziğinizle beraber samimiyetiniz. Ne kadar iyi müzik yapsanız da öncelikle samimi olduğunuzu, kendiniz olduğunuzu hissettirmeniz gerekiyor. Bu nedenle kendiniz olun ve olduğunuz şeyden taviz vermeyin.
Red Bull Music Academy’ye dahil olmanın faydaları var evet; ama bu faydalara odaklanmaktan ziyade önceliği gerçekten işin mutfağını öğrenmeye ve iyi vakit geçirmeye verin. Oraya dünyanın dört bir yanından bir sürü müzisyen, yapımcı, medya ekibi, teknik ekip ve sanatçı geliyor. Böyle bir ortamda ‘önce kariyer’ derseniz oradaki asıl güzelliği kaçırırsınız. İnsanlara ‘bağlantı’ gözüyle bakmayın, arkadaşlık diye bir şey var, öğrenmeye ve paylaşmaya odaklanın.
İpek Görgün ‘Martyrs’ Aphelion / 2017 Touch Music
İstanbul’lu deneysel elektro-simyacı İpek Görgün’ün “Aphelion” adlı albümünden “Kairos” isimli parça, bizleri seslerin iç uzayında keşfedilmemiş bölgelerde bulunan, izole ve genellikle yalnız tonları inceleyen enfes bir keşif yolculuğuna çıkarıyor. Astral Social Club ve genç Pimmon hayranlarının aşina olduğu bir işitsel yörüngede seyreden Görgün, bu albümde drone, noise ve glitch unsurlarını bir araya getirerek, hem ürkütücü hem de çekici bir uzama erişen psikotropik bir mutant süit yaratıyor. Burada kristal tınılar ve glitch kabarcıkların vızıldayan ışıltısı uzanıyor ve oluşturduğu zıtlıkla salınan metalik mırıldanmalar, titrek gümüş rengi hayaletimsi yeraltı uzay manzarasını şekillendiriyor.–the sunday experience
İpek Görgün ‘Seneca’ Ecce Homo / 2018 Touch Music
Touch Music tarafından yayınlanan Ecce Homo ile Görgün, güzellik ve bozunma, ilerleme ve gerileme, iyilik ve kötülük arasında gidip gelen insan tabiatından yola çıkarak, ruhun farklı yönlerini, insan davranışlarını ve varoluşu üzerine kendini sorguluyor.
2014 Red Bull Music Academy sonrası prodüktörlüğünü kendi üstlendiği albümü Aphelion’u (2016) yayımlayan müzisyen ve fotoğrafçı İpek Görgün, daha sonra Egyptrixx olarak bilinen Kanadalı sanatçı Ceramic TL ile işbirliği yaptı, ve onun yüksek çözünürlüklü elektronik müziğine uygun ses tasarımlarıyla dikkat çekti. Sonuç, Perfect Lung albümündeki sekiz parçayla takdire sunuldu. Albüm, ismindeki keskin, acı ironiden yola çıkarak ekolojik-kaygı ve son yılların sanatsal üretimlerinde iyice içselleştirilen distopyalara kadar köklü anlatılarla birlikte çağdaş temaları da ele alıyor.
Bugün, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Ses Sanatları alanında doktora eğitimini tamamlayan Görgün, kavramsal odağını Perfect Lung’da ortaya koyduğu ekopolitik yansımaya paralel farklı bir soruyla yeniden karşımıza çıkıyor, ve bu sefer ontolojik nitelikte bir soruyla. Yine Touch Music tarafından yayınlanan Ecce Homo ile Görgün, güzellik ve bozunma, ilerleme ve gerileme, iyilik ve kötülük arasında gidip gelen insan tabiatından yola çıkarak, ruhun farklı yönlerini, insan davranışlarını ve varoluşu üzerine kendini sorguluyor. Bu kavramsal evren, Ecce Homo’yu tamamıen ele geçiriyor ve onu rahatsız edici, dolaşık, zehirli sarmaşıklar (“Afterburner”, “Tserin Dopchut,” “Knightscope K5”), huzursuzlukla dolu bir çoraklık (“Neroli,” “Seneca”) ve deforme kayıtlar (Le Sacre’nin sahnesinde saldırıya uğrayan cıvıltılar veya komplo teorisyeni Alex Jones’un sesini bozan Bohemian Grove’un ses memesi) arasında gidip gelen, rahatsız edici, tuhaf, hareketli ama huzuru kaçmış bir evrene dönüştürüyor. Özellikle, bileşenleri birbirine bağlayan ve ayıran bir drone olan kapanış parçası “To Cross Great Rivers” ise ayrı bir parantezi hakediyor; ama aynı zamanda bu albüm, sanatçının Fact dergisine verdiği röportajda da belirttiği üzere, dünyayı kontrol etme, anlama ve şekil verme konusundaki bitimsiz insan hülyasına bir övgü niteliğindedir.
Bazen somut müzik deneyi gibi soyut, bazen ayrıntılı olarak tanımlanmış, sanki günümüz yüksek teknolojili elektroniklerinin bir varyasyonuymuş gibi yarı saydam olan Ecce Homo, o kadar dağınık ve kafa karıştırıcı bir albüm ki, sanatçının son çalışmasında, yukarıda anlatılan çeşitli kutuplar arasında aşırı bir belirsizlik olduğunu görmek de mümkün. Elbette, bu albümün lehine bir nokta olsun ya da olmasın, Touch Music markalı albümlerin alışılageldiği türden bir albüm olmadığının da altını çizmekte fayda var. – Davide Ingrosso / The New Noise
yitirmekle ilgili toplumsal bir trafik yaratıyoruz yatağın üstünde çırpınan çocuk halimiz ile en barbar kinli bakışların arasında küfürlerin arasında birkaç saniye var manik libido depremlerine maruz kalıyoruz abi hayat boş ya diyenler sakladıkları hedeflerine usulca ilerlerken adaletin üstüne basarlar ki sadece onlar değildir hayatta kalma dürtüsüyle adaletin üstüne basanlar çünkü kendi yokluğuna tahammül edemeyenler hayatını sonuna kadar savunurken bir şeyleri ve birilerini yok saymadan onları tahrip etmeden bunu başaramaz bunu dediğim hayatta kalmayı yani beni tamda bu noktada yıkıma iten katalizör devreye girer varlık kusursuzca ihlal edilirken yaşam artık sadece bir hobidir
2.kesik
sizler için intihar etmiş yazarlar reklamlanır müzisyenlerin eserleri basılır t-shirtler rozetler göstergeye dair ne varsa hepsi! intihar cafcaflı bir pakette önümüze gelir fakat ölün diye değil yaşayın diye zaten istatistikler ne diyor intihar edenler çok satar sonra yalnızlık yere göğe sığmaz olur oysa ben tek’im yekpare biricik benimle yalnız yalnıza dövüşemezsin sadece teke tek dövüşebilirsin
3.kesik
intikam alacak o kadar şey var ki insandan inkâr edilemez kendi kendine infilakını beklemek insanın boş yere edilmiş bir beddua öncelikle bir şeyleri açık edeceğim sonra üstüne tüküreceğim bu bir kavga çıkarırken ki tükürüğün tıpkısının aynısı aynası
4.kesik
ruhu çekilmiş bir ajitasyon evrenindeyiz gerçekten kan dökülmüyor boya o boya vallahi kan olsa ağlarsın ağlamadın bugün barbar yanımız baskın bugün de anti-sosyal ortamımda sosyalleşip acıyı aldatıyorum -halledeceğiz -yapacağız -başaracağız -inanacağız -hep birlikte -alkışlar -şak şak -şak (son alkış sesi hep duyulur bu o)
5.kesik
o birden gandhi oluyor ben sabırsız sovyet çocuğu o barışçı bir pasifist ve makul bir insan ben borderline öyleyse bir line daha no border
6.kesik
arzulanmadan doğanlar ana akım bir intihar seferberliğinin ekonomi politik kurbanları olurlar yaşamalarına bir mani yok hepsi bu
lyncburg lemonade tequila sunrise ile bunalıma girmeye çalışan nesil için bu yazı kamyon arkası yazısı ve rakı acı bir tattır
7.kesik
komplikasyon dehlizlerinde anti-depresan müptelaları bugün ilaç aldım diyerek alkolsüz kokteyl söyler panik ataklar manik ataklar majör depresyonlar agora fobi derken cyber bir gangstar olup çıkar bu toplum sadece yazılım bilerek devrim yapanlar konulu filmler çekilir sen bu sırada hala like alıyorsundur ve yüzündeki tebessüm kendi benliğini katledene kadar büyür büyür sonra yarı insan yarı tebessüm karışımı yeni bir türün öncüsü olursun
8.altın vuruş
buradan bakınca sisifos bad tribe girmiş bir Atinalıdır
Taylan Onur ‘Mawwal Okuma Rehberi’ Sub Press, 2025
mawwāl ( Arapça : موال ; çoğul: mawāwīl , مواويـل ), ritmi çok yavaş ve doğası gereği duygusal olan , uzun sesli heceler, duygusal vokallerle karakterize edilen ve genellikle gerçek şarkı başlamadan önce sunulan geleneksel ve popüler bir vokal müzik türüdür.
Kuralları birlikte sorguluyor, bozuyor ve yeniden kuruyoruz.
20-21 Eylül tarihlerinde Moda – Cevizlik’te gerçekleşecek İstanbul Comics and Art Festival, çizgi roman, karikatür, illüstrasyon ve sokak sanatını bir araya getiriyor.
Bu yılkı tema “Oyun”. Kuralları birlikte sorguluyor, bozuyor, yeniden kuruyoruz.
Atölyeler, söyleşiler, konserler, sanatçı standları. street art çalışmaları, pop-up dükkanlar ve çok daha fazlasıyla dolu iki gün boyunca sizi aramızda görmekten mutluluk duyarız.
200,00 TRY / İstanbul, Kadıköy / Dream Sales Machine
Adres: Caferağa Mah. Şehit Cem Nuri Başgil Sk. No:2 Moda/Kadıköy Tarih: 20-21 Eylül 2025
ICAF 2025
We question, break and rebuild the rules together.
The Istanbul Comics and Art Festival, taking place on September 20-21 in Moda – Cevizlik, brings together comics, cartoons, illustration, and street art.
This year’s theme is “Game.” We question, break, and rebuild the rules together.
Workshops, talks, concerts, artist booths, street art projects, pop-up shops, and much more await you over two days. We look forward to seeing you there.
İnteraktif Doğaçlama Performans ‘Liberatuar’ Ekim Benzetsel
Bir konservatuarda protesto örgütle. Herkes enstrümanıyla -ya da herhangi bir nesneyi enstrüman olarak kullanarak- özgürce doğaçlasın.
Ekim Benzetsel
Dünyanın dört bir yanında, konservatuarlarda 10 yıllık bir eğitimin ardından çoğu öğrenci hiç sanat eseri üretmeden mezun oluyor. Sanat eseri deyince genelde aklımıza iki saatlik senfoniler geliyor ama basit bir melodinin etrafında doğaçlanan birkaç dakikalık bir çeşitleme de pekala sanat eseri olabilir.
Çoğu konservatuar, enstrümanına oldukça hakim olmasına rağmen onunla hiç müzik üretmemiş, sadece uzun zaman önce yaşamış bestecilerin eserlerini çalmayı bilen müzisyenler yetiştiriyor. Böyle olması tesadüf değil elbette; kelime kökeni bile “konserve” etmek yani muhafaza etmekten gelen “konservatuar”lar, çoğu zaman 17 ila 19. yüzyıl Avrupasında ortaya çıkmış bir müzik geleneğini muhafaza etmek için faaliyet gösteriyor. Ben de onlarca yıldır müziğe hevesli çocukların yaratıcılığını öldüren bu kurumun aksine, 10 yılda değil 10 dakikada katılanların yaratıcılığını alevlendirebileceğine inandığım, Liberatuar adını verdiğim bir oluşum kuruyorum.
İnteraktif Doğaçlama Performans ‘Liberatuar’ Ekim Benzetsel
Enstrüman
Sana ödev verilen klasik bir eseri synthesizer ile kaydedip yayınla.
Liberatuar, eserle ilişkinin seyirci olarak değil, katılımcı olarak kurulmasını hedefleyen interaktif bir doğaçlama performans. Eserin ana aksını oluşturan enstrüman; birinde sadece beyaz, diğerinde ise sadece siyah tuşların aktif olduğu iki klavyeye atanan 25 farklı sentetik nota dizisi çiftinden meydana geliyor. Bu dizi çiftleri, katılımcıların doğru sesi çıkarma kaygısı gütmeden, ama müziğin doğaçlarken gözetmemiz gereken diğer tüm ögelerini de —ritim, dinamik, doku vs. gibi— kontrol ederek, teknik engellere takılmadan özgürce doğaçlayabilecekleri bir alan yaratacak.
Dizi çiftlerini kendim oluşturdum ve çiftlerin birbirleriyle ilişkilerini araştırarak en ilginç bulduklarımı enstrümana ekledim. Her dizi çifti ayrı bir armonik uzay oluşturacak ve bu uzayın oluşabilmesi için dizinin kök notası otomatik olarak hep çalacak—bir nevi “dem tutacak.” Basılan her nota bu armonik uzayın içerisinde bulunacak. Bazı dizi çiftleri diğerlerinden daha uyumlu, bazıları da oldukça uyumsuz gelebilir. Uyumsuzluğu komple ortadan kaldırıp katılımcıların ifade dünyasını daraltmak yerine, o an içinde bulundukları armonik uzayı sevmeyenlerin, enstrümanın üzerinde bulunan “Reroll” ve “Insane Mode” adlı tuşlar sayesinde bu armonik uzayı her zaman değiştirebilecekleri bir sistem kurdum.
Bence doğaçlama müzik yapmanın en keyifli hatta spiritüel yanlarından biri, birlikte çalma durumu. O anda ortaya çıkan kolektif bir yaratıcı eylem ile karşılaşma anı, çalanları da, dinleyenleri de derin bir “biraradalık” haline sokabiliyor. Birlikte müzik yaptığımız kişileri cankulağıyla dinlemek ise, adeta bu halin oluşumunun önkoşulu gibigörünüyor. Bana kalırsa bu performansla ilgili belki de en zor ama başarabilirsek en güzel şeylerden biri, birbirimizi dinlemek olacak.
Selected moments from the performance of “Liberatoire,” which took place on December 30, 2023, in Alan Kadıköy. Five out of six participants who is playing the instrument in this video, have never played an instrument before.
İnteraktif Doğaçlama Performans ‘Liberatuar’ Ekim Benzetsel
Ödevler
Sana ödev verilen bir eserde hoşuna giden müzikal ögeleri kullanarak popüler bir parça yap.
Liberatuar, sahnelendiği zaman ve mekanın ötesinde varlığını sürdürsün istiyorum. Bunun için katılanlara küçük sabotaj ödevleri vereceğim. Sahnede ödevler şans kurabiyelerinden çıkıyor. Aşağıda ödevlerin tamamını görebilirsiniz. Ödevlerin büyük çoğunluğu müzik ekseninde, ama müzikle ilgilenmeyenlerin de bu ödevlerin kendi hayatlarındaki karşılığı neyse onu yapmasını rica edeceğim. Ödevleri, birebir uygulanmasından ziyade üzerinde oynanabilen bir fikir oluşturması için yazdım. Bir konservatuarda protesto örgütle. Herkes enstrümanıyla -ya da herhangi bir nesneyi enstrüman olarak kullanarak- özgürce doğaçlasın.
Bir konservatuarda protesto örgütle. Herkes enstrümanıyla -ya da herhangi bir nesneyi enstrüman olarak kullanarak- özgürce doğaçlasın.
Sana ödev verilen klasik bir eseri synthesizer ile kaydedip yayınla.
Sana ödev verilen bir eserde hoşuna giden müzikal ögeleri kullanarak popüler bir parça yap.
Her yıl aranızda en çok çalışan -hocaların deyimiyle “en ilerde” olan- kişinin yıl sonu konserini trolleyin.
Bir resitale normalde çaldığından daha küçük ölçüde bir enstrümanla çık. Ör. 3/4 keman ile
Yapay zeka yardımıyla, Bach’ın stilinde bir eser yaz. Hocanı bu eserin gerçekten Bach’a ait olduğuna ikna et ve eseri sınavda çal.
Yapay zeka ile tanınmış bir bestecinin stilinde ürettiğin bir müziği, gerçekten de onun eseriymiş gibi Spotify’a yükle.
Gerçek olmayan bir ressam uydur ve onun adına bir web sitesi yap. Ressamı önemli biri gibi göster. Yapay zeka ile yaptığın resimleri, uydurduğun ressamın resimleriymiş gibi siteye koy.
Yapay zeka ile tanınmış bir bestecinin stilinde ürettiğin bir müziğin notasını, gerçekten de o besteciye aitmiş gibi konservatuar kütüphanelerine bağışla.
Koro dersinde bir ölçü geriden söyle.
Kaynak: İnteraktif Doğaçlama Performans ‘Liberatuar’ Ekim Benzetsel, 2023
Piyanist/besteci Ekim Benzetsel ve davulcu/besteci Ahmet Kazım Müftüoğlu’nun işbirliğiyle İstanbul’da kurulan MDF, 20. yüzyıl klasik müziği ve çağdaş cazın etkisinde müzik besteliyor.
Art’n Party Festival embraces equality not only on stage but also in the sharing of labor. This is not a stage but a space; a space where the artist, the producer, and the audience are equal. Art’n Party Festival is on October 26.
Art’n Party Festival is a solidarity festival. I want to tell you about this initiative, this solidarity, which I have wanted to bring to life for years, which I have dreamed of and longed for.
A Solidarity Begins with the Unity of Art, from Sound to Canvas, from Words to Silence…
Art is humanity’s deepest mark on the earth. Every brushstroke, every note, every sculptural touch, every word is an emotional response to the pain of human existence. But the power of these marks emerges not only within their own disciplines, but when they touch each other, intertwine, and tell a shared story.
Solidarity is precisely the name of this connection, this shared story. It is an invisible network that brings together all art forms, from music to painting, literature to theater, dance to cinema. And this network is not only an aesthetic unity but also an ethical stance. Because where art converges, there is collective consciousness, not ego. There is no competition, only collaborative creation. There is no applause, only the pursuit of resonance.
A structure where all branches of art converge is, in fact, a demonstration that humanity can make a better world possible. There is no profit within this structure, only sharing; there is no competition, only inspiration. Because art is a mirror; it shows a reflection on its own, but when combined with other mirrors, it creates a true panoramic truth.
“Organize a protest at a conservatory. Let everyone freely improvise with their instrument—or any object used as an instrument.” -Ekim Benzetsel
Record and publish a classical piece assigned to you using a synthesizer.
Create a popular piece using musical elements you like from a piece assigned to you.
Troll the end-of-year concert of the person among you who works the hardest—the one who is “most advanced,” as the teachers say.
Perform at a recital with an instrument smaller than you normally play. E.g., with a 3/4 violin.
With the help of artificial intelligence, compose a piece in Bach’s style. Convince your teacher that this piece is truly Bach’s and play it in the exam.
Upload music you’ve created in the style of a famous composer using artificial intelligence to Spotify as if it were truly their work.
Invent a fictional painter and create a website in their name. Present the painter as an important figure. Upload the pictures you created with artificial intelligence to the site as if they were the paintings of the painter you invented.
Donate the sheet music of a piece of music you created in the style of a famous composer using artificial intelligence to conservatory libraries as if it were truly by that composer.
Sing one measure behind in choir class.
Tamar Records / TMR 063
Such solidarity celebrates diversity, difference, colors, and languages, rather than class, gender, geographical, and political divisions. Each discipline carries the light of the other.
And as this structure is built, people reconnect not only with art, but also with humanity. Because all these connections whisper this truth: Nothing is as transformative as the hope that comes from creating together.
Kaan Akay, also known as *Golem*, has been pursuing his DJ career since 1997. After 22 years in radio, working with platforms such as Dinamo, Standart FM, Sub FM, and Root Radio, he currently continues his Drum & Bass-focused programs on Radio 2019.
Throughout her career, Goldie has shared the stage with legendary names in electronic music such as Adam F, Grooverider, Roni Size, and Photek; he has performed in major music cities in the UK such as London, Bristol, and Birmingham.
In addition to DJing, he continues his productions with his solo project under the name *Human Scum*.
Set Myself Free by Loli ‘Sacred Heart’ 2025 Gülşah Erol
Every artist becomes the echo of another.
Imagine: A musician shares the stage with a painter. Rhythms spill onto the canvas, colors blend with melodies. A dancer twists to a poet’s verses, while a video artist transports those movements beyond time. And what emerges is not just a concert, not an exhibition, not a play. It is a new language. It is the common dialect of the arts. Perhaps it is the purest form of “harmony” created by human hands.
But this unity is not a matter of organization, it is a matter of vision. Solidarity is not just about performing together; it is about respecting each other’s work, sharing the artist’s loneliness, realizing that both inspiration and struggle are collective. What a musician cannot put into notes, a poet completes; what a painter leaves blank, a choreographer fills. This is the democratization of creative action.
And what makes this unity possible is not merely a space or a backdrop; it is a shared value system that is built. The name of this common ground, where each artist weaves their own style, their own fragility, and their own longing with that of others, may be a festival, a collective, or just a room, but its essence remains the same: “Together, deeper.”
Art’n Party Festival, sadece sahnede değil, emeğin paylaşımında da eşitliği ilke edinir. Bu bir sahne değil, bir alan; sanatçının, üreticinin ve seyircinin eşit olduğu bir alandır. Art’n Party Festival 26 Ekim’de.
Art’n Party Festival bir dayanışma festivalidir, yıllardır hayat vermek istediğim, hayal ettiğim ve özlemini duyduğum bu oluşumu bu dayanışmayı sizlere anlatmak istiyorum.
Sanatın Birliği ile Tınıdan Tuvale, Sözden Sessizliğe Uzanan Bir Dayanışma Başlıyor…
Sanat, insanlığın yeryüzüne bıraktığı en derin izdir. Her fırça darbesi, her nota, her heykel dokunuşu, her sözcük, insanın varoluş sancısına verilen duygusal bir yanıttır. Fakat bu izlerin gücü, yalnızca kendi disiplinleri içinde değil, birbirlerine temas ettiklerinde, iç içe geçtiklerinde, ortak bir hikâye anlattıklarında ortaya çıkar.
Dayanışma, işte tam da bu temasın, bu ortak hikâyenin adıdır. Tüm sanat dallarını müzikten resme, edebiyattan tiyatroya, danstan sinemaya bir araya getiren görünmeyen bir ağdır bu. Ve bu ağ, sadece estetik bir birliktelik değil, aynı zamanda bir etik duruştur. Çünkü sanatın birleştiği yerde ego değil, kolektif bilinç vardır. Rekabet değil, birlikte üretim vardır. Alkış değil, yankı arayışı vardır.
Sanatın tüm kollarının birleştiği bir yapı, aslında insanlığın daha iyi bir dünyayı mümkün kılabileceğine dair bir provadır. Bu yapının içinde çıkar yoktur, sadece paylaşım; rekabet yoktur, sadece ilham vardır. Çünkü sanat bir aynadır; tek başına bir yansıma gösterir ama diğer aynalarla birleştiğinde, gerçek bir panoramik hakikat yaratır.
Böylesi bir dayanışma; sınıfsal, cinsiyetçi, coğrafi ve politik ayrımları değil, tam tersine çokluğu, farklılığı, renkleri ve dilleri kutsar. Her disiplin, diğerinin ışığını taşır.
eRman akçay, Gülşah Erol, Ezgi Mutlu ve Taylan Onur (instagram live) 12 Eylül 2025
Ve bu yapı kuruldukça, insan sadece sanatla değil, insanlıkla da yeniden buluşur. Çünkü tüm bu birliktelikler aslında şunu fısıldar: Hiçbir şey, birlikte üretmenin verdiği umut kadar dönüştürücü değildir.
Neon Nexus #02
“Ve bir an geldi, şimdiki zaman onarılmaz bir şekilde ruhunu sakatladı.”
Kaan Akay, nam-ı diğer *Golem*, 1997’den bu yana DJ’lik kariyerini sürdürüyor. 22 yıllık radyo geçmişiyle Dinamo, Standart FM, Sub FM ve Root Radio gibi platformlarda yer aldıktan sonra, Drum & Bass odaklı programlarına şu anda Radio 2019’da devam etmektedir.
Kariyeri boyunca Goldie, Adam F, Grooverider, Roni Size ve Photek gibi elektronik müziğin efsanevi isimleriyle aynı sahneyi paylaşmış; İngiltere’de Londra, Bristol ve Birmingham gibi önemli müzik şehirlerinde performans sergilemiştir.
DJ’liğin yanı sıra, *Human Scum* adı altında yürüttüğü solo projesiyle de üretimlerini sürdürmektedir.
Art’n Party / Ekim 2025
“Bir konservatuarda protesto örgütle. Herkes enstrümanıyla -ya da herhangi bir nesneyi enstrüman olarak kullanarak- özgürce doğaçlasın.” -Ekim Benzetsel
Sana ödev verilen klasik bir eseri synthesizer ile kaydedip yayınla.
Sana ödev verilen bir eserde hoşuna giden müzikal ögeleri kullanarak popüler bir parça yap.
Her yıl aranızda en çok çalışan -hocaların deyimiyle “en ilerde” olan- kişinin yıl sonu konserini trolleyin.
Bir resitale normalde çaldığından daha küçük ölçüde bir enstrümanla çık. Ör. 3/4 keman ile
Tamar Records / TMR 063
Yapay zeka yardımıyla, Bach’ın stilinde bir eser yaz. Hocanı bu eserin gerçekten Bach’a ait olduğuna ikna et ve eseri sınavda çal.
Yapay zeka ile tanınmış bir bestecinin stilinde ürettiğin bir müziği, gerçekten de onun eseriymiş gibi Spotify’a yükle.
Gerçek olmayan bir ressam uydur ve onun adına bir web sitesi yap. Ressamı önemli biri gibi göster. Yapay zeka ile yaptığın resimleri, uydurduğun ressamın resimleriymiş gibi siteye koy.
Yapay zeka ile tanınmış bir bestecinin stilinde ürettiğin bir müziğin notasını, gerçekten de o besteciye aitmiş gibi konservatuar kütüphanelerine bağışla.
Koro dersinde bir ölçü geriden söyle.
Set Myself Free by Loli ‘Sacred Heart’ 2025 Gülşah Erol
Her sanatçı, bir başkasının yankısı olur.
Düşünün: Bir müzisyen bir ressamla aynı sahneyi paylaşır. Ritimler tuvale dökülür, renkler melodilere karışır. Bir dansçı, bir şairin dizeleriyle kıvrılırken, bir video sanatçısı o hareketleri zamanın dışına taşır. Ve ortaya çıkan şey, ne sadece bir konserdir, ne bir sergi, ne de bir tiyatro oyunu. O, yeni bir dildir. Sanatların ortak lehçesidir. Belki de “harmoni”nin insan eliyle kurulmuş en saf biçimidir.
Ama bu birliktelik bir organizasyon meselesi değil, bir vizyon meselesidir. Dayanışma, yalnızca birlikte sahne almak değildir; birbirinin emeğine saygı duymak, sanatçının yalnızlığını paylaşmak, ilhamın da mücadelenin de kolektif olduğunu fark etmektir. Bir müzisyenin notaya dökemediğini bir şair tamamlar; bir ressamın boşlukta bıraktığını bir koreograf doldurur. Bu, yaratıcı eylemin demokratikleşmesidir.
Ve bu birlikteliği mümkün kılacak şey, yalnızca bir mekân ya da bir fon değil; inşa edilen ortak bir değer sistemidir. Her sanatçının kendi üslubunu, kendi kırılganlığını ve kendi özlemini diğerininkiyle ördüğü bir ortak zeminin adı belki bir festival olur, belki bir kolektif, belki sadece bir oda ama özü hep aynıdır: “Birlikte, daha derin.”