Deftones’un Dönüşü: Private Music

Deftones ‘My Mind is a Mountain’

Kabuğunu At, Kendi Boşluğuna Kulak Ver!

Gökhan Gençay

Bazı albümler, seni içine çekmek için yalvarır. Bazıları ise yumruk gibi gelir, suratını dağıtır ve seni o enkazın içinde bırakır. Private Music ikinci kategoriye ait. Ama bu yumruk öyle rastgele savrulmuş olanlardan değil; tam çeneye oturan, planlı, hesaplı ve bir o kadar stilize bir aparkat.

Beş yılın ardından Deftones muhteşem bir geri dönüşe imza attı. Küçük harflerle, sessiz bir meydan okumayla karşımızdalar: private music.

Albümün ilk şarkısında “My Mind Is a Mountain” diye sesleniyorlar. Ve evet, zihin gerçekten bir dağa benziyor. Tırmanıyorsun, düşüyorsun, tırmanıyorsun, yine düşüyorsun. Ama zirvede seni bekleyen şey huzur değil: daha fazla rüzgâr, daha fazla yükseklik. Chino Moreno’nun sesi, oksijen maskesi olmadan da nefes alınabileceğini hatırlatıyor resmen.

Sonra “Ecdysis” başlıyor. Yılan derisini bırakıyor. Her dinleyişte bir parça daha soyuluyor. Şarkı dinleyeni güzelleştirmiyor; tam tersine, çirkinliğini parlatıyor. Çünkü çirkinlik gerçek. Ve gerçek, bugünün dünyasında hâlâ en lüks şey.


Deftones ‘My Mind is a Mountain’

“Souvenir”, altı dakika boyunca beynin içinde yankılanan boş bir tünele denk. Karanlıktan çıkıp ışığa doğru yürümeye çağırıyor, ama ışık da en az karanlık kadar rahatsız edici.

En sert tekme nerede mi geliyor? “Cut Hands” diyeyim o zaman. Davullar makineli tüfek, gitarlar jilet gibi. Kanatıyor mu? Hem de nasıl! Devam etme arzusu kalıyor mu? Mecbursun. Çünkü Deftones dinlemek esasen bir tür self destruction.

Ve kapanışta “Departing the Body”. Ölümü düşündüren anların soundtrack’ı. Ama nedense garip şekilde umutlu. Çünkü her ayrılış aynı zamanda bir yeniden doğum. Şunu dedirtiyor insana: “Evet, ben hâlâ buradayım ve hâlâ yaşıyorum.”

Prodüksiyon temiz, ama kesinlikle cilalı değil. Nick Raskulinecz’in elleriyle ayarlanmış bu ses, dinleyiciye doğrudan bir ayna tutuyor. Herkes kendi suratındaki çatlakları görüyor ve o çatlaklar gerçek.

Private Music, Deftones’un en parlak albümü değil tabii ki, ama muhtemelen en dürüst albümü. Çünkü kimseyi avutmaya çalışmıyorlar. Acıyı estetize etmiyorlar. Aksine, “Al işte, senin acın budur,” diyorlar.

Sonuç olarak, Deftones dinleyin efendiler!


Hakan Kaya: Gece Gelen

Kadıköy, İstanbul

Bir Nokta Kadar

Hakan Kaya

Ama söylenmeyen şeyler yok mu sayılır?
Bilge Karasu

bu bir intihar mektubu.
birazdan kafama sıkacağım
ve gerisini anlatmak,
yalan söylemek gibi olur…


   DADA              

         da           da          dada       da         

Bu ne böyle,            da

                               da      da

da      da

Deklanşöre basıyorsun.

da      da                 da      da

dada

Çkrt…

Sevcan orada işte.

Karşında, 

            da      dada    da

Aşık mısın? diye soruyor.

‘aşığım’

Nilüfer’e bir şiir yazıyorsun.

Şiirde aşk yok, memleket ,                        da da da

                       meseleleri var.    dada

da      da da      da da      da da      da

Açıp okuyor, sen yitip gitmeden önce.

Ötesi burası işte.

Burası ötesi.

Öte.

Ötelen.

Öteleyin.

Ötesi.

Ötele!

dada

da

da

da

da

d

a


Yeldeğirmeni

GECE GELEN

Hakan Kaya

Gece.
Göz kapakların kapanmak üzere.
Yatacaksın.
Rüya göreceksin belki. Ya da karanlık çökecek.
Biri kapıya tıklatıyor.
‘’Açmasam olmaz mı?’’ diye fısıldıyorsun kendine.
‘’Gecenin bu saati kim gelebilir ki?’’
Eski karın?
‘’Hayır, o gelemez,’’ diyorsun.
En iyisi kapıyı açmamak.
Kapı tekrar çalınıyor.
Yatakta doğruluyorsun.
Terliklerini giyiyorsun fakat henüz kalkmış değilsin.
‘’En iyisi uyumak’’, diyorsun. ‘’Çalar çalar gider.’’
Ya yardıma muhtaç biriyse?
‘’Sanmam, ben kimim ki, benden yardım istesin?’’
Eski karınsa?
‘’O imkânsız, onu yarım asırdır görmüyorum.’’
Uyumak, uykuya dalmak. Tek istediğin bu.
Kapı susuyor.
Bir gölge pencerenin önünde yürüyor, görebiliyorsun.
EVDE OLDUĞUNU BİLİYORUM! diyor karanlık.
Yorganı başına çekiyorsun.
‘’Bu bir rüya, rüya. Gerçek olamaz,’’ diyorsun.
ESKİ DOSTUM KAPIYI AÇ!
Komodine uzanıyorsun.
Elin boş kalıyor. Tabancan yok işte.
EVDESİN DOSTUM, AÇTA SARILALIM!
Terliklerini tekrardan giyiyor, kapıya yöneliyorsun.
Belki doğru söylüyordur, o eski bir dost olabilir, diyorsun.
Kapıyı yarım açıp, sesleniyorsun.
‘’Gel eski dostum.’’
Karanlıkta seçilmeyen bir gölge beliriyor.
Kapıdan içeri girerken gölge sen titriyorsun.
Hoş geldin eski dostum, diyor sana.
Hazırlandıysan gidelim… Uzun süredir seni bekliyoruz.



Hakan Kaya:
 2000, Mersin. Öyküleri; Barbarları Beklerken, Kısa ve Öykü, Prolog, Pandabiyat, İlkyaz, Poesis, Lacivert, Karnaval gibi dergi, fanzin ve çeşitli sitelerde yayınlandı. Üç öyküsü Farsça’ya çevrilmiştir. Görsel tasarım alanında çalışmalar yapmaya devam ediyor.
instagram.com/hkakaya

Saltuk Erginer ile dün, bugün ve yarın

Saltuk Erginer, 2500-3000 mt. civarı And Dağları, Tulcán, Frontera Nariño, Ekvador, 17 temmuz 2019

Erginer’in müziği, gösterişli olmayan ama derinlikli bir anlatım diliyle öne çıkıyor. “Oyun Bu” sade ama etkileyici düzenlemesiyle, dinleyiciyi kendi iç sesini duymaya davet ediyor.

Geceden doğan şarkı

Suzan Somalı Sönmez / Milliyet Sanat

Saltuk Erginer, 2009 yılında yayımladığı ilk albümü “Sisifos Hikayeleri” ile dikkatleri üzerine çekti. Albüm, mitolojik göndermeleri, şiirsel dili ve akustik tınılarıyla alternatif müzik sahnesinde kendine özgü bir yer edindi. Ancak bu çıkışın ardından Erginer, uzun süre sessizliğe gömüldü. Yıllar sonra “Geç Kalan Şarkılar” adını verdiği yeni albüm projesiyle geri dönen sanatçı, bu albümden ilk olarak “Kırmızı” adlı teklisini yayımladı. “Oyun Bu” ise bu albümün ikinci teklisi olarak dinleyiciyle buluştu. Albümdeki birçok parça, Erginer’in uzun yıllardır tanıdığı ancak son birkaç yıldır birlikte üretmeye başladığı Filiz Babalık Aytar ile ortak imzalar taşıyor.

2017’nin bir gecesi… Akustik gitar, mikrofon ve eski bir bilgisayar… Saltuk Erginer çalıp söylüyor, arka vokalde cırcır böcekleri ona eşlik ediyor. İstanbul’un ağırlığından uzaklaşmak için çıktığı bir yolculukta, doğanın ortasında, ay ışığı altında yazılan bu şarkı, yıllar sonra “doğru zamanı” bulmuş… Erginer’in deyimiyle, bu parça “Geç Kalan Şarkılar”dan biri. Sözleri Filiz Babalık Aytar’a, müziği ise Erginer’in kendisine ait olan “Oyun Bu”, içsel bir huzurla varoluşsal bir hüznün arasında gidip geliyor. Dinleyeni, yapraktan yuvarlanan bir damla gibi, başka zamanlara ve duygulara taşıyor.


Saltuk Erginer ‘Oyun Bu’ 2025

Uzun bir aradan sonra müziğe yeniden ses veren Saltuk Erginer, yeni teklisi “Oyun Bu” ile dinleyicilerini geçmişin izleriyle örülü bir iç yolculuğa davet ediyor.

Müzikal kadro ve prodüksiyon

25 Mayıs itibariyle tüm dijital platformlarda yayımlanan parça, sanatçının yıllar süren sessizliğini bozan ikinci tekli olma özelliğini taşıyor. “Oyun Bu”, güçlü bir müzikal kadroyla hayat buluyor. Davul’da Cengiz Baysal, basta Alper Yılmaz, çelloda Barış Güvenenler, alto saksafon, klavye, efektler ve prodüksiyonda Serhan Erkol imzası bulunan çalışmanın kapak fotoğrafı Dilek Yaman, yapım ve tasarım ise Saltuk Erginer elinden çıkmış. Bağımsız olarak yayımlanan şarkının tüm kayıt, düzenleme, mix ve mastering süreçlerinde ise Serhan Erkol’un ustalığı var.


Saltuk Erginer & Burcu Erdoğan ‘Son Tren’ Sisifos Hikayeleri

Saltuk Erginer’in 2009’da kaydettiği ve Karga ekibi tarafından imece usulü yayımlanan Sisifos Hikayeleri, 11 yılın ardından nihayet dijital mecralarda. Erginer’in bir bilgisayar başında evde kaydettiği 13 parçalık albüm; dinleyiciyi yer yer iç hesaplaşmalara, yer yer de ferahlatıcı dehlizlerde savrulmaya itiyor. Türler arasında süzülen, bunu yaparken de tazeliğinden hiçbir şey yitirmeden yıllara meydan okuyan Sisifos Hikayeleri, yerli bağımsız müzik sahnesinin kıymetli hazinelerinden. -Bant mag.


ERGİNER

iletişim ve işbirliği için:

instagram.com/saltukerginer

SALTUK ERGİNER SİSİFOS HİKAYELERİ


İstanbul’da Yeni Bir Sanat ve Müzik Buluşması: ART’N PARTY

“Here & There”

İstanbul’da Her Pazar Sanat ve Müzik Buluşması:
Yeni Bir Disiplinlerarası Etkinlik Serisi Başlıyor

İstanbul, çok kültürlü dokusu ve dinamik enerjisiyle sanatın her alanına ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Şimdi ise, şehrin kültürel haritasında önemli bir iz bırakacak yeni bir etkinlik serisi başlıyor.

Her Pazar, yerli ve yabancı amatör ve profesyonel müzisyenleri, görsel sanatçıları ve disiplinlerarası üreticileri bir araya getirecek olan bu özel konser ve sergi dizisi, gün boyu sürecek çok yönlü bir sanat deneyimi sunacak. Katılımcılar, müziğin ve görsel sanatların iç içe geçtiği bir atmosferde hem üretim yapacak hem de izleyiciyle etkileşime geçecek.

Etkinlik, sadece bir sahne ya da galeri değil; aynı zamanda farklı disiplinlerden sanatçıların bir araya gelerek ortak performanslar geliştireceği, iş birlikleri kuracağı, söyleşileriyle canlı bir yaratım alanı olacak. Her hafta değişen içerikleriyle, genç yeteneklere görünürlük kazandırırken, izleyiciye de yenilikçi ve içten bir sanat deneyimi yaşatacak.


You Can Never Break Me · Loli

Bakırköy Underground’dan eRmano ve Gülşah Erol !!

Bu özgün seri; sanatı erişilebilir, üretimi kolektif ve deneyimi çok katmanlı kılmayı amaçlıyor. İstanbul’un kültürel damarlarında yeni bir soluk olacak bu proje, hem sanatseverleri hem de sanatçıları aynı çatı altında buluşturacak.

Etkinlik, sponsorların ve sanat dostlarının desteğiyle hayata geçmeye hazırlanıyor. Bu çağdaş buluşmanın bir parçası olmak isteyen tüm kurum ve bireyler iş birliği için davet ediliyor.


Detaylı bilgi ve iş birliği için:

Gülşah Erol / Besteci, çellist
gulsah.erol@gmail.com


Ataköy 2025

Maximalist ‘In A Silent Way’ 2023

ART’N PARTY

A New Art and Music Gathering in Istanbul

Art and Music Gathering Every Sunday in Istanbul:
A New Interdisciplinary Event Series Begins

Istanbul, with its multicultural texture and dynamic energy, continues to host every field of art. Now, a new series of events that will leave an important mark on the cultural map of the city has begun.

Bringing together local and international amateur and professional musicians, visual artists and interdisciplinary producers every Sunday, this special concert and exhibition series will offer a multi-faceted, day-long art experience. Participants will both play and interact with the audience in an atmosphere where music and visual arts are intertwined.

The event will not only be a stage or a gallery, but also a vibrant creative space where artists from different disciplines will come together to develop joint performances, collaborate and talk. With content that changes every week, the event will give visibility to young talents while providing the audience with an innovative and sincere art experience.


Art and Music Meeting Every Sunday in Istanbul

This unique series aims to make art accessible, production collective and the experience multi-layered. This project, which will be a breath of fresh air in the cultural veins of Istanbul, will bring together both art lovers and artists under the same roof.

The event is getting ready to be realized with the support of sponsors and friends of art. All institutions and individuals who want to be a part of this contemporary meeting are invited for cooperation.

For detailed information & cooperation:

Gülşah Erol / composer, cellist
gulsah.erol@gmail.com
Tel: +90 (0507) 756 58 08


Hematom: Adam, Ceset ve Benin Maceraları

Suhan Lalettayin, Vaa & Aleyna Özdemir ‘Hematom’ / Foto: Mayıs Obscura, 2025

H E M A T O M

içinizden söküp atması da vücudunuzu baştan aşağı sarmasına izin vermek kadar meşakkatli olacak.

Suhan Lalettayin

ağzınızı, bacak aranızı ve beyninizi sulandırmak üzere kurulan patolojik bir deneyin çıktısı: #hematom

içinizi ısıtacak bir aşk hikayesi… etik ve ahlak üzerine birkaç sıkıcı ders… çocukların erişemeyeceği yerde saklanmayan ilaçların mahvettiği hayatlara derinlemesine bir bakış imkânı… toksik ilişkilerinizi gözyaşlarıyla anacağınız bir yüzleşme seansı… değil.

şiir ile şiir olmadığı varsayılanın, gerçek ile kurmacanın, disiplin ile disiplinsizlik diye adlandırılanlar arasındaki çizgileri muğlaklaştırarak oynadığımız oyunlar esnasında meydana geldi. 

yıllardır durduramadığımız kanama, besleyip büyüttüğümüz hematom,
artık sizin derdiniz.

içinizden söküp atması da vücudunuzu baştan aşağı sarmasına izin vermek kadar meşakkatli olacak.

hematom‘a kucak açın, arkanıza yaslanın ve bu huzursuz eğlencenin tadını çıkarın.


Suhan Lalettayin, Vaa & Aleyna Özdemir ‘Hematom’ / Foto: Mayıs Obscura, 2025

Şiirin Suç Mahalline Dönüştüğü Bir Sanatçı Kitabı

Şair, yönetmen ve multidisipliner sanatçı Suhan Lalettayin’in beş yıla yayılan bir yaratım süreciyle ortaya koyduğu çok katmanlı sanatçı kitabı “hematom – adam, ceset ve benin maceraları”, klasik şiir formuna sert, cesur ve radikal bir müdahale olarak konumlanıyor.

Şiirin okuma pratiğiyle sınırlandırılamayacağına inanan Lalettayin, hematom’u salt bir şiir kitabı olarak değil; bölüm bölüm ilerleyen bir seri-şiir girişimi, çözümlenmeyi bekleyen bir vaka dosyası, paramparça olmuş bir zihnin iç hesaplaşmalarına ilişkin bir anı günlüğü ve eklektik yaklaşımla kurulan kriminal-poetik bir sanatçı kitabı olarak tanımlıyor.

‘Hematom’ 2025

Beden Korkusu, Aşk,Takıntı ve Bağımlılıkla Örülü Kriminal Bir Anlatı Deneyi

Proje, şiiri görsel, işitsel ve fiziksel anlatılarla buluşturan disiplinlerarası bir yaklaşıma sahip. Kitap, “Ben”, “Adam” ve “Ceset” isimli karakterlerin, kurgusal bir madde olan Neocorte etrafında gelişen tutku, saplantı ve intikamla örülü hikâyesini takip ediyor.

Yapay belgeler, mahkeme tutanakları, hazır nesne kolajları, konuşma deşifreleri ve çok sesli fragmanlarla örülü bu yapı; şiir ile delil, estetik ile patoloji, gerçek ile kurmaca arasındaki sınırları bulanıklaştırıyor. Kitabın illüstrasyonları ve mizanpaj tasarımı sanatçı Gizem Akgün tarafından üstlenilirken, parçalı metin yapısıyla çizimlerin fiziksel dili arasında kurulan çarpıcı uyum, okura hem içeriksel hem de biçimsel olarak çok katmanlı bir deneyim sunuyor.

“hematom”, bir yandan anlatıcının parçalanmış zihninde dolaşan benlik hâlleriyle uğraşırken, diğer yandan çağdaş şiirin beylik formlarına ve bireysel anlatı sınırlarına meydan okuyor. Kitap, okura yalnızca bir “okur” olma rolünü değil, aynı zamanda bir iz sürücü ve suç ortağı olma deneyimini yaşatıyor. hematom’u bir tür “suç şiiri” olarak tanımlayan Lalettayin, bu bağlamda şiirin sınırlarını genişleterek onu bir tür kriminal anlatı deneyine dönüştürüyor. Proje; klasik şiir kitaplarının çizdiği güvenli alanın dışına çıkarak, okuru belirsizliğin, obsesyonun ve parçalılığın hâkim olduğu bir evrene davet ediyor.

Suhan Lalettayin ‘Hematom’ 2025

Kitabın estetik yapısı; punk ve yeraltı kültürü, post-fanzin kolaj diliyle mental bozukluklar, travmalar ve bağımlılıkların kâğıt üzerindeki kanlı izdüşümlerinin ince bir işçilikle örüldüğü parçalı anlatım yapısı ve yoğun dilinin yanı sıra, sert ve rahatsız edici imgeler içeriyor. Lineer akan epizodik şiirlerin arasında non-lineer bir yaklaşımla yerleştirilen kanıtlar, mahkeme tutanağı gibi bazı yapay belgeler ve artçıl buluntularla hematom, “poetik bir hatırlama simülasyonu” olarak potansiyel suç ortaklarının karşısına çıkmaya hazır.

Kitap; gerçek ile kurmaca, şiir ile delil, estetik ile patoloji arasındaki sınırları silikleştiren, türler ötesi bir bellek deneyimi sunmayı amaçlıyor. Suhan Lalettayin’in şiir, belgesel, kurmaca dizi ve tiyatrodan beslenen yaklaşımı; beden korkusu, tıbbi patoloji, suç estetiği ve punk kültürüyle birleşerek daha önce sentezlenmemiş bir multidisipliner poetik/kriminal/belgesel sanatçı kitabı deneyimi yaratıyor.


Suhan Lalettayin ‘Hematom’ 2025
Suhan Lalettayin ‘Hematom’ 2025
Aleyna Özdemir ‘Hematom’ / Foto: Mayıs Obscura, 2025

adventures of man, corpse and me

> HEMATOMA

the outcome of a pathological experiment designed to tantalize your mouth, your groin, and your brain: hematoma

a heartwarming love story to warm your insides… a few tedious lessons on ethics and morality… an in-depth look into lives destroyed by drugs that weren’t kept out of the reach of children… a confrontation session where you’ll mourn your toxic relationships with tears… not.

it took shape through the games that we played by blurring the lines between poetry and what isn’t assumed to be poetry, between reality and fiction, between discipline and what is denominated as lack thereof.

the bleeding that we have been unable to stop for years, hematoma, which we have nurtured and raised together, is now your concern.

removing it from within you will be as challenging as allowing it to envelop your entire body.

embrace the hematoma, lean back, and savor the taste of this restless amusement.

dj s1ck s0ck ‘Hematom’ Hood Base, 2025
Suhan Lalettayin ‘Hematom’ Hood Base / Foto: Mayıs Obscura, 2025
Suhan Lalettayin ‘Hematom’ 2025
Suhan Lalettayin ‘Hematom’ Hood Base, 2025

HEMATOM

Türler Ötesi Bir Hafıza Deneyimi:

Kitap, Enstalasyon, Performans ve Video Art 

hematom’un fiziksel üretimi ve yaygınlaştırma süreci, Suhan Lalettayin’in kurucusu olduğu multidisipliner bir sanatçı oluşumu olan Knownas Collective ve Gizem Akgün’ün Danshol Press girişimi çatısı altında, Converse All Stars Programı desteğiyle hayata geçirildi. Kitabın lansmanı ve sergisi, İstanbul’un önemli bağımsız kültür ve sanat alanlarından Hood Base’te hayata geçirildi.

Sergide, karakterlerin yaşadığı yatak odası ve cinayet mahalli olan banyo birebir yerleştirmelerle yeniden yaratıldı. Sergide Gizem Akgün’ün orijinal illüstrasyonların ve kitabın orijinal sayfalarının sergilendiği duvarların yanı sıra, kitabın dünyasına ait olan yerleştirmelerde Beste Kara ile İpek Candan tarafından özenle tasarlanan heykel ve nesneler yer aldı. Orijinal illüstrasyonlardan bazıları, projeksiyonlar aracılığıyla enstalasyonlara entegre edilirken, yapay belgeler ve hazır nesne kolajlarla pekiştirilen anlatı alanı, kitaptaki “yapay dokümantasyon” estetiğini fiziksel boyuta taşıdı. 

1 Haziran 2025 akşamı Hood Base’te gerçekleşen açılış gecesi ve kitap lansmanında, Vaa’nın canlı performansının ardından geceye dj s1ck s0ck ve Interval dj setleri ile eşlik etti. Yoğun bir ilgiyle karşılanan serginin haftalar süren hazırlık sürecinde Gizem Akgün, Ömer Faruk Karaşahan, Serdar İleri, Esen Arıkan, Beste Candan ve İpek Kara, Mayıs Obscura, Aleyna Özdemir başta olmak üzere, Knownas Collectivein birçok üyesi ve destekçisi aktif rol aldı. “Gerçek bir suç mahalli”ni andıran enstalasyon; serginin kapanışının ardından, Vaa’nın Lale isimli parçası için Suhan Lalettayin tarafından yönetilen ve hematom’un dünyasında geçen bir müzik video klibi / video art projesine de sahne oldu. Suhan Lalettayin’in Vaa ile başrollerini paylaştığı müzik klibi ve video art projesinin 2025’in sonuna kadar yayımlanması planlanıyor.

hematom’un sergi, performans ve etkinlik serilerini Ankara ve Berlin’e de taşımayı planlayan Knownas Collective, bugünlerde destekçi ve fon arayışlarını sürdürüyor.


Suhan

Suhan Lalettayin

1999 doğumlu multidisipliner sanatçı, şair ve yönetmen. Deneyselliği bir yöntem değil, ifade biçimi olarak benimseyen Lalettayin, şiir ve hareketli görüntü tabanlı pratiklerin kesişiminde işler üretir. Hız, tekrar, kaos, sokak ve gece hayatı, patoloji, beden korkusu ve kimlik parçalanması gibi temalar etrafında şekillenen üretimleri; güncel sanat, şiir ve video sanatı arasında yeni diyaloglar yaratmayı hedefler.

röportaj, etkinlik, performans daveti ya da kitap hakkında detaylı bilgi için:
knownascollective@gmail.com

hematom hakkındaki güncel gelişmeleri
aşağıdaki sosyal medya adreslerinden takip etmek mümkün:

@knownascollective / @suhanlalettayin / @hemat0m________ 


New York Hardcore Documentary

New York Hardcore

“Sert, acımasız ama dürüst.” -Skratch Magazine

N.Y.H.C. Frank Pavich tarafından yönetilen, 1990’ların ortalarındaki New York hardcore sahnesini konu alan esaslı bir belgesel yapımdır. Çekimleri 1995’in ortalarında tamamlanan belgesel ilk olarak 1999’da Pavich tarafından VHS olarak yayımlandı.

Belgesel Aralık 2007’de HALO 8 Entertainment tarafından dağıtım için satın alındı ve 25 Mart 2008’de iki disklik özel edisyonuyla yeniden yayınlandı. İkinci diskte orijinal belgeselden on yıl sonra çekilen “Where Are They Now?” röportajları, Vision of Disorder, Madball, 25 ta Life, 108, No Redeeming Social Value, District 9 ve daha fazlasının tüm şarkılarının canlı performanslarının yanı sıra Lou Koller (Sick of It All) ve Toby Morse (H2O) ile yapılan yeni röportajlar da dahil olmak üzere daha önce yayınlanmamış birçok görüntü de yer alıyor.


Lord Ezec aka Danny Diablo had since moved to LA, where he is interview at his house right on Pico Union (also the stompin grounds of the notorious Psycho Realm).

“A fantastic gem.” -Slap Skateboard Magazine

N.Y.H.C. is the first feature-length documentary to explore the New York Harcore music scene. Drawings its roots from punk rock, hardcore evolved into a dedicated, self-contained movement, unconcerned with success in the mainstream. The documentary follows seven bands in the summer of 1995, ranging from Bronx inner-city youth to Long Island suburbanites to Hare Krishna devotees. N.Y.H.C. is a surprisingly in-depth and non-exploitive look into a vital and often neglected music community.


N.Y.H.C. 1995 Documentary

Directed by Frank Pavich, hardcore documentary N.Y.H.C. is slated for release by Halo-8 Entertainment as a two-disc DVD on March 29. The vanguard film, which chronicles hardcore punk subculture, was originally distributed as an underground VHS tape in 1999.

The film traces seven bands, originating from different parts of New York, during the summer of 1995. Featured on the original video are interviews with key hardcore musicians Jimmy Gestapo (Murphy’s Law), John Joseph (Cro-Mags), Lord Ezec (Crown of Thornz, Danny Diablo), Roger Miret (Agnostic Front), Rick ta Life (25 ta Life), Vic DiCara & Rasaraja das (108), and Freddy Madball (Madball).


Interrview with Puerto Rican Myke of District 9 / Skarhead.

New material, shot by Pavich for the second disc, includes a Where Are They Now? featurette, a retrospective look at old concert venues, and previously unreleased live performances by VOD, 108, Madball, 25 ta Life, and Crown of Thornz.

Recent releases on alternative indie distributor Halo-8 Entertainment include Your Mommy Kills AnimalsThreat, and Punk Rock Holocaust 2.

halo8.tv/nyhc


FREDOX: LE MANIAQUE OU NON ?

Le diable est sur ses gardes

Les Vacances de la Mort

Christophe Bier

Décembre 2008, dans Crachoir n° 3, graphzine d’Yvang, l’illustrateur Fredox s’empare d’une star du photo-roman pour adultes des années 1960, un génie du crime habillé d’un collant-squelette et d’une cagoule-tête de mort, venu d’Italie et rebaptisé Satanik en France. Il incorpore les silhouettes originales du personnage dans un montage numérique intitulé Satanik à Lourdes. Dans Holideath, il décide de prendre lui-même la pose, enfilant une combinaison intégrale cousue sur mesure dans du tissu noir pour maillot de bain, sur quoi il a peint les os d’un squelette à sa morphologie. Il ajoute deux cornes au crâne, empruntées au diable farceur pareillement vêtu que Segundo de Chomon avait imaginé en 1907 dans Satan s’amuse. Fredox devient Satanox, renonce à la narration du roman-photo et propose 240 images au format paysage de ses multiples destinations à travers le globe. Cet album de voyage n’est pas celui d’un touriste ordinaire. Satanox arpente les sites industriels, les hangars et souterrains fissurés, les baraquements sales, les casse-autos et les crématoriums. Près des charognes et dans les ossuaires, il pose, satisfait, se gaussant des champs de bataille de Verdun, de la ville fantôme près de Tchernobyl, d’une fabrique de cercueil en Inde, des crocs d’une chambre froide à Barcelone. Il entre comme un démon dans des lieux interdits au public, se glisse dans un trou de grillage pour rapporter ses photos de vacances, visions d’apocalypse, sur fonds de menace nucléaire et de barbelés, poésie macabre chère à l’auteur des Dossiers noirs de l’histoire. Satanox est un anthropologue de la dévastation, au rictus goguenard, fumant et buvant des bières dans les ruines d’une planète-dépotoir. Un urinoir effondré, une carcasse de bus renversé en Thaïlande, une ancienne usine de charbon à Montceau-les-Mines, des transformateurs électriques en Turquie, un corbillard de pompes funèbres à Mexico le divertissent autant qu’un combat de catch féminin à Cuernavaca. Il nargue les vierges de cimetière et se moque de l’orgueil des hommes, escaladant le sommet de la Bouzloudja, à 1 441 mètres d’altitude, pour photographier la salle de congrès décatie du parti communiste bulgare, folie de béton mosaïqué aux allures extraterrestres. Satanox, joyeux contemplatif du délabrement, donne à ses clichés touristiques les couleurs rouge et cyan des anaglyphes. Ses doigts d’honneur menacent nos pupilles et les gravats n’en sont que plus barbares. Holideath, « vacances de la mort », vendu avec sa paire de lunettes 3D, est une production ludique du Dernier Cri.

Holideath, de Fredox. Le Dernier Cri, Marseille, 2021.

Christophe Bier, émission Mauvais Genres du 21 mai 2022, France Culture.

Fredox ‘Satanox’ Holideath 2021

Graphiste chez un couturier de renom, Fredox «graphe» aussi pour son fanzine, «Stronx», des horreurs contaminées à la société postindustrielle : personnages atteints de peste bubonique, trisomiques hypersexués, vampspiercées au boulon de 12 ! Un univers délirant de maniaque du détournement graphique et sexuel…

PENTHOUSE: Pour vos détournements d’images, vous avez été influencé par qui ? Bazooka ? Les groupes situationnistes ?

Fredox: Bazooka, c’est évident, bien que j’ai découvert ça assez tard. Idem pour les situationnistes. Sinon Witkin, un photographe qui travaille avec des cadavres ou des gens handicapés… J’adore ! Quand je suis tombé là-dessus, j’ai vraiment pris une grosse baffe. A part que lui, il est barré mysticisme catho et moi pas du tout.

Votre état d’esprit apparaît relativement morbide et pervers. C’est votre sentiment ?

Je ne sais pas si c’est délibéré, parce que j’ai toujours eu ça dans la tête… Quand j’étais mioche, je ne faisais pas encore de collages, plutôt des dessins, toujours des vampires, des pendus… Ça me faisait flasher!


Fredox ‘Satanox’ Holideath 2021

Le Grand-Guignol Vivant

“Fredox. manipulateur d’images, adepte du photomontage, apparait dans le graphzine Stronx et rejoins ensuite le Dernier Cri.Satanox Holideath est un recueil de photos de vacances de Satanox, personnage enigmatique habillé en squelette, entièrement en “relief”, utilisant le procédé stereoscopique de l’anaglyphe (imprimé en bichro). Chaussé des lunettes magiques rouge et bleu nous plongeons, à travers une vingtaine de pays, dans des contrées touristiques désolées, explorant zones irradiées et petits trésors d’architectures délabrées. Un vibrant hommage aux congés payés.” -Fedrigoni


FREDOX ‘Holideath’ LDC 2021
FREDOX ‘Holideath’ LDC 2021
FREDOX ‘Holideath’ LDC 2021

SATANOX > HOLIDEATH

244 pages 3D book with glasses

FREDOX ‘Holideath’ LDC 2021

Fredox ‘Satanox’ Holideath 2021

Because if you turn on your TV for the 8 o’clock news and you see Bosnia, Rwanda or Gaza City it’s 10,000 times trashier!

Ça correspond à des fantasmes, à des frustrations ?

On me dit que ce que je fais est trash. Je le comprends mais ça me paraît débile. Parce que si vous allumez votre télévision pour le 20-heures et que vous tombez sur la Bosnie ou le Rwanda, c’est 10 000 fois plus trash! Je montre des mecs atteints de tumeurs énormes, malades au dernier degré, mais quand vous savez que 90 % des gens meurent de maladie, qu’y a-t-il de choquant là-dedans? Et puis la maladie, les gros boutons, les pustules, ça a un côté comique, Grand-Guignol. Peut-être que j’exorcise ma trouille de la maladie en la poussant jusqu’à ses dernières limites.

Comment fabriquezvous vos mongoliens de papier ?

Avec des ciseaux et de la colle, et je finis le tout à l’ordinateur. J’ai beaucoup de mai à trouver de la matière première, c’est-à-dire des images intéressantes! Heureusement, il y a des potes qui pensent à moi. Tenez, il m’est arrivé de détourner une photo de « Newlook » qu’on m’avait mise de côté. Mais il ne faut pas leur dire… [Rires.]


Fredox ‘Satanox’ Série Holideath 2021

F R E D O X-‘Vendetta’ LDC

FREDOX > Édition LDC spéciale

 47×100  cm Poster Sérigraphié -bigsize-

F R E D O X

Live from LDC Workshops, 2023

F R E D O X

A collection of hellishly graphic and generally gruesome compilations of images depicting every nightmare any drug-addled, criminally insane human ever experienced. This stuff is like H.R. Giger on krokodil, sampling Hannibal Lector’s menu and blessed with Quentin Tarantino’s self-control. “Weird” doesn’t begin to describe it. Even “vile” and “disgusting” and “repugnant” don’t really do it justice. Let’s just say it’s not for the squeamish. Or your mother. Or anybody under 18. Or over 18. Or 18 bang on. It’s probably what Jeffrey Dahmer’s flipping through in Hell. Fredox ‘Dossiers Noirs de l’histoire’

FREDOX > Édition LDC spéciale

70×100 cm Poster Sérigraphié

F R E D O X

Projection du film “MONDO DC” pour le 25ème anniversaire du DERNIER CRI, à Montréal , au “Antheism Space, le 5 octobre 2019

Comme on dit dans ces cas-là : âmes trop sensibles s’abstenir !

Un nom qui évoque, au choix, ce qui se fait de mieux dans une discipline ou l’ultime soupir avant de rendre l’âme. Un atelier de sérigraphie né en 1993 des cendres du mouvement “undergraphique” français, et qui résiste encore à la gentrification dans une friche marseillaise. Trois décennies d’artisanat exigeant et intransigeant. Un univers graphique bizarre au croisement du comics, de l’art brut et de l’épouvante. Un laboratoire qui suinte l’odeur de l’encre et dont sortent par centaines fanzines, posters et livres remplis de dessins hétéroclites jaillissant à votre figure en provenance directe de perturbations neuronales de tous les coins du monde. Un siphon de couleurs criardes qui tapisse les murs et remplit les écrans d’images se mettant à bouger, turbulentes, rapides. Bien vivantes, en tout cas, comme l’est ce collectif définitivement immunisé contre les modes, le bon goût et les affres du temps… Comme on dit dans ces cas-là : âmes trop sensibles s’abstenir ! -NOVA Cueillir La Mort / Expo 2025


Fredox ‘Satanox’ Série Holideath 2021
ENCONTROS GRAFICOS !!
Fredox ‘Satanox’ Série Holideath 2021

D’autres références graphiques que « Newlook » ?

Ça peut être n’importe quoi, même «Marie Claire», s’il y a dans une photo un élément graphique qui m’intéresse. J’adore les revues de bricolage, avec tous ces mecs qui brandissent des marteaux. Je les découpe et ils me servent à fracasser quelques crânes. Des rondelles de boulons vont me servir à faire des soucoupes volantes…

Et ces plaies atroces que vous collez sur le visage ou le corps de vos personnages ?

Ça vient de canards médicaux. Parfois ce ne sont pas de vraies plaies, mais des imitations en cire, c’est encore plus impressionnant.

Et le côté piercing… avec des boulons ?

Dans le monde de la mode, le piercing est très branché, avec tout un côté glamour. A force, vous finissez par avoir envie de trasher tout ça !

Les phallus énormes, c’est un complexe ?

Celle que vous voyez là, à la place de la tête du type, c’est pas une bite, c’est un moignon de bras ! Les bites, c’est pour le roman-photo à l’eau de rose, pour casser l’air idiot et béat des personnages. Et pour ça, rien de tel qu’une bonne bite monstrueuse qui leur sort inopinément par la braguette…


Fredox ‘Satanox’ Série Holideath 2021
DC MANILA Le Dernier Cri exhibit, 2025

A name that evokes either the very best in a discipline or the last breath before giving up the ghost. A silkscreen workshop born in 1993 from the ashes of the French “undergraphic” movement, and still resisting gentrification in a Marseilles wasteland. Three decades of demanding, uncompromising craftsmanship. A bizarre graphic universe at the crossroads of comics, art brut and horror. A laboratory oozing with the scent of ink, from which hundreds of fanzines, posters and books filled with heterogeneous drawings gush into your face straight from neuronal disturbances all over the world.

LE DERNIER CRI, 41 Rue jobin, 13003 Marseille

lederniercri.org

ENCONTROS GRAFICOS


Turn It Around: The Story of East Bay Punk

The Story of East-Bay Punk

Bugün, Green Day, Rancid gibi bu camiadan çıkan birçok grubu biliyoruz, ancak onların bu başarısı buzdağının sadece görünen bir kısmı; aslında bu ilham verici hikayenin kökleri yeraltının derinliklerine kadar uzanıyor.

TURN IT AROUND: THE STORY OF EAST BAY PUNK, Berkeley’in ilham kaynağı 924 Gilman Street müzik kolektifinin ortaya çıkışına odaklanarak California Bay Area’nın 30 yılı aşkın punk müzik tarihini kapsıyor. Corbett Redford tarafından yönetilen, Iggy Pop tarafından anlatılan ve Green Day tarafından yapımcılığı üstlenilen Turn It Around: East Bay Punk’ın Hikayesi, bu canlı hikayeyi çok çeşitli seslerden ve bakış açılarından yararlanarak gelmiş geçmiş en ünlü ya da en kötü şöhretli punk gruplarının birçoğunun müziğine yer verecek şekilde genişçe ele alıyor.


A documentary spanning over 30 years of the California Bay Area’s punk music history with a central focus on the emergence of Berkeley’s inspiring 924 Gilman Street music collective.

Turn It Around: The Story of East Bay Punk

East Bay hikayesi, başlangıcından itibaren punk rock ile şekilleniyor, mücadeleleriyle devam ediyor ve bugün bile etkili olmaya devam eden çoksesli bir zafere ulaşıyor.

East Bay Punk’ın Hikayesi, Kuzey Kaliforniya’nın 1970’lerin sonunda ortaya çıkan ve politik felsefesiyle gürültülü, yoğun ve otorite karşıtı bir müzik olan punk rock’ın evrimsel sürecini araştırıyor. Dead Kennedys, Avengers ve Flipper gibi erken dönem San Francisco Körfez Bölgesi punk öncülerinin yanı sıra Maximum Rocknroll fanzini de bu yeraltı punk hareketinin küreselleşmesinde yardımcı olmuştur.

Bir zamanların canlı yerel sahnesi şiddet, yozlaşma ve ırkçılıkla çalkalanırken, Doğu Körfezi’nin köprü altı çocukları, bölgenin radikal düşünce geleneğini de sahiplenerek anti-otoriter ve eğlenceli bir punk tarzı yarattılar ve bu duruma karşılık verdiler. Berkeley’de tamamen gönüllülerden oluşan 924 Gilman Kulübü etrafında bir araya gelen bu uyumsuzlar topluluğu, Bay Area punk sahnesini ve zamanla tüm dünyayı değiştirecek olan sanat ve müzik için kendin yap, D.I.Y. geleneğini yarattılar.

Bugün, Green Day, Rancid gibi bu camiadan çıkan birçok grubu biliyoruz, ancak onların bu başarısı buzdağının sadece görünen bir kısmı; aslında bu ilham verici hikayenin kökleri yeraltının derinliklerine kadar uzanıyor. Corbett Redford’un yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği, Iggy Pop’un anlattığı ve Green Day’in yönetici yapımcılığını yaptığı Turn It Around: Doğu Körfezi Punk’ının Hikayesi, orada bulunan insanlar tarafından anlatılıyor. East Bay hikayesi, başlangıcından itibaren punk rock ile şekilleniyor, mücadeleleriyle devam ediyor ve bugün bile etkili olmaya devam eden çok sesli bir zafere ulaşıyor.

> eastbaypunk.com

Turn It Around: The Story of East Bay Punk

Breaking Bad with SKAM DUST

Skam Dust in Hengelo, Netherlands

Skam’ın deyimiyle “Sokaklar konuşabilseydi, yürümek istemezdiniz”.

Bahtı kara serserilerinin arasında büyümüş bir Queens çocuğu olan Skam, mikrofonu eline aldığında dehşet saçan bir yıldırıma dönüşür ve tutkuyla söyler, hikayeleri kişiseldir ve çok açıktır. Skam büyürken sanat ve müzikle ilgilenmiş, çocukluk arkadaşları da onu çok etkilemiş; Madball’dan Hoya ve efsanevi grafiti sanatçısı MQ. Bu kapsamlı Skam Dust röportajında bu bağlantıları ve çok daha fazlasını araştırıyoruz…

the life & times of Mr. Dust

thewildstyles.com / Ocak 2013

TWS: Bize çocukluğundan biraz bahsetsene, belli ki New York’ta büyümüşsün, 80’lerin çalkantılı döneminde böylesine çılgın bir şehirde büyümenin tehlikelerinden ve tuzaklarından bahset bize.

Skam Dust: Çocukluğum ilginçti, hiçbir şeyle değişmem. Tehlikeyi sordunuz, dünyanın her yerindeki şehirlerde tehlike var. NY’u diğer yerlerden farklı kılan şey ise dünyadaki tüm uluslardan her türlü insanın burada olması! Tencerede pişen her çeşit malzemeye sahibiz ve bu tencere bir düdüklü tencere! 80’lerde her şey yeniydi, hipHop, filmler, grafitiler ve aynı zamanda her şey ESKİYDİ, bilirsiniz, OLD SKOOL, ESKİ KURALLAR… 80’lerde farklı bir tutum vardı, bir COWBOY olmak sorun değildi.

Hardcore/punk müziği ilk ne zaman öğrendiniz ve sizi bu müziğe çeken neydi?

Arkadaşım Na (grafitici) ve Hoya (Madball’dan) beni hardcore’a bulaştırdı. Madball’u CBGB’de canlı performans sergilerken ilk kez izlediğimde ilgimi çekti.

Skam Dust ismini nasıl ve ne zaman aldınız?

Eskiden Shot yazardım, sonra 14 yaşında Skam’ı buldum çünkü her zaman dolandırıcılık yapıyordum, ve daha sonra Corona’nın yerlilerinden, en sevdiğim yazarlardan Angel Dust’tan Dust’ını ekledim. O zamanlar Trek yazan kardeşim Nom ve Dem, Mkue, Jo3, Look & Shame gibi diğer bazı yazarlarla birlikte 7 trenine bindiğimde, vagonların içini bombalıyordum. Angel Duster ise dışarıdaki vagonlarda şişman ve büyük parçalar yapıyordu. Bana ilham veren ve en başından beri saygı duyduğum usta bir sokak bombacısıdır. Angel Duster, Quick ve DONDI en sevdiğim yazarlardı.

2010 yılında Real Recognizes Real ve Countdown Records, Son Of Skam & Skam Dust ile yaptığınız tüm çalışmaların yanı sıra beş yeni parçanın da yer aldığı “Corona Drug Bust” adlı cd’nizi yayınladı. Bu plak şirketleriyle nasıl bağlantı kurdunuz ve cd nasıl karşılandı?

Ezec’in (diğer adıyla Danny Diablo) yardımıyla her iki plak şirketiyle de bağlantı kurdum. Her iki plak şirketi de bana büyük destek verdi ve müziğimin tüm Avrupa’ya yayılmasına yardımcı oldu. CD çok iyi karşılandı, müziğim anlaşıldı. Adamım Skid’den ilk telefonu aldığımı hatırlıyorum. Bana EP’m “Son Of Skarhead”in piyasanın altını üstüne getirdiğini söyledi. Ve bu tür telefonlar daha da artmaya başladı. Geri dönüşleri duyduktan sonra, uzun metrajlı bir albüm çıkarmanın ve partiyi başlatmanın zamanı geldiğini düşündüm.

Skam on the phone !!

Skam Dust & Freddy Madball – Corona Drug Bust

Skam Dust

Peter Greene gerçekten iyi bir adam ve iyi bir dost… Onu güldürmek isterseniz Çinli bir kuryeyi kazayla nasıl havaya uçurduğumuzu sorabilirsiniz..

Freddy Madball, Damian Burnz ve aktör Peter Greene’in yer aldığı “Corona Drug Bust” şarkısı için bir video yayınladınız. Giriş skecinde Peter Greene ile birlikte rol aldığınızı görmek birçok kişi için oldukça sürpriz oldu, Peter Greene ile nasıl bağlantı kurdunuz?

Peter Greene ile Ezec (nam-ı diğer Danny Diablo) aracılığıyla tanıştım, Peter ve ben o günden sonra kaynaşmaya başladık. “Corona Drug Bust” videosunu ilk yaptığımda Peter yoktu. Ertesi gün Peter bana neden videomda yer almasını istemediğimi sordu. Peter’a programını bozmak istemediğimi söyledim çünkü Jennifer Aniston’la bir film çekmekle meşguldü ve 4 Temmuz hafta sonuydu. Ben de Michael Distelkamp’ı (yönetmen / kurgucu) aradım ve Manhattan’a gidip biraz daha çekim yapıp yapamayacağımızı sordum. Barbeküsünü bırakmayı kabul ettiği için minnettarım çünkü Peter’la olan o bölüm videoya bir karakter kattı ve hikayenin gidişatını belirledi. Peter Greene gerçekten iyi bir adam ve iyi bir dosttur… Eğer onu güldürmek isterseniz Çinli bir kuryeyi kazayla nasıl havaya uçurduğumuzu sorabilirsiniz, gülmenizde bir sakınca yok çünkü adam çok şükür hayatta.

Son 2 yılda KAOS 13, Danny Diablo & The Shotblockers’ın bazı parçalarında konuk sanatçı olarak yer aldınız. Yepyeni bir Skam Dust kaydını ne zaman göreceğiz? Hazır bir şarkı var mı?

Danny Diablo ile yeni albümü “Blood Of Eden” için “Bodies Piled High” adlı bir parça yaptık. Japon ortağım Jap Zulu ile Japonya’da daha fazla müzik yapacağım ve sonra kendimi biraz kapatacağım. Japonya’ya daha fazla seyahat etmeyi ve orada Jap Zulu ve diğerleriyle kayıt yapmayı planlıyorum ancak Japonya’daki ortağım dışında başka bir Skam Dust kaydı yapacağımı düşünmüyorum, belki yeni bir Son Of Skam kaydı olabilir.

Yaklaşık 8 ay önce bana Frank151 ile üzerinde çalıştığınız bir programdan bahsetmiştiniz. Yakın zamanda yayınlanacak mı?

Evet, Frank151 dergisi ile bazı ilginç projeler üzerinde çalışıyorum ve yakında yayınlanacak. Frank151 benden gelecekteki bir Frank151 / Skam Dust ortaklığı için bir aktör, rock yıldızı ve bir grafiti efsanesiyle röportaj yapmamı istedi, bu projenin adı henüz belli değil. Ve son olarak, farklı bir yola giren ve NYPD’de narkotik dedektifi olan ve şimdi 10 yıldır emekli olan bir çocukluk arkadaşımla röportaj yaptım. Frank151 için yaptığım bu söyleşi, eyalet çapında bir kitap mağazası zincirinde yer alacak.

SKAM oN ACTION !!

Bloodline Ltd / Skam Dust – Blood Dust

MQ, Skam ve Cancer Killah Shibuya Japonya’da bir soyunma odasının altını üstüne getiriyor. Foto: Keigo Hanai

“There was a different attitude in the 80’s, it was ok to be a COWBOY..”

Başka Skam Dust haberleri var mı?

Ortağım Mkue / MQ ile yeni bir reklam videom var, Adidas Originals için bir proje. Adidas Japonya’da benim ev sahipliğimde Mkue’nin de yer aldığı bir sanat gösterisi düzenledi. Adidas, videolarının bir parçası olarak Tokyo üzerinde uçmamız için bize son teknoloji lüks bir helikopter kiraladı. Adidas’ı temsil etmekten onur duyduk çünkü ikimiz de çocukluğumuzdan beri Adidas giyiyoruz. Ayrıca Danny Diablo ve Jap Zulu’nun yer aldığı 2 yeni parçanın videosu da ilkbaharda yayınlanacak. Ve ilkbahar ve yaz arasında Japonya’da ikinci yıllık Skam Fest’imi gerçekleştireceğim.

Son Of Skam ne zaman ve nasıl bir araya geldi?

Grup kurma fikri benimdi, Skarhead ile turneye çıktıktan sonra kaşınmaya başladım, müziği seviyordum. Ezec, Son Of Skam ismini buldu. Freddy Madball & SubZero’dan da yardım aldım… ve işte bu! Son Of Skam ilk hardcore / hiphop gruplarından biriydi ve tuttu çünkü her iki tür hayranın da ilgisini çeken benzersiz bir yeraltı soundumuz vardı.

EP’den sonra orada burada birkaç konser verdiniz ve 2003 yılında Too Damn Hype EP’yi 3 bonus parça ile yeniden yayınladı. Sonrasında bir sessizlik oldu. O sıralarda tam uzunlukta bir albüm çıkarma planınız var mıydı, yeni şarkılar var mıydı?

Evet, birçok planımız vardı. Ancak bir grupta çok fazla adam olduğunda, 8 adamımız vardı, lanet bir karmaşa oluşuyor ve müzik üzerinde çalışmak zorlaşıyor, bu yüzden sonunda ayrıldık.


Directed by Blake Farber, performed by Slaine of La Coka Nostra featuring Son Of Skam from the album A World With No Skies.

Slaine, Son Of Skam “Zombie” parçasını remiksledi. Slaine ile başka ortak çalışmalar var mı?

Kardeşim Slaine ile çalışmak gerçekten güzel, onun atmosferini seviyorum. “Zombie” parçası için video kaydetmek ve çekmek de gerçek bir zevkti ve özellikle de Son Of Skam’ın o kötü tadı sağlamasıyla. Videoyu New York’un en gözde kulüplerinden biri olan Gold Bar’da çektik. “Zombie” SkamDust Productions’daki ekibimle birlikte hazırladığım ilk video oldu. Fakat şu anda Slaine ile ilgili gündemde farklı bir projem yok.

Yeni Son Of Skam materyalleri görecek miyiz? Ve bir turne?

Son Of Skam’ı canlandırmayı çok isterim ve sanırım yapacağım. Sadece durumu çözmem lazım. Bir EP yapmayı ve içine birkaç SOS remiksi eklemeyi düşünüyorum, bu yüzden gözünüzü dört açın ve beni bu konuda destekleyin.

Skam Dust & graff legend Mr. Quick

O zamanlar spor ayakkabılarınız, kameranız ya da Walkman’iniz için öldürülebilirdiniz; diğer semtlerde fotoğraf çekmek için dışarı çıkmak bile cesaret isterdi.

Efsanevi graffiti sanatçısı MQ ile birlikte birçok proje yaptınız. Dostluğunuz ne kadar eskiye dayanıyor ve nasıl tanıştınız?

MQ / MKUE ve ben 26 yıl önce Corona Queens’te tanıştık, büyük bir ıslak tag atmıştım, renginin bebek mavisi olduğunu hatırlıyorum. Tag’ime bakmak için geri döndüm ve yazıya bakan 2 çocuk gördüm, onlara yaklaştım ve “Siz yazıyor musunuz?” diye sordum ve MQ “Evet MQ yazıyorum” dedi ve ortağı Hoya (Madball’un basçısı) ve Hoya “JO3 yazıyorum” dedi. O noktadan sonra grafitide ortak olduk. MQ, Hoya’nın başını belaya sokmak istemiyordu, bu yüzden bombalamaya gittiğimizde onu geride bırakıyorduk.

New York’taki o eski graffiti günlerinden bahsedin. Elbette hepimiz ‘Style Wars’ı ve o filmleri izledik ama ilk ağızdan dinlemek her zaman daha keyiflidir…

Graffiti belgeseli ‘Style Wars’un %100 doğru olduğunu söyleyebilirim, onunla ilgili her şey ham ve gerçektir. Cumartesi ve Pazar sabahları kardeşim Nom (Vietnom’un vokalisti) ile dışarı çıktığımı ve NYC trenlerinde grafiti fotoğrafları çektiğimi hatırlıyorum, herhangi bir nedenle dövülebilir veya öldürülebilirdiniz. O zamanlar spor ayakkabılarınız, kameranız ya da Walkman’iniz için öldürülebilirdiniz; diğer semtlerde fotoğraf çekmek için dışarı çıkmak bile cesaret isterdi.

Grafiti ve sokak sanatı, eskiden sahip olduğu yeraltı / yasadışı doğasının aksine, bugünlerde artık gayet meşru görünüyor, bunun iyi bir şey olduğunu düşünüyor musunuz?

Evet Grafiti artık çok popüler fakat benim zamanımda öyle değildi, sadece yeraltı içindi. Ama graffitinin şu an geldiği noktayı da seviyorum, gelişti ve Amerikan kültürünün bir parçası haline geldi ve bütün dünyaya yayıldı, bunu seviyorum!

2011 yılında SubZero ile Japonya turnesindeyken MQ’nun da turneye katıldığını ve hatta sizinle birlikte canlı performans sergileyip back vokal yaptığınızı biliyoruz. Japonya’da nasıl bir araya geldiğinizi bizimle paylaşabilir misiniz?

MQ bana Japonya’ya gideceğini ve benimle aynı zamanlarda orada olacağını söyledi, ancak ne zaman ve nerede olacağını unutmuştum. Yine de aynı zamanda orada olacağımızı biliyordum. Uçağım indiğinde, MQ’nun sergisini bulmak için internete girdim. Benim indiğim günle aynı günde olduğunu gördüm. New York’lu metal grubu Subzero ile seyahat ediyordum. Onlara MQ’nun şehirde bir sergisi olduğunu söyledim. Çok şaşırdılar ve ona uğramak istediler. Havaalanından ayrıldık ve doğruca The Last Gallery’ye gittik, orada büyük bir kalabalık vardı. İçeri girdiğimizde MQ ve ben birbirimizi gördük ve ikimizde de “Hassiktir… Gene başladı” bakışı vardı. O bakışı bilirsiniz.

Skam Dust & Tim Armstrong / Photo by Raised Fist Propaganda

Skam Dust ‘The System’ 2016

SKAM DUST !!

WHITE OWL – Street CD “Brighton Beach Breakdown” 2012

Dangerous nights with Skam Dust

O gece işlerin gerçekten kontrolden çıktığı ortada…

O sabah erkenden Osaka’ya 6 saatlik bir yolculuk için yola çıkmıştım ki bir telefon aldım. O gece MQ’nun sokağa bomba attığını ve ne yazık ki polis tarafından yakalandığını duyduk.

Tur menajerime geride kalacağımı bildirdim ve bunu adamım Felix aka Gato420 ile yaptım. Tanrıya şükür Gato hemen harekete geçti, bir araba kiraladı ve sonra MQ’yu kurtarmak için yola çıktık.

Japonca bilmediğimiz için 246 & BBB ekibinden yerel bir yazar olan “Gkq aka The Nutty Professor” lakaplı genç bir çocuğu çeviri yapması ve bizi gezdirmesi için işe aldık. Gkq, MQ’nun geride bıraktığı hasarı temizlemek için polisle görüştü. Ayrıca ekibinin polisi tatmin etmek için bir şehir bloğunu parlatmasını isteyen Wanto & Same’den de yardım aldık. MQ daha sonra “siktir edin ben sizinle turneye çıkıyorum” dedi ve arka koltukta bayıldı. O noktada artık kaybedecek zamanımız olmadığı için Osaka’ya koşmak zorunda kaldık. MQ daha sonra uçuşunu değiştirdi. İşe yaradı çünkü MQ bölgeyi ve Japonları biliyordu, MQ’nun Japonya geçmişinin eskiye dayanması büyük avantaj oldu.

Skam Dust @ The Last Gallery, Tokyo, Japan

“I can say that the graffiti TV Bio “Style Wars” is 100% accurate, everything about it was raw & real.”

Siz ve MQ kısa bir süre önce Japonya’yı tekrar turladınız, bu kez sanat ve müziği birleştiren bu işbirliğinden bize bahsedebilir misiniz?

Evet, ilk Skam Fest’i birlikte yaptık, MQ’nun canlı grafiti yapmasını, çalışmalarını satmasını ve hayranlarına dövme yapmasını sağlamak amacıyla sanat ile müziği birleştirdik. Canlı müzik, grafiti ve dövme, tüm bunlar bir konser salonunda gerçekleşti. İkinci Skam Fest’i 2013 yazında Tokyo’da gerçekleştirmeyi düşünüyoruz… Japonya’yı ve insanlarını gerçekten seviyorum; hayatlarını onurlu bir şekilde yaşıyorlar, onur onlar için 1 numara, gerçekten neredeyse mükemmel insanlar. Bagajımı 8 saatliğine bir barda bıraktım, geri döndüm ve her şey hala çantamdaydı, kamera ve para, eksik bir şey yoktu, eğer bu New York’ta olsaydı, çantana çoktan elveda öpücüğü vermiştin… Tanrı Japonya’yı korusun!

Gangsters & Thugs & Skum Dust

Bodies Piled High by Danny Diablo ft. Skam Dust

Skam Dust X Corona Drug Bust

Mahallenizin İtalyan gangster filmlerinden fırlamış gibi olduğunu biliyoruz, biraz bilgi paylaşabilir misiniz?

Doğup büyüdüğüm yerin lakabı Spaghetti Park’tı, çünkü hepsi İtalyan’dı ve burayı yöneten insanlar işlerine bakan iş adamlarıydı. Sanırım bu kafi.

Müzik dışında ne yapıyorsunuz? Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?

Ben her zaman dolandırıcılık yaparım ve bununla tanınırım. Havai fişeklerden peynir dolandırıcılığına, büyük bir spor etkinliğinin önünde tişört kaçakçılığına kadar her şeyi yaptım (2 haftada 18.000 dolar kazandırdı). Böyle devam ediyor. Şu an yeni bir iş üzerindeyim ve bunu gizli tutmam daha iyi.

Üç çocuğunuz var (yanılmıyorsam?). Turdayken çocuklarınızla telefonda konuşurken ve bana onların fotoğraflarını gösterirken ne kadar ilgili ve düşünceli davrandığınıza şaşırmıştım. Muhtemelen çoğu insanın bu kadar vahşi/sert bir imaja sahip birinden beklemeyeceği bir şey….

Evet, 3 çocuğumla birlikte yaşayan bekar bir babayım. Bunu uzun yıllar gizli tuttum ve son parçam “Bodies Piled High” da çocuklarım olduğundan bahsediyorum, hiçbir zaman medyada fotoğraflarını göstermedim. Onları her zaman Skam Dust işlerimin dışında tuttum. Eğer onlar olmasaydı aklımı kaçırmış, ölmüş ya da çoktan hapsi boylamıştım. Çocuklarımdan önce çok risk aldım, ciddi pis işlere bulaştım ama bıraktım. Eskiden yaptıklarımı yapmıyorum, çünkü çocuklarımı seviyorum!!!

Benim için büyük bir zevkti Skam, röportaj için tekrar teşekkürler. Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?

Avrupa’dan Asya’ya, Kuzey ve Güney Amerika’ya ve farklı yerlerden, gösterilerimize gelerek, tişört- Cd satın alan, iTunes üzerinden müziğimizi dinleyen, bizlerle içki içen, barmene bahşiş bırakarak desteklerini esirgemeyen herkese seslenmek istiyorum. Birlikte kazandık, bu yüzden teşekkürler!! Ve bizim için partiler düzenleyen, evinde ağırlayan, zor zamanlarımızda bize destek olan tüm hayranlarımıza/arkadaşlarımıza şunu söylemek istiyorum, kim olduğunuzu biliyorum ve SİZİ takdir ediyorum!

Resource: Skam Dust interview; the life & times of Mr. Dust / thewildstyles.com

Purchase Skam Dust music & merchandise

 iTunes SKAM DUST

bandcamp Corona Drug Bust

spotify Mr. Dust


for more information & contact:

instagram.com/skam_dust_


Ghost in the Chaos: FRee JaZz as a QueSt for TRuth

Gülşah Erol

It is a revolution that comes silently, exists with noise; and continues in us even after it’s silenced…

Gülşah Erol

Music is an endeavour to make people’s inner world known to the outside world. But there is some music that not only tells, but also questions the boundaries, breaks the rules and goes through emotions. Free jazz is such music. It is not an opposition to the order, but a desire to explore beyond it.

Free jazz is a journey started in the late 1950s by musicians who could not fit into the moulds of traditional jazz structures, and began to ask ‘what else could it be?’. Names such as Ornette Coleman, Albert Ayler, Cecil Taylor and John Coltrane took jazz beyond mathematical mastery and turned it into a spiritual, philosophical and existential tool.

‘Free’ means free… But free from what?

Free jazz can be free from melody, harmony, rhythmic patterns and sometimes even tonality. But this is not randomness; it is a conscious form of creation that bears the responsibility of freedom. In this music, every note is both the blessing and the price of freedom. The musician is not just a composer; he is the creator of a moment. He has to find the sound that is there at that moment, that belongs there.

In this sense, free jazz intersects with a question of classical philosophy: ‘If man is free, according to what does he live?’

Answer: According to the inner voice. Just as free jazz is shaped according to the inner impulse, not the score.


MAXIMALIST ‘In A Silent Way’ 2023

We often don’t know what we feel, what we believe. Free jazz does not suppress this chaos; it brings it to the surface.

Gülşah Erol w/ Peter Brötzmann, Korhan Arguden & Duru Tuna as ABSTRA 2019

> ABSTRA featuring Andreas Kaling


Chaos or Meaning?

The first feeling when listening to free jazz is often chaos. Maybe a saxophone is screaming madly, the piano is pounding the floor, the drums have deviated from the usual rhythms. But a careful ear realises that this is not a scream, but an introspective conversation.

The seemingly chaotic structure actually reflects the mental disorganisation of modern man. We often don’t know what we feel, what we believe. Free jazz does not suppress this chaos; it brings it to the surface. That’s why it is sometimes frightening, sometimes embracing.


Don Cherry ve John Coltrane

Ascension (John Coltrane album) 1966

‘Dance of the Soul’

In a free jazz solo, the musician actually opens himself. Each sound can be a memory; a rebellion, a prayer, a longing… Technical proficiency is of course important in this music, but the sincerity of the emotion is much more decisive.

This is why John Coltrane’s ‘Ascension’ is listened to not as an album but as a prayer. Ayler’s tenor saxophone is not just a breath, but a call. All this shows that:

Free jazz is the dance of the soul; it does not perform for anyone, it turns towards itself.

Ornette Coleman, photo by Sedat Antay, 2005

Maybe that’s why getting to know free jazz is like getting to know ourselves. Facing chaos, tolerating uncertainty, and believing that there – in the depth of the moment – a sound, a person, an emotion can be truly free…

A Music That Questions, Not Teaches

Free jazz does not try to teach the audience anything. It asks:

‘What is rhythm for you?’

‘Is melody really a rule or a habit?’

‘Can you listen to music according to what you feel, not what you hear?’

Therefore, free jazz does not want a passive listener. It also forces the listener to be liberated. It vibrates it, makes it restless, maybe makes it cry, but then creates a brand new sensation from it; after all, it is not a genre of music, but a philosophy.

Not to deny the order, but to seek beyond it…

Not to memorise the voice, but to give birth to it now…

Not to reject the rule, but to recognise the rules of the soul.

Maybe that’s why getting to know free jazz is like getting to know ourselves. Facing chaos, tolerating uncertainty, and believing that there – in the depth of the moment – a sound, a person, an emotion can be truly free…

And that’s when music no longer only touches our ears, but our hearts, minds and beings.

And because free jazz is not just a genre, but a search for truth, everyone who comes into contact with it is transformed. The listener, the player, the critic…

That music tells us:

“Even when everything is in its place, it can be incomplete. But what is scattered is complete if it is sincere.”

That’s why free jazz is not just music, it is an inner reckoning. It is not to deviate from harmony, but to leave all memorisation to find true harmony. Just like the human soul… Sometimes soft, sometimes hard… Sometimes silent, sometimes shouting…

Charlie Haden, Ornette Coleman. Ed Blackwell, Don Cherry

Khan Jamal ‘The Known Unknown’ 1984

Tenor saxophonist Pharoah Sanders performs at the New Morning club in Paris, France. (Photo by John van Hasselts)

Pharoah Sanders ‘You’ve Got to Have Freedom’ Africa / 1987 Timeless Records

Listening to free jazz today is not just a music session; it means challenging yourself, breaking your habits, bringing your emotions to the surface.

Every musician rebuilds their own identity in free jazz. Because there is no fake in this music. The nakedness of the emotion is more important than the truth of the note. And it cannot lie; therefore it is not a truth that everyone can carry. It requires not only to hear, but to dare to hear.

It can be the sound of rebellion, of peace, of disappointment. And all at the same time… Because free jazz is layered like life. There is neither only hope nor darkness in it. But there is an insight that carries both: Life is chaotic, and it is a virtue to dance with this chaos.

Listening to free jazz today is not just a music session; it means challenging yourself, breaking your habits, bringing your emotions to the surface.

It takes you out of your comfort zone.

It makes you say, ‘What now?’ And sometimes nothing can happen – that’s where it all starts. Because sometimes a single note replaces all your silences. And the freedom of that note breaks the chains inside you too.

That’s why free jazz is not music. It’s a revolution. It comes quietly. Existing with noise. And it continues inside us even after it’s silenced…


Çelloya Hayat Veren Kadın: Gülşah Erol, 2019

Gülşah Erol works actively as a composer/performer in different styles of various genres. She is one of the most known Turkish Improvisation musicians.

bandcamp > gülşah erol


g Ü L ş A h

Resource: Free Jazz: Kaosun İçindeki Hakikat

Gülşah Erol’un Jazz müzik üzerine kaleme aldığı ilginç makaleler için:

> darkbluenotes.com

Okumadan gelmeyin !!