“Düşledikçe nefes alıyoruz ve yaşıyoruz; düşlerimiz ve heyecanlarımızdır biraz da bizi hayata bağlayan.”
Beril Acar genç bir yetenek, onu daha çok kısa filmleri ve rol aldığı dizi filmler ile tanıyoruz, aynı zamanda çeşitli müzisyenlere eşlik ettiği vidyo klipleri ve canlı performanslarıyla da dikkat çekiyor.
Beril merhaba, seni tanımayan okurlar için kısaca kendinden bahsetmek ister misin?
Elbette, soğuk bir Ocak ayının yirmi üçünde 1993 yılında İstanbul’da Özel Göztepe Yeşilbahar Hastanesi’nde dünyaya buyurdum. Küçüklüğüm, ergenliğim, ‘çocukluğum’ halen Üsküdar’da geçiyor. Kadıköy Anadolu Meslek ve Meslek Lisesi’nde grafik/fotoğraf bölümünde analog fotoğraf eğitimi aldıktan sonra bütün serseriliğimle çalışma hayatına atıldım. Hayatım bir şeyleri merak etmekle, sevgiyle yaşamak ve özen göstermekle geçiyor. Merak ettiği yolda çalışmaya ve ilerlemeye gayret eden, sadece huzurlu olmak isteyen ama Dünya’nın hiçbir zaman öyle olmayacağını da dürüstçe her gün kendine dillendirerek yaşantısına devam eden biriyim.
Seninle Sühan Sürmeli’nin ‘İrrrtibatta Kalalım’ sergisinde tanışmıştık, hatta o gün çektiğim birkaç fotoğrafı sana yetiştirebilmek için bir hayli çaba harcadığımı da itiraf etmeliyim; bana yaşattığın bu ‘Cinderella’ masalı için teşekkürler, fakat ekranlarda seni hep ‘kötü kız’ rollerinde görüyoruz, neden böyle?
Harika bir deneyim ve sergiydi, bende hala hatıralarda o değerli gün. ‘Cinderella’ kadar masalsı mıyım bilmiyorum ama biraz Leyla olduğumu itiraf etmeliyim… Oyunculuğum neden böyle; çünkü “her iyinin içinde bir kötülük, her kötünün içinde de bir iyilik vardır”.
Genç bir oyuncu olarak şu ana kadar ne tip işlerde çalıştın?
Kategorize etmek zor aslında; çok fazla reklamda oynadığım için belli bir kategoriye dahil edemiyorum kendimi. Sanırım kalben hissettiğim bütün rollerde olabilirim. Anne rolü dışında… Oralara daha gelemedim sanırım. Umarım hayatımın bir noktasında karşıma daha fazla kara mizah oynama fırsatı çıkar, biraz da bu yönümü yaşayasım var.
“mutsuzluktan da beslenen biriyim.”
Film oyunculuğun ile yer aldığın commercial (reklam) işlerindeki oyunculuğu -mesleki açıdan- birbirinden ayırıyor musun? Yoksa her ikisi de sanatçılığın bir parçası mı?
Ayrım yapmak zor, kamera karşısında olduğum her an oyunculuğumun bir parçası, bütün alanlar kendine göre değerli benim için. Son bir iki senedir kamera arkasında da bulunuyorum (prodüksiyon, video/fotoğraf çekimlerim ve asistanlık yaptığım işler, cast sorumlusu, kostüm/styling asistanlığı). Sanatın farklı alanlarında nefes almayı seviyorum.
Daha çok ne tip işler sana heyecan veriyor? (Sinema filmi, reklam, müzik klibi…)
Ayrım yapma konusunda berbat biriyim. Çünkü hepsinin içinde heyecanlanıp merak ettiğim konular var, heyecanlanıp merak etmiyorsam zaten o işin içinde bulunmuyorum açıkcası.
Peki senin açından hangisi cezbedici? (Para mı, oyunculuk mu?)
Oyunculuk elbette; para gelip geçici ya da kalıcı, bilemeyiz; ama oyunculuk her zaman hatıralarda.
“Kadın yönetmenlerle çalıştığım bütün işler hayatımın bir köşesinden beni afiyetle yerler ve hepsinin yeri ayrıdır.”
Yurtiçinde henüz gösterime girmemiş yeni bir kısa filminiz olduğuna değindin, bizlere biraz bu yapımdan bahseder misin? Bilen Sevda Könen’in ‘Bir Adam Bi Kadın ve Diğer Şeyler’inden sonra bizleri merakta bırakmayıp biraz ipucu verirsen seviniriz.
“Günaydın Sevgilim” kısa filmimiz Gökşin Doğa Egesoy’un yazıp yönettiği bir duygu karmaşası durumu; herkesin içindeki o deli fişek hali, burnumuzun dibindeki bireyi, ruhumuzun derinliklerini ve benliğimizi, iliklerine kadar sarsarak anlatan bir film. Filmde partnerim Alican Öztürk’ün de yeteneği sayesinde yapamayacağımız bir şey yoktu açıkcası. Yurtdışında birçok ödüle layık görülen yapım, henüz ülkemizde festivallerde gösterime girmedi, hedefimiz 2024.
Kadın yönetmenlerle çalıştığım bütün işler hayatımın bir köşesinden beni afiyetle yerler ve hepsinin yeri ayrıdır.
Geçtiğimiz günlerde Kız Başına’nın düzenlediği ‘Başka Bir Dünyadan’ isimli karma bir sergi düzenlendi, etkinliği ziyaret eden bir sanatçı olarak yorumlarını alabilir miyiz?
Daha fazla kız başımıza sergiler yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
Şükran Moral’ı sevdiğini dile getiriyorsun, onu senin için ayrıcalıklı kılan nedir?
Kanında dolaşan serseri ruhu.
“Türkiye’de insanların ‘el emeği göz nuru’ işlerden pek anladığını da düşünmüyorum açıkçası, geleneksel sanatlarımızın köklü bir dalı olmasına rağmen nakış işlemelere halen bilinçsizce bakıyor insanlar.”
Nakış işleriyle de uğraşıyorsun, Berilice isimli bir atölyen var ve gerçekten el emeği göz nuru harikalar yaratıyorsun. Ne zamandan beri bu tekstil işleriyle uğraşıyorsun, nerelerde sergiliyorsun, meraklıları bu işlere nasıl erişebilir?
Herkesin kendine göre bir meditasyon şekli var, benimkisi de nakış işlemek. Keşke beynimde değil de gerçek, kapısı olan bir atölyem olsaydı da büyük işlere girişebilseydim. Hayat mücadelem beni birçok farklı iş alanına sürüklediği için bu alan bazen buğulu tarafa kayıyor; mutsuzum bu durumdan ama neyse ki mutsuzluktan da beslenen biriyim; ve nakışın en sevdiğim kısmı tabii ki işine göre taşınabilir olması. İstediğim her yerde nakış yapabilirim, yeter ki o anı eskisi gibi yakalayabileyim. Türkiye’de insanların ‘el emeği göz nuru’ işlerden pek anladığını da düşünmüyorum açıkçası, geleneksel sanatlarımızın köklü bir dalı olmasına rağmen nakış işlemelere halen bilinçsizce bakıyor insanlar. İşin estetiği ve harcanan emeği görmekten uzaklar. İnsanların bu sığlığı beni kendi dünyamda nakış işlemeye daha çok motive ediyor; çoğu insanın bu sanatı anlayacak kapasitesi olmadığına da eminim ve bu sebeple eleştirilerinden de uzak tutuyorum kendimi. Yaptığım sanatı anlayan insanların gelip benimle iletişime geçmesi benim için yeterli.
Handmade Textiles
Modayla aran nasıl, takip ettiğin markalar var mı?
Kendimi -kendim gibi- hissettiğim rahat kıyafetler üzerimde olduğu sürece modanın benim için hiçbir önemi yok.
Küçük ölçekli atölyelerin ve arts & crafts kültürünün büyük markalara bir alternatif oluşturduğunu düşünüyor musun?
İki alan da kendi yağında kavruluyor bir şekilde. Ben genelde cebime ve tarzıma uygun giyinmeyi tercih ediyorum. Fiyat açısından küçük markaların büyük markalardan aşağı kalır bir yanı yok, hatta kimi zaman daha pahalı olduğunu bile düşünüyorum. Moda severler için çok farklı alanlara açılan bir mevzu.
Özellikle sosyal medya dolayısıyla görünülürlüğün fazlasıyla ön planda olduğu tuhaf bir çağda yaşıyoruz, medyatik işlerde çalışan biri olarak bu durumu kendi açından nasıl değerlendiriyorsun?
Doğru zamanda doğru görünürlülükte olmak, gerisi bomboş.
“Asıl tutkum sanat; hangi alanda çalışıp, üretiyorsak ordayım.”
Genç bir oyuncu olarak kendini sanatçılığın neresinde görüyorsun, önümüzdeki süreçte ne tip projelerde yer almak istersin, hayallerin var mı?
Benim göbek adım DÜŞ. Düşledikçe nefes alıyoruz ve yaşıyoruz; düşlerimiz ve heyecanlarımızdır biraz da bizi hayata bağlayan. Çok fazla düşüncem var, uçsuz bucaksız ve aydınlık. Çiçek Çocuk ile yaşattığımız müzik projem DÜŞ videosu için traji komik bir şekilde halen para bulmaya çalışıyorum. İlk hedefim onu gerçekleştirmek. Oyunculuğumu daha kreatif alana çevirirsem yazarlık derdim. Bir süredir yazmaya çalıştığım bir kitabım var. Bittiği zaman okunursa eğer onu yaşatmak için elimden geleni yapmaya hazırım. Bir de şöyle işlerime, zihnime, düşlerime güvenen biri çıksa da benim uygulayıcı yapımcım olsa, DÜŞLER işte…
Yerli veya yabancı sinemacılardan kimleri seviyorsun, daha çok ne tip filmler izlersin?
Kesinlikle Ari Aster. Ne eskilerde ne yenilerde sanki hep vardı aramızda bir Ari Aster. Her filmi izlerim, hatta IMBd puanı 4.7’lerde olan filmlerin bende ayrı bir yeri olduğunu düşünüyorum. ‘Dandik olduğunu düşündüğümüz filmlerin kendini izletme harikalığı’ demek istiyorum ben buna. En çok korku filmleri izlemeyi severim. Gündelik hayatta rastlamadığımız duyguları hissettiren filmler önceliğimdir.
Asıl tutkun sinema mı, oyunculuk mu?
Asıl tutkum sanat, hangi alanda çalışıp, üretiyorsak ordayım.
Bugünlerde üzerinde çalıştığın, paylaşmak istediğin yeni bir proje..?
“Denge” üzerine yazdığım bir performansım var. Onun üzerine çalışıyorum ve bir yandan da bir diziye cast direktörlüğü yapıyorum.
Bizleri kırmayıp söyleşiye katıldığı için çok teşekkürler Beril, sevenlerine iletmek istediğin birşeyler varsa lütfen.
“CARPE DIEM”