Şükran Moral: Aşk ve Şiddet ‘Love & Violance’

Şükran Moral ‘Speculum’ 1996, fotoğraf

KIZ ÇOCUKLARININ ÇIĞLIKLARI

“Çocuk gelinler”le ilgili yazmayı seçer seçmez panik atak yaşadım. Yazıyı kafamda binlerce kez canlandırdım. Her aklıma geldiğinde anksiyetem arttı.

Öyleki neredeyse depresyona girmek üzere olduğumu anladım. Çocuktan anne olmaz, çocuktan büyükanne olmaz çocuktan sadece çocuk olur. Tecavüze uydurduğunuz “çocuk gelin” lafı iğrenç mide bulandırıcı. Bir çocuk tecavüze uğradığında hayat boyu neyi yaşadığını hayal bile edemesiniz. O çocuk artık büyümez, dumura uğrar kanatlan kesiktir.. Bu yazıyı bitirebilecek miyim. Yıllardır her öldürülen kadının yasını tutan ben bunu yapabilecek miyim?

Çocuk olduğu için eğitimini tamamlayamamış, bedensel ve ruhsal gelişiminde yeterli olgunluğa varmadan bir adama muhtaç o adamın ve ailesinin keyfîne göre

Dayak yiyen, aldatılan her türlü eziyeti çeken bir çocuk kadınlardan bahsediyoruz. Bu bir insan olamaz değil mi? Bir eşya bir obje bir mal olabilir.

Regl olur olmaz evlenme kisvesi altında bir ruh ve beden katilinin emrine verilmiş bir kurban. Toplum çocuklarını da koruyamıyor. Çocuk çocuk yetiştirebilir mi? Elbetteki hayır. Toplumun eğitimsiz olması kimin işine geliyor

Elbette eğitimsiz bir toplum demokrasinin gereği olan sorgulama ve soru sorma hakkını kullanamaz. Yine geldik demokrasi sorununa..

“Welcome to Turkey” 2014 sergimde anlattığım gibi Türkiye haritası çocuk ve kadınların kanıyla sulandı. Hepimiz şimdi diz çöküp o çocuklardan af dilemeliyiz.

Çoğumuz bu bir gelenektir diye hoşgörülü davrandı. Hayır sen de o katillerden birisin. Geleneği yaratan biz insanlar yeri gelince de değiştirebilmeliyiz. Eşitlik istemek, cinayetlere son vermek bu bir dilek değil. Derhal buna son verilmeli! Yoksa size, eli kanlı katiller ordusundan bir şey istemiyoruz. Alacağız. Çocukların çığlığı sizin sonunuz olacak bu kesin.

Çocukların doğum esnasında ölüyorlar, hayır siz öldürüyorsunuz. Kız çocuklarının eğitime, sevgiye ve güvene ihtiyacı var. Ailesine veya toplumun güven vermesine. Oysa bu toplum önce çocuklarını yiyor, yamyam bir toplum.

Yamyam bir toplum mu olmak istiyoruz? Hayır asla biz daha iyisini de yapabiliriz. Lütfen bir daha kız çocuklarınızı yemeyiniz. Bu yazı beni çok üzdü çok sarstı. Çığlık bu benim değil ama kız çocuklarının çığlığı.

ŞÜKRAN MORAL
26 Ekim 2020


Şükran Moral İle Çok Özel / ARTtv (2020)

EXTRA:


The Thing About… Art & Artists: Sukran Moral

“Sükran Moral is one of the most disputed and prominent figures on the European art scene. Since the beginning of the 1990s she has made a name for herself through her uncompromising performance art and powerful installations, which among other things has led to death threats against her in Turkey. Moral’s art deals among other things with forced confinement. How weak individuals in a society are discriminated against and abused by others. Violence against women in particular is a repeated them in Moral’s art, but she also works with other marginalised groups who live on the edge of society, such as the psychologically ill, prostitutes, transsexuals and refugees. With her direct and provoking performances Moral breaks with the customs and taboos that dictate how and where a woman can act, which is what makes her performances so intense and original. Moral is one of contemporary art’s most powerful and political voices right now.” sukranmoral.com


Şükran Moral ‘Bülbül’ 2013

“Sükran Moral nella sua performance Bulbul. L’arte di Sukran Moral, a mio avviso, ha un fantastico potere: quello di interrogare e di scuotere l’individuo nella sua singolarità. Riesce a stimolare riflessi, atteggiamenti e ad affermarsi in maniera evocativa, come richiamo ad altro da sé. E’ un’arte culturalmente impegnata, capace di porsi in una tradizione collegando passato-presente-futuro, senza mai cadere nella bassa provocazione esibizionista del ‘fare facile ad effetto’. Mette a nudo un’apertura verso un ‘ignoto’, cui si guarda, purtroppo, non sempre con desiderio di conoscenza. In questa performance, Bulbul, “una gabbia racchiude la donna che canta la sua triste canzone. Bulbul è il nome turco dell’usignolo che rappresenta l’anima, chiusa nella gabbia del corpo da cui vorrebbe uscire, ed esce, di fatto, nel suo desiderio di libertà, tramite il canto. Solo la voce può, infatti, senza infrangere l’ostacolo, proiettarsi all’esterno, consentire una relazione con il mondo e un legame che si propaga nello spazio, una potenzialità di libertà capace di collocarsi ovunque. La parte immateriale dell’uomo, il suo spirito folle, si libera e si libra in volo, abbandonando le catene della sua condizione naturale, attraverso la musica. Lirica è quindi l’essenza della follia che racconta Sukran Moral. La follia vista dunque come via di fuga e di oblio, col suo aspetto gioioso, aggressivo e incendiario, e contemporaneamente come malinconica memoria dei limiti della condizione umana, legata a un corpo, a una situazione, a una società, che la vincolano e che, nello stesso tempo, la costituiscono”. Limiti che le arti hanno il dovere morale di sfidare ogni giorno.” Alessandro Caredda


Şükran Moral ‘Married with Three Men’ 1994

Din emreder, erk(ek)ler kendince yorumlar ve uygular…

Erk(ek)ler ister, diğerleri uygular…

Gelenek ister, topluluklar uygular…

Kültür ister, toplum uygular…

Nasılsa gerçekliğin üstü kadının başının örtüsüyle örtülmüştür. Gerisi ise teferruattır…

Şükran Moral ‘Çocuk Gelin’

‘Welcome to Turkey’

Şükran Moral Sergisi (2014)

Özgen Yıldırım
Sosyolog ve Sanat Yazarı
ozgenyil@gmail.com

Bosphorus Art Newspaper
Kasım, 2014 Sayı: 90’ da yayınlandı.

Hoş geldiniz ! Türkiye’ye hoş geldiniz ! Bu sergide sergilenen sanat çalışmaları, hoş geldiniz’in olumlu, sevimli, güvenli ve saygın anlamlara gelen yanını maalesef yansıtmamaktadır. Sergilenen çalışmalar, aksine gelenek, din ve kültür üçgeninin tam ortasında kalan üzeri “örtü” lü kara halkanın merkezine ayna tutmaktadır. Üzeri örtülü salt, kendi gerçekliğimizi, cinsiyet ayrımı gözetmeden suratımıza tokat gibi çarpmaktadır.

Kendi gerçekliğinin reddi, elbette erk(ek)’lerin yüzyıllardır başvurduğu savunma mekanizmalarından biridir. Bu mekanizmanın yarattığı bastırmanın en güncel patlamasını daha yakın zamanda 2014 yılı içinde ilk 10 ay’da 280 küsür kadın cinayetinin işlenmesiyle yaşamış olduk. Yine bu reddi, çocuk gelin olgusu ile evlilik adı altında normalleştirme süreciyle tescillemiş olduk. Normalleştirme, kadın ve kadın bedeni üzerindeki hak talebinin, alım ve satım işlemlerinin, vicdan kavramını rahatlatmak adına yaşanılan sürecin direkt olarak adı değil midir? Kanımca en tehlikelisidir aynı zamanda. Normalleşme, kanıksama, içselleştirme, sosyo-pikolojik bir perspektif sunarken, aynı zamanda din ve gelenek etkisi çocuk gelin ve kadın bedeninin mülkiyet hakkı üzerine, bu normalleştirme sürecini domine eden ve uyulması gereken net çerçeveyi sunma görevini çoktan üstlenmiştir.

Sanatçı Şükran Moral, Galeri Zilberman’da Çocuk Gelin (Child Bride) ve Bir Genç Kız İçin Masallar (Tales to a Young Girls) isimli iki çalışmayı, bu örtülü ve reddedilen gerçekliği deşifre etmek için izleyiciyle paylaşıyor. Bu paylaşım yalnızca sanat yapıtının görülmesi manasında değil, aynı zamanda deşifre sürecine katkı sağlayarak ortak toplumsal bir vicdan örgüsünün oluşması anlamında da atılan önemli bir adımı oluşturuyor.

Çocuk gelin/Child Bride isimli enstalasyon çalışmasında Moral, çocuk figürü üzerine gelinlik giydirir. Göğüs kısmında ve kollarında altın takılar yerleştiren sanatçı, gelinliğin bel bölgesine bağladığı kırmızı kurdele ile kadın bedeninin indirgendiği, zar olgusuna atıfta bulunur. Burada da kalmayan sanatçı bir adım daha ileri gider ve gelinliğin üzerini kan ile bezer. Kan, öncelikle zardan gelen ile başlar ve namus ile ilişkili her türlü cinayet durumlarına kadar uzanan geniş bir yelpazede ele alınır. Çocuk gelinin önüne yere konumlanmış yastık ise şekilsel olarak Türkiye coğrafyasını temsil ederken, üzerinin kan ile desenlenmesi, çocuk gelin ve cinayetlerinin ne denli yaygın olduğunu ifade eder. İfade etmek nedir ki? Bu toplumumuzun kanıksanmış ve en tehlikeli insanlık suçuna işaret eder.

Bir Genç Kız İçin Masallar (Tales to a Young Girl) isimli video enstalasyonunda, bir hapishaneyi andıran karanlık bir odaya yerleştirdiği ekranı görebilmek için küçük bir boşluk bırakan sanatçı, izlemenin ön şartını mindere diz çöktürerek belirler. Pozisyon alış, videoyu doğrudan bir bakış açısıyla izlemek için elzemdir. Moral, video çalışmasında oyuncak bebek imgesi üzerinden, karanlık ve ürpertici olan masalı izletmeye başlar. Kadın sünneti kürtaj, zar vb. ilişkili her bir olguyu sert bir dille, jiletle parça koparma eylemiyle irdeleyen Moral, masalın sonunu ölüm olgusuyla tamamlar.

Şükran Moral ‘Nomade’ 1996

Din emreder, erk(ek)ler kendince yorumlar ve uygular…

Erk(ek)ler ister, diğerleri uygular…

Gelenek ister, topluluklar uygular…

Kültür ister, toplum uygular…

Nasılsa gerçekliğin üstü kadının başının örtüsüyle örtülmüştür. Gerisi ise teferruattır…


Leave a comment