Bir Gece Ansızın: Extreme Parking

Anıl Savaş Kılıç & Kaan ‘Golem’ Akay (2003-04)

Dergiler ve magazinler de okurların şeklini aldı, gittikçe daha yüzeysel ve ortamcı oldular ya da olmak zorunda kaldılar -ayakta kalmak için-. Kendilerinin bile sevmediği ya da dalga geçtiği, inanmadığı kişilerin haberlerini yapmak zorunda kalıyor çoğu, çünkü bunlar merak ediliyor ve insanlar bunlar hakkında yazılar, linkler görmek istiyor. Kaan Akay

Golem sahne adıyla tanıdğımız Kaan Akay Dj’liğe 1997 yılında başlıyor. Bir çok festival ve mekanda beraber çaldığı Dj’ler arasında Dj Suv, Grooverider, Adam F, Goldie, Photek, Total Science, Klute, Dillinja, Paradox gibi isimler var. Yurtdışında ise Bristol ve Londra gibi şehirlerde çalmışlığı var. Prodüktörlük yakasında da Flatliners, Psycho Mantis, Extreme Parking mahlasları altında başka müzisyenlerle de işbirlikleri yaptı. Zeleia ile beraber kaydettikleri ambient türündeki albümü de bu birlikteliklere eklenebilir. Uzun zamandan beri davul çalan Kaan’ın yer aldığı gruplar arasında Proudpilot, Altgeçit, Rashit, Tatufly, Funeral Pyre of Mankind bulunuyor.

Ümit Üret 2018 / AID Zine #7

Golem: Sadece bazı şeyleri fazla ciddiye alıyorum ve kendimce ne yazık ki istemeden aşırı romantize ettiğim durum ve konular olabiliyor, müzik de bunlardan biri hatta en önemlisi. Çünkü benim için bir hobi olmanın çok ötesinde ve neyse ki benim gibi olan başka insanlar da var etrafımda, dolayısıyla onlar bu sivri dili ya da sert çıkışlarımı neden yaptığımı görüp anlayabiliyorlar sanırım. Ülkemizde de dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi yine her şey bağlantılara ve tanıdıklara bağlı, onlarla aranı iyi tuttuğun sürece onlar da seni pohpohluyor genelde, böyle karşılıklı bir körler ve sağırlar birbirini ağırlar durumu mevcut yani. Alan da memnun satan da memnun, dolayısıyla azıcık bile bu düzenin karşısında olup ortalıkta olup sevilen birileri hakkında negatif bir yorum yaparsan ya “hater” olarak anılıyorsun ya da “kıskanıyor kesin” damgası geliyor, biraz komik ve acı ama böyle ne yazık ki.

Ortada ne söylenirse buna inanan ya da zaten bir sürü şeyi sindirmeden tüketen bir topluluk var, dolayısıyla dergiler ve magazinler de okuyucuların şeklini aldı, gittikçe daha yüzeysel ve ortamcı oldular ya da olmak zorunda kaldılar ayakta kalmak için. Kendilerinin bile sevmediği ya da dalga geçtiği, inanmadığı kişilerin haberlerini yapmak zorunda kalıyorlar; çünkü bunlar merak ediliyor ve insanlar bunlar hakkında yazılar, linkler görmek istiyor. O zaman okunur oluyorsun ve devam edebiliyor yoluna herkes bir şekilde. Ya da bana öyle geliyor, bilemedim.


GOLEM ROCKS !!

The Future is Now > Golem Radio Shows


Kaç yıldır radyo programcılığı yapıyorsun? Dinamo.fm ve standard.fm’den sonra şimdi sub.fm’e geçtin. Bu keskin geçişin altında ne yatıyor? Bir de günümüzde fm bandı harici internet radyolarının çok da eskisi gücünün olmadığını savunanlar var, bu konudaki fikrini de merak ediyorum. Türkiye’deki dinleyici ile diğer ülke dinleyicileri arasında bir fark olduğunu düşünüyor musun?

Bu sene Kasım ayının ortaları gibi radyoculukta tam 15 yıl dolmuş olacak. Aslında çok da keskin bir geçiş olmadı belki de, sadece senelerdir devam ettirdiğim bu “öğreten adam” rolünden çok sıkıldım ve gördüm ki zaten kimsenin de pek bir şeyler öğrenmeye ya da keşfetmeye pek de niyeti yok. Sonuçta türk bir Dj’sin ve tabii ki adam gidip rinse fm setlerini ve oradakileri tercih ediyor. Kool bir şey değil çünkü. Türk dinleyicisi ile yabancı dinleyiciler arasında da tabii ki ufak tefek farklar var, onlar biraz daha az kompleksli ve ego problemleri de biz Türklere göre daha az gibi. Seninle iletişime daha rahat geçip bir şeyleri beğeniyorsa bunu dile getirmekten çekinmiyorlar. Burada ise mesela benim programımı 5 sene boyunca sürekli takip edip bunu 5 sene sonra bana dile getirip bana söyleyen insanlar olabiliyor. Ya da genel olarak sessizce dinleyip hiçbir şey söylememeyi tercih ediyorlar. İnternet radyolarının eskisi kadar güçlü olmadığı konusuna da kesinlikle katılıyorum, çünkü gittikçe değişiyor müzik dinleme şekilleri ve insanlar yeni müzik dinlemektense bildikleri şeyleri dinleyerek eğlenmeyi tercih ediyorlar.

Eskimeyen müzik yani klasikleşen ile yeni çıkan müzikler konusunda ne söylemek istersin. İyi de bir dinleyici olduğun için -merakın bir yana- işin gereği de yeni müzikleri takip ediyorsundur ister istemez, bu konudaki fikirlerini merak ediyorum. Yeni müzik türleri gelecek mi ve eskilerinden ne kadar farklı olacak? Ya da teknolojini gelişimiyle müzik performansı mı önem kazanacak? Ya da dinleyicinin pozisyonunda bir değişim mi olur? Ya da başka bir şeyler mi…

Yeni müzik ya da müzikler diyelim, hala beni en çok heyecanlandıran şeylerden biri. Dolayısıyla hayatımın nerdeyse büyük bir bölümünü yeni şeyler arayıp araştırarak geçirdiğimi söyleyebilirim. Eski klasikleşen şeylerin dışında bir de şöyle bir durum olduğunu düşünüyorum, genelde herkes kendi gençliğinde ne dinlediyse onun en iyi olduğunu düşünüyor; bunu anlayabiliyorum çünkü bir yandan çok duygusal bir durum bu. Zaten yeni açılan bir beyin ve kulaklar ilk defa duyduğu şeylerle çok daha farklı bir iletişim ve bağ kuruyor. Bu yüzden herkesin kendine has klasikleri oluyor, bütün dünya tarafından kabul edilen klasik şeyler dışında. Yeni müzikler elbette gelecektir diye umuyorum. Ve hatta umarım insanlar tekrar ve sadece, o sırada başka hiçbir şeyle ilgilenmeden müzik dinlemenin ne kadar güzel ve özel bir şey olduğunu hatırlayıp yeniden keşfederler.


Extreme Parking ‘Snow’ 2016

Kaan Akay ve Anıl Savaş Kılıç’lı Extreme Parking’in eski kayıtları “S/T” albümünde toplandı

Özellikle uzun yılladır “Golem” ismiyle drum & bass türünde DJ setler ve radyo programları yapan Kaan Akay’ın, Anıl Savaş Kılıç ile birlikte 2003 – 2006 yılları arasında kaydettikleri parçalar, M4NM etiketiyle karşımızda.

2003-2006 yılları arasında Taşoda’da Kaan Akay ve Anıl Savaç Kılıç’ın kaydettiği lo-fi, deneysel ve noise türündeki kayıtlar, uzun bir zamandan sonra nihayet gün yüzüne çıktı. Extreme Parking ismiyle karşımızda olan ikili S/T albümlerinde tam altı kayıt paylaştı. M4NM etiketiyle yayınlanan ve Bandcamp üzerinden ücretsiz bir şekilde dinlenebilen albümü, aşağıdaki bağlantıdan dinleyebilirsiniz. // Kaynak: Bant mag.


Kaan ‘Golem’ Akay & Anıl Savaş Kılıç (2003-04)

EXTREME PARKING > ÆVOM Portal 3 Live

Deneysellik son zamanlarda çok satmaya başladı ve aslında belki yine hoyratça kullanılıyor. Son zamanlarda biraz çizgi dışına çıktığına inanılan, az biraz bi gürültülü gelen ya da her şeyin kolayca nitelemesi olduğunu görüyorum. Sence bir tür olarak değil ama özellikle de üretim sürecinde ya da müzikal fikirlerin oluşumu ve gelişiminde deneysellik gibi bir şeyden bahsedebilir miyiz?

Deneysel müzik konusu biraz sıkıntılı bir hal almaya başladı, en azından bana öyle geliyor; bahsettiğin şekilde üretim aşamasında oluşan deneysellik tabii ki de harika bir şey ama çok garip ve tuhaf şeylere bile “abi ama bu deneysel müzik” diyebiliyorsun ve işin içinden çıkıyorsun o şekilde mesela. Kimse bir şey diyemezmiş gibi bir durum oluşuyor bir anda, biraz saçmalamanın entellektüel olma şekli gibi bir şeye dönüşme tehlikesi var sanki.


Extreme Parking ‘Wherever U Go’ 2016

EXTREME PARKING XTRM PRKNG X16

Peki müzik birleştirir mi? Sosyo-kültürel bir statü belirtisi olabilir mi müzik dinlemek ya da dinlediğimiz şeylerin niteliği?

Müzik birleştirir ama bir yandan da insanları ayırabiliyor da bence. Neye iyi ve kaliteli müzik dendiği ya da denebileceği ise zaten başka bir tartışma konusu aslında. Kim nasıl karar veriyor buna mesela? Çoğunluk dinliyor ve seviyorsa biz de buna güvenip kanmalı mıyız? Eğer çoğunluğun sevdiği bir şeye dandik dersek “kool olmak için popüler müzik bokluyor” damgası yer miyiz? Tabii ki yeriz ve yiyoruz da afiyetle bazen.


Anıl Savaş Kılıç & Kaan ‘Golem’ Akay at Roxy (2003-04)

“İyi bir şeyler yapmak için sadece laptop kullanmanın yeterli olmadığı o garip ama bir yandan da hoş zamanları özlediğim oluyor.”

Yani artık herkes her şeye ulaşabiliyor ve kaliteli müzik dinleyebiliyor mu? Sanki üretim arttıkça “kaliteli” olana ulaşabilmek güçleşti.

Üretim ve djlik mevzuları da oldukça ilginç noktalara gitti. Mesela eskiden sadece plak almaya devam eden insanlar dj olarak kalabiliyordu. Eğer senin için önemliyse bu iş ona para harcıyordun mesela. Elbette bu beraberinde şu soruyu da getirmiyor değildi “o zaman sadece zenginler mi dj olmalı?” Aynı şey müzik yapmak, prodüksiyon konusunda da böyleydi. İyi bir şeyler yapmak için sadece laptop kullanmanın yeterli olmadığı o garip ama bir yandan da hoş zamanları özlediğim oluyor. Neden hoş diyorum çünkü tüm bu zorluklar bir yandan da kendi kendine bir eleme oluşturuyordu, cidden sadece eğlenmek ya da takılmak isteyen insanlar bir noktada pes edip vaz geçebiliyordu. Dolayısıyla da orada da şu an olduğu kadar çöp müzik ya da dandik djler olmayabiliyordu. // Kaynak: AID Zine #07

Kaan ‘Golem’ Akay

KAAN AKAY X HUMAN SCUM


Unabomber 2.0

Luigi Mangione, 2025 NY

“But these corporations are not a single corrupt sheriff or king. They are complex interconnected systems that require dismantling piece-by-piece if not in one swift blow.”

Luigi Mangione: Internet Saint, Folk Hero, Assassin

Jess Flarity

A deadly drone war rages between Ukraine and Russia. A.I.-generated images are appearing on restaurant menus and as logos in grocery store aisles. Students all around the world are flooding ChatGPT essays into their online courses.

And, for some reason, the world’s richest man is now tampering with the secure government data banks of one of the world’s most powerful nations because the country re-elected a third-rate reality TV star who has a meme coin worth $180 billion dollars. Despite all of this, the assassination of United Healthcare CEO Brian Thompson in December by 26-year-old Luigi Mangione may be the most cyberpunk event of the 21st century.

Cyberpunk is a genre of science fiction first popularized in the roaring Reagan years of the 1980s. Its plots usually include all-powerful corporations, a corrupt and ineffective government, and hacker protagonists fighting back against their oppressors. Through a low-life and high tech mentality, these scrappy proletarians use their wits and technological prowess to strike fear into the hearts of the megalomaniacs.

In fiction and video games like Cyberpunk 2077, this futuristic setting is glamorized in mirror shades and blazing neon, but in real life, it’s the homeless person on the corner with their Venmo scrawled in sharpie on a scrap of cardboard.

It’s the misinformation flooding your social media feed, the Spam emails clogging your inbox, and the CEOs of these companies continuing to secretly harvest your data while donating millions to a presidential inaugural fund. Fictional cyberpunk is all flash and implants; real-life cyberpunk is your neighbor’s house being bought up by a rental company so they can flip it into an Airbnb.

In short: real-life cyberpunk is fucking awful.

This is why Mangione is seen as a cyberpunk folk hero. He tracked his target using digital surveillance, 3D-printed his own gun, and successfully escaped from the center of a mega-city covered in security cameras and crawling with police forces. But just like in many of these grim narratives, Mangione’s ending will likely be an unhappy one with a lifetime prison sentence as his future. Though there is talk of jury nullification where “Free Luigi” becomes a reality, the American capitalism machine rolls on.

Are you wanting that hot, disaffected, anti-corporate Gen-Z look? Mangione’s hooded assassin’s jacket is available for 60% off at Macy’s, demonstrating how quickly the news cycle turns it back on what had taken up all its oxygen just weeks before. His iconic burgundy courtroom sweater will only set you back $62.65 from Nordstrom. Thousands of “Deny, Delay, Depose” merchandise options are available on Etsy.

Along with this wide assortment of products, Mangione’s conventional good looks are a marketable commodity in our image-obsessed society. Wisecrack one-liners from the late-night news clowns and countless internet memes made the rounds for a few weeks, but any favorable rhetoric surrounding Mangione’s actions was scrubbed by mainstream media. As a recent example, comedian Bill Burr referenced Mangione on the Jimmy Kimmel Show in January, but the shot cuts away when Burr gives him a shoutout. Censorship of free speech related to this event is still unfolding across the internet today.

News outlets continue to paint a much broader (and safer) picture of Mangione as a young man radicalized through the Unabomber’s manifesto. They insist he was a wealthy loner with a personal grudge against the healthcare industry. Some reporters even attacked the core of his masculinity and asserted that Mangione’s back injury made it impossible for him to function sexually, creating a false impression of him as an incel, an involuntary celibate. Despite the negative press, people organized online support groups, but like Mangione’s own social media accounts, these were shut down almost immediately.


Josh Einiger has more on Mangione’s first appearance in court in New York City following his extradition.

This is not cyberpunk; it is techno-feudalism, and the oligarchs are controlling the masses through purposeful confusion and noise.

Social media sites regularly cleanse all content even tangentially referencing the killing with Reddit being particularly notable for immediately deleting any related posts, hindering chances of individuals attempting to organize in a forum setting. Similarly, GoFundMe pulled an initial Mangione fundraiser, citing that they prohibit fundraisers for legal defense of violent crimes, but GiveSendGo still has a “preemptive legal fundraiser” available for donations, which has topped $425,000 from over 10,000 individual donations.

It is unclear who launched this campaign, as there is a note that if the Mangione legal team rejects the funds, they will be donated to a cause in his name. Perhaps fearful of retribution due to the terrorism charges he faces, everyone involved with this venture is anonymous, and our attempt to reach out to the organizers never received a response.

As of February, organizing anything around Mangione continues to be blocked. Posts referencing his name are removed, accounts are banned, and subreddits/forums permanently deleted. The digital universe is still powered by likes, clicks, and upvotes, and until this hierarchical way of organizing information is restructured, the internet will only provide the illusion of being a free space.

Cyberspace pretends to be a nexus of interlaced communication, but the net is really an enormous mall, and the corporate executives are having Free Luigi graffiti scrawled on the bathroom walls continually painted over.

Where is the army of class consciousness warriors created by Mangione’s sacrifice? Unlike the massive accumulation of racial injustices that blossomed into the Black Lives Matter movement, it is doubtful that even an unfair criminal trial will provide such a catalyst related to our healthcare woes. Those few dozen people who have shown up in the real world to support Mangione appear to be young women in a state of hybristophilia (sexual interest in those who commit crimes) and a handful of steely protestors. This is a bad sign.

Despite the lack of long-term investment for dismantling the corporate grip on the lives of the everyday American, this event will remain cemented into our cultural consciousness as the emergence of one of our first cyberpunk folk heroes. Mangione has been adopted as a modern equivalent of Robin Hood, though the fact that he shoots the Sheriff of Nottingham in the back is somewhat disturbing. It shows how broken the system is. There is no way to redistribute the suffering the system has caused by stealing from the rich and a blood sacrifice is not enough. But these corporations are not a single corrupt sheriff or king. They are complex interconnected systems that require dismantling piece-by-piece if not in one swift blow.

Capitalism can’t be restructured with bullets, even if they are engraved with “Deny, Delay, and Depose.” The Monopoly money Mangione left behind sent a stronger message, but to effectuate change within the system, CEOs need to be financially assassinated. We need to kill their paychecks, their stock options, and their profits. This requires a complex redistribution of power and policy changes that are infinitely more complex than 3D-printing a gun and buying a bus ticket to New York.

Perhaps Mangione saw such a change as hopeless, which is why he chose the simpler path of extreme violence that has entitled him to a place in history as one who participates in the propaganda of the deed, as 19th century anarchists referred to such acts. Wikipedia’s article on the subject has already been altered to include him as carrying out the first “notable action” of insurrectionary anarchism since 1932. But much more likely, this is the story of a man, a handsome, perhaps lonely, perhaps narcissistic, perhaps mentally unwell, educated young man, who some have elevated to folk hero status because of our own frustration and bitterness with an industry that continues to destroy us.

Don’t spiral yourself into a locked room where shooting someone is the only way out. Talk, organize, unionize, march, resist. We don’t need folk heroes; we need empathetic human beings.


Jess Flarity has a PhD in Literature from the University of New Hampshire and writes frequently for Fifth Estate. He Lives with his fiancé and stepson in the shadow of the Big Tech companies of the Pacific Northwest and will never be able to afford a house.

Resource: theanarchistlibrary.org

Luigi Mangione: Unabomber 2.0

Luigi Mangione, 2025 NY

“Bu şirketler tek bir yozlaşmış şerif ya da kraldan ibaret değil. Tek bir hızlı darbeden ziyade parça parça sökülmesi gereken karmaşık, birbirine bağlı sistemler.” Jess Flarity

Luigi Mangione:

İnternet Azizi, Halk Kahramanı ve Suikastçı

Çeviren: İnan Mayıs Aru

Ukrayna ile Rusya arasında ölümcül bir drone savaşı sürüyor. Yapay zekâ tarafından üretilen görseller restoran menülerinde ve market raflarındaki logolarda yerlerini alıyor. Dünyanın dört bir yanından öğrenciler, çevrimiçi katıldıkları derslere ChatGPT’ye yazdırdıkları makaleleri sunuyor.

Ve işe bakın ki 180 milyar dolar değerinde bir memcoin’e sahip üçüncü sınıf bir realite şov yıldızı ülkenin başkanı seçildiği için, dünyanın en zengin adamı, dünyanın en güçlü uluslarından birinin güvenli hükümet veri tabanı içeriğinde at koşturuyor. Tüm bunlara rağmen, 26 yaşındaki Luigi Mangione’nin Aralık ayında United Healthcare CEO’su Brian Thompson’a düzenlediği suikast, 21. yüzyılın en siberpunk olayı sayılabilir.

Siberpunk, ilk olarak 1980’lerin çalkantılı Reagan döneminde popülerleşen bir bilimkurgu türü. Bu türde, genellikle her şeye gücü yeten şirketler, yozlaşmış ve etkisiz bir hükümet ve baskıcı sistemlere karşı savaşan hacker kahramanlar yer alır. Alt tabaka yaşamları ve yüksek teknoloji zihniyetleriyle bu hırçın proleterler, zekâları ve teknolojik becerileriyle megalomanların yüreğine korku salar.

Kurgu eserlerde ve Cyberpunk 2077 gibi video oyunlarında bu fütürist atmosfer, aynalı gözlükler ve neon ışıklarla yüceltilir ancak gerçek hayattaki karşılığı, keçeli kalemiyle elindeki kartona Venmo hesabını yazmış köşe başındaki evsizdir.

Sosyal medya akışlarınızı dolduran dezenformasyondur, gelen kutunuzu tıkayan istenmeyen e-postalardır ve bir yandan gizlice verilerinizi toplarken bir yandan da başkanlık açılış törenine milyonlar bağışlamaya devam eden şirket CEO’larıdır. Kurgu siberpunk gösteriş ve implantlarla doludur, gerçek hayatta siberpunksa komşunun evinin bir kiralama şirketi tarafından satın alınıp Airbnb’ye dönüştürülmesidir.

Kısacası: gerçek hayatta siberpunk tam bir felakettir.

Mangione’nin bir siberpunk halk kahramanı olarak görülme nedeni de bu. Dijital gözetim aracılığıyla hedefini takip etti, 3D yazıcıda kendi silahını bastı ve güvenlik kameralarıyla dolu, dört bir yanı polis kaynayan bir mega-kentin ortasından kaçmayı başardı. Ancak bu tür kasvetli anlatıların çoğunda olduğu gibi Mangione’ninki de, muhtemelen ömür boyu hapis cezası şeklinde bir mutsuz sonla bitecek. Jürinin delillere rağmen toplumsal bir mesaj vermek amacıyla kararı bozduğu bir “Free Luigi” (Luigi’yi Serbest Bırakın) senaryosundan bahsedilse de Amerikan kapitalizm makinesi tıkır tıkır işlemeye devam ediyor.

Havalı, isyankâr ve kurumsallaşma karşıtı bir Z kuşağı tarzı mı istersiniz? Mangione’nin kapüşonlu suikastçı ceketi Macy’s’de %60 indirimde. Bu da bir kaç hafta önce ortalığı kasıp kavuran haberlerin nasıl hızla unutulduğunu gösteriyor. Davada giydiği ikonik bordo kazak Nordstrom’da sadece 62,65 dolara satılıyor. Etsy’de “İnkâr Et, Geciktir, Azlet” 1 temalı binlerce ürün var.

Bu geniş ürün yelpazesinin yanısıra, Mangione’nin klasik yakışıklılığı da, görüntüye takıntılı toplumumuzda pazarlanabilir bir meta haline geldi. Gece haber şovlarındaki palyaçoların tek satırlık esprileri ve sayısız internet memi birkaç hafta gündemde kaldı, ancak Mangione’nin eylemlerini olumlayan tüm söylemler ana akım medyadan silindi. Örneğin, komedyen Bill Burr, Ocak ayında Jimmy Kimmel Show’da Mangione’den bahsetti ama onu selamladığı anda kamera başka yere çevrildi. Bu olay özelinde ifade özgürlüğüne getirilen sansür, internet genelinde hâlâ sürmekte.

Haber kaynakları Mangione’yi daha geniş (ve daha güvenli) bir çerçevede sunmaya devam ediyor: Unabomber manifestosu ile radikalleşmiş genç bir adam. Israrla, onun sağlık sektörüne karşı kişisel bir kin güden zengin ve yalnız biri olduğunu öne sürüyorlar. Bazı muhabirlerse işi doğrudan erkekliğini hedef almaya vardırarak belindeki sakatlık yüzünden cinsel olarak işlevsiz hale geldiğini öne sürüyor ve bir “incel” (zorunlu bekâr) olduğu yönünde yanlış bir izlenim yaratıyorlar. Tüm olumsuz haberlere rağmen, insanlar çevrimiçi destek grupları organize etmeye çalıştı fakat tıpkı Mangione’nin sosyal medya hesapları gibi bunlar da neredeyse anında kapatıldı.


Josh Einiger has more on Mangione’s first appearance in court in New York City following his extradition.

Bu siberpunk falan değil teknofeodalizm ve oligarklar kasıtlı kafa karışıklığı ve gürültü yoluyla halkı kontrol altında tutuyor.

Sosyal medya siteleri, cinayete en ufak bir atıfta bulunan içerikleri dâhi sürekli temizliyor. Özellikle Reddit, ilgili tüm gönderileri anında silerek forum ortamında örgütlenme girişimlerini engellemesiyle dikkat çekiyor. Benzer şekilde, GoFundMe de şiddet suçlarıyla ilgili hukuki savunma kampanyalarına izin vermedikleri gerekçesiyle Mangione için başlatılan ilk kampanyayı durdurdu. GiveSendGo’da ise şimdiye dek 10 binden fazla bağışçının katkısıyla 425.000 doların üzerinde bağış toplanan bir “tedbirî hukuk fonu” halen açık.

Bu kampanyayı kimin başlattığı belli değil zira Mangione’nin hukuk ekibi fonu kabul etmezse bağışların onun adına başka bir kampanyaya aktarılacağı belirtiliyor. Muhtemelen Mangione’nin karşı karşıya olduğu terörizm suçlamaları nedeniyle ceza alma korkusu yüzünden bu girişime dahil olan kimsenin ismi bilinmiyor ve organizatörlere ulaşma çabamız da yanıtsız kaldı.

Şubat ayı itibarıyla, Mangione ile ilgili her türlü organizasyon hâlâ engelleniyor. Adının geçtiği paylaşımlar siliniyor, hesaplar yasaklanıyor, subreddit ve forumlar kalıcı olarak kaldırılıyor. Dijital evren hâlâ beğeni, tıklama ve oylama sistemiyle çalışıyor ve bu hiyerarşik bilgi düzeni yeniden yapılandırılmadığı sürece internet, özgür bir alan yaratma illüzyonunun ötesine geçemeyecek.

Siberuzay, iç içe örülü iletişimin bağlantı noktasıymış gibi davransa da gerçekte dev bir alışveriş merkezinden ibaret ve şirket yöneticileri de sürekli tuvalet duvarlarına yazılan “Luigi’ye Özgürlük” grafitilerinin üstünü boyatıyor.

Bu siberpunk falan değil teknofeodalizm ve oligarklar kasıtlı kafa karışıklığı ve gürültü yoluyla halkı kontrol altında tutuyor.

Peki Mangione’nin fedakârlığıyla ortaya çıkan sınıf bilinci savaşçıları nerede? Black Lives Matter hareketine dönüşen ırk temelli adaletsizliklerin muazzam birikiminin aksine haksızlıklarla dolu bir ceza davasının bile sağlık sistemine yönelik öfkemizden böyle bir kıvılcım doğurabileceği şüpheli. Şu ana dek gerçek dünyada Mangione’yi açıktan destekleyen az sayıdaki kişi de, görünüşe göre ya suç işleyen kişilere cinsel ilgi duyan (hibristofili) genç kadınlar ya da direngen bir avuç protestocu. Bu iyiye işaret değil.

Kurumsal baskının sıradan Amerikalılar üzerindeki etkisini kökten dönüştürmeye dair uzun vadeli bir irade noksanlığına rağmen bu olay, ilk siberpunk halk kahramanlarımızdan birinin doğuşu olarak kültürel bilincimize kazınmış olacak. Her ne kadar Nottingham Şerifi’ni arkadan vurmuş olması gerçeği, biraz rahatsız edici olsa da Mangione, modern bir Robin Hood figürü olarak kabul görmüş durumda. Sistemin ne denli bozuk olduğunu ortaya koyuyor. Zenginlerden çalarak sistemin neden olduğu acıları yeniden bölüştürmek mümkün değil ve kanlı bir kurban da buna yetmiyor. Bu şirketler tek bir yozlaşmış şerif ya da kraldan ibaret değil. Tek bir hızlı darbeden ziyade parça parça sökülmesi gereken karmaşık, birbirine bağlı sistemler.

Kapitalizm kurşunla yeniden yapılandırılamaz, mermilerin üstünde “İnkâr Et, Geciktir, Azlet” yazıyor olsa bile. Mangione’nin geride bıraktığı Monopoly parası 2 daha güçlü bir mesaj veriyordu ancak sistem içerisinde bir değişim sağlayabilmek için CEO’ların finansal açıdan katledilemeleri gerek. Bu da, 3D yazıcıyla bir silah basıp New York’a otobüs bileti almaktan çok daha karmaşık bir güç dağılımı ve politika değişikliğini gerektirir.

Belki de Mangione böyle bir değişimi umutsuz olarak gördüğü için 19. yüzyıl anarşistlerinin bu tür eylemlere verdiği ad olan “eylemle propaganda” ile tarihe geçmesini sağlayan aşırı şiddetin daha basit yolunu seçti. Wikipedia’daki ilgili maddede, isyancı anarşizmin 1932’den bu yana ilk “kayda değer eylemi” olarak listelenmiş bile. Ancak kuvvetle muhtemel ki bu daha ziyade bizi yok etmeye devam eden bir endüstri karşısında duyduğumuz hayal kırıklığı ve öfke nedeniyle bazılarının halk kahramanı statüsüne taşıdığı yakışıklı, belki yalnız, belki narsist, belki zihinsel sıkıntılar da yaşayan, eğitimli bir genç adamın hikâyesi.

Kendinizi birini vurmanın tek çıkış olduğu kilitli bir odaya hapsetmeyin. Konuşun, örgütlenin, sendikalaşın, yürüyün, direnin. Halk kahramanlarına değil, empati kurabilen insanlara ihtiyacımız var.

Çevirenin Notları:

  1. İnkâr Et, Geciktir, Azlet (Deny, Delay, Depose) Luigi Mangione’nin kurşunlarının üzerinde yazılı sözcüklerdi. Bu sözcükler, ABD’de özellikle büyük şirketlerin hukuki süreçlerde sorumluluktan kaçmak için izlediği üç aşamalı taktiği imler: Suçlamayı reddet, davayı mümkün olduğunca geciktir ve gerekirse hakimi görevden aldır ya da etkisizleştir. ↩︎
  2. Luigi Mangione, United Healthcare CEO’su Brian Thompson’a düzenlediği suikastın ardından olay yerinde sahte, renkli Monopoly oyun paraları bıraktı. Bu, Amerikan sağlık sisteminde insanların yaşamlarının şirketler için yalnızca oyun parası kadar değersiz olduğu mesajını veren sembolik bir eylemdi. ↩︎

Jess Flarity, New Hampshire Üniversitesi’nden Edebiyat doktorası sahibi ve Fifth Estate’e düzenli olarak yazıyor. Nişanlısı ve üvey oğlu ile birlikte ABD’nin kuzeybatısında, Büyük Teknoloji şirketlerinin gölgesinde yaşıyor ve hayatı boyunca bir ev sahibi olamayacak.

Kaynak: theanarchistlibrary.org

Hematom: Adam, Ceset ve Benin Maceraları

Suhan Lalettayin, Vaa & Aleyna Özdemir ‘Hematom’ / Foto: Mayıs Obscura, 2025

H E M A T O M

içinizden söküp atması da vücudunuzu baştan aşağı sarmasına izin vermek kadar meşakkatli olacak.

Suhan Lalettayin

ağzınızı, bacak aranızı ve beyninizi sulandırmak üzere kurulan patolojik bir deneyin çıktısı: #hematom

içinizi ısıtacak bir aşk hikayesi… etik ve ahlak üzerine birkaç sıkıcı ders… çocukların erişemeyeceği yerde saklanmayan ilaçların mahvettiği hayatlara derinlemesine bir bakış imkânı… toksik ilişkilerinizi gözyaşlarıyla anacağınız bir yüzleşme seansı… değil.

şiir ile şiir olmadığı varsayılanın, gerçek ile kurmacanın, disiplin ile disiplinsizlik diye adlandırılanlar arasındaki çizgileri muğlaklaştırarak oynadığımız oyunlar esnasında meydana geldi. 

yıllardır durduramadığımız kanama, besleyip büyüttüğümüz hematom,
artık sizin derdiniz.

içinizden söküp atması da vücudunuzu baştan aşağı sarmasına izin vermek kadar meşakkatli olacak.

hematom‘a kucak açın, arkanıza yaslanın ve bu huzursuz eğlencenin tadını çıkarın.


Suhan Lalettayin, Vaa & Aleyna Özdemir ‘Hematom’ / Foto: Mayıs Obscura, 2025

Şiirin Suç Mahalline Dönüştüğü Bir Sanatçı Kitabı

Şair, yönetmen ve multidisipliner sanatçı Suhan Lalettayin’in beş yıla yayılan bir yaratım süreciyle ortaya koyduğu çok katmanlı sanatçı kitabı “hematom – adam, ceset ve benin maceraları”, klasik şiir formuna sert, cesur ve radikal bir müdahale olarak konumlanıyor.

Şiirin okuma pratiğiyle sınırlandırılamayacağına inanan Lalettayin, hematom’u salt bir şiir kitabı olarak değil; bölüm bölüm ilerleyen bir seri-şiir girişimi, çözümlenmeyi bekleyen bir vaka dosyası, paramparça olmuş bir zihnin iç hesaplaşmalarına ilişkin bir anı günlüğü ve eklektik yaklaşımla kurulan kriminal-poetik bir sanatçı kitabı olarak tanımlıyor.

‘Hematom’ 2025

Beden Korkusu, Aşk,Takıntı ve Bağımlılıkla Örülü Kriminal Bir Anlatı Deneyi

Proje, şiiri görsel, işitsel ve fiziksel anlatılarla buluşturan disiplinlerarası bir yaklaşıma sahip. Kitap, “Ben”, “Adam” ve “Ceset” isimli karakterlerin, kurgusal bir madde olan Neocorte etrafında gelişen tutku, saplantı ve intikamla örülü hikâyesini takip ediyor.

Yapay belgeler, mahkeme tutanakları, hazır nesne kolajları, konuşma deşifreleri ve çok sesli fragmanlarla örülü bu yapı; şiir ile delil, estetik ile patoloji, gerçek ile kurmaca arasındaki sınırları bulanıklaştırıyor. Kitabın illüstrasyonları ve mizanpaj tasarımı sanatçı Gizem Akgün tarafından üstlenilirken, parçalı metin yapısıyla çizimlerin fiziksel dili arasında kurulan çarpıcı uyum, okura hem içeriksel hem de biçimsel olarak çok katmanlı bir deneyim sunuyor.

“hematom”, bir yandan anlatıcının parçalanmış zihninde dolaşan benlik hâlleriyle uğraşırken, diğer yandan çağdaş şiirin beylik formlarına ve bireysel anlatı sınırlarına meydan okuyor. Kitap, okura yalnızca bir “okur” olma rolünü değil, aynı zamanda bir iz sürücü ve suç ortağı olma deneyimini yaşatıyor. hematom’u bir tür “suç şiiri” olarak tanımlayan Lalettayin, bu bağlamda şiirin sınırlarını genişleterek onu bir tür kriminal anlatı deneyine dönüştürüyor. Proje; klasik şiir kitaplarının çizdiği güvenli alanın dışına çıkarak, okuru belirsizliğin, obsesyonun ve parçalılığın hâkim olduğu bir evrene davet ediyor.

Suhan Lalettayin ‘Hematom’ 2025

Kitabın estetik yapısı; punk ve yeraltı kültürü, post-fanzin kolaj diliyle mental bozukluklar, travmalar ve bağımlılıkların kâğıt üzerindeki kanlı izdüşümlerinin ince bir işçilikle örüldüğü parçalı anlatım yapısı ve yoğun dilinin yanı sıra, sert ve rahatsız edici imgeler içeriyor. Lineer akan epizodik şiirlerin arasında non-lineer bir yaklaşımla yerleştirilen kanıtlar, mahkeme tutanağı gibi bazı yapay belgeler ve artçıl buluntularla hematom, “poetik bir hatırlama simülasyonu” olarak potansiyel suç ortaklarının karşısına çıkmaya hazır.

Kitap; gerçek ile kurmaca, şiir ile delil, estetik ile patoloji arasındaki sınırları silikleştiren, türler ötesi bir bellek deneyimi sunmayı amaçlıyor. Suhan Lalettayin’in şiir, belgesel, kurmaca dizi ve tiyatrodan beslenen yaklaşımı; beden korkusu, tıbbi patoloji, suç estetiği ve punk kültürüyle birleşerek daha önce sentezlenmemiş bir multidisipliner poetik/kriminal/belgesel sanatçı kitabı deneyimi yaratıyor.


Suhan Lalettayin ‘Hematom’ 2025
Suhan Lalettayin ‘Hematom’ 2025
Aleyna Özdemir ‘Hematom’ / Foto: Mayıs Obscura, 2025

adventures of man, corpse and me

> HEMATOMA

the outcome of a pathological experiment designed to tantalize your mouth, your groin, and your brain: hematoma

a heartwarming love story to warm your insides… a few tedious lessons on ethics and morality… an in-depth look into lives destroyed by drugs that weren’t kept out of the reach of children… a confrontation session where you’ll mourn your toxic relationships with tears… not.

it took shape through the games that we played by blurring the lines between poetry and what isn’t assumed to be poetry, between reality and fiction, between discipline and what is denominated as lack thereof.

the bleeding that we have been unable to stop for years, hematoma, which we have nurtured and raised together, is now your concern.

removing it from within you will be as challenging as allowing it to envelop your entire body.

embrace the hematoma, lean back, and savor the taste of this restless amusement.

dj s1ck s0ck ‘Hematom’ Hood Base, 2025
Suhan Lalettayin ‘Hematom’ Hood Base / Foto: Mayıs Obscura, 2025
Suhan Lalettayin ‘Hematom’ 2025
Suhan Lalettayin ‘Hematom’ Hood Base, 2025

HEMATOM

Türler Ötesi Bir Hafıza Deneyimi:

Kitap, Enstalasyon, Performans ve Video Art 

hematom’un fiziksel üretimi ve yaygınlaştırma süreci, Suhan Lalettayin’in kurucusu olduğu multidisipliner bir sanatçı oluşumu olan Knownas Collective ve Gizem Akgün’ün Danshol Press girişimi çatısı altında, Converse All Stars Programı desteğiyle hayata geçirildi. Kitabın lansmanı ve sergisi, İstanbul’un önemli bağımsız kültür ve sanat alanlarından Hood Base’te hayata geçirildi.

Sergide, karakterlerin yaşadığı yatak odası ve cinayet mahalli olan banyo birebir yerleştirmelerle yeniden yaratıldı. Sergide Gizem Akgün’ün orijinal illüstrasyonların ve kitabın orijinal sayfalarının sergilendiği duvarların yanı sıra, kitabın dünyasına ait olan yerleştirmelerde Beste Kara ile İpek Candan tarafından özenle tasarlanan heykel ve nesneler yer aldı. Orijinal illüstrasyonlardan bazıları, projeksiyonlar aracılığıyla enstalasyonlara entegre edilirken, yapay belgeler ve hazır nesne kolajlarla pekiştirilen anlatı alanı, kitaptaki “yapay dokümantasyon” estetiğini fiziksel boyuta taşıdı. 

1 Haziran 2025 akşamı Hood Base’te gerçekleşen açılış gecesi ve kitap lansmanında, Vaa’nın canlı performansının ardından geceye dj s1ck s0ck ve Interval dj setleri ile eşlik etti. Yoğun bir ilgiyle karşılanan serginin haftalar süren hazırlık sürecinde Gizem Akgün, Ömer Faruk Karaşahan, Serdar İleri, Esen Arıkan, Beste Candan ve İpek Kara, Mayıs Obscura, Aleyna Özdemir başta olmak üzere, Knownas Collectivein birçok üyesi ve destekçisi aktif rol aldı. “Gerçek bir suç mahalli”ni andıran enstalasyon; serginin kapanışının ardından, Vaa’nın Lale isimli parçası için Suhan Lalettayin tarafından yönetilen ve hematom’un dünyasında geçen bir müzik video klibi / video art projesine de sahne oldu. Suhan Lalettayin’in Vaa ile başrollerini paylaştığı müzik klibi ve video art projesinin 2025’in sonuna kadar yayımlanması planlanıyor.

hematom’un sergi, performans ve etkinlik serilerini Ankara ve Berlin’e de taşımayı planlayan Knownas Collective, bugünlerde destekçi ve fon arayışlarını sürdürüyor.


Suhan

Suhan Lalettayin

1999 doğumlu multidisipliner sanatçı, şair ve yönetmen. Deneyselliği bir yöntem değil, ifade biçimi olarak benimseyen Lalettayin, şiir ve hareketli görüntü tabanlı pratiklerin kesişiminde işler üretir. Hız, tekrar, kaos, sokak ve gece hayatı, patoloji, beden korkusu ve kimlik parçalanması gibi temalar etrafında şekillenen üretimleri; güncel sanat, şiir ve video sanatı arasında yeni diyaloglar yaratmayı hedefler.

röportaj, etkinlik, performans daveti ya da kitap hakkında detaylı bilgi için:
knownascollective@gmail.com

hematom hakkındaki güncel gelişmeleri
aşağıdaki sosyal medya adreslerinden takip etmek mümkün:

@knownascollective / @suhanlalettayin / @hemat0m________ 


Taylan Onur x Erdem Çılgın ‘Sıradan Günahlar Cehennemi’

JUMO ART

işlek bir hayatın rengarenk siyahı

ya da zurnanın zırt dediği

Taylan Onur

son sert dumanı son güçlü çizgiyi otuzumda bıraktım
otuzdan düşsün gerisin geriye dünya zamandan
çürüyüşümü dikkatle izledim aynamdan
ona yanlışlardan bahsettim
kıskıvrak yakalanmış kısrakların nasıl ivme kaybettiğini tosba sokakta
bir gök yaşar artık inzivasında geçmiş zamanın
tıka basa dolu kipleri
kirpikler ipek ama evhamlı
türk mü bilmem elbette
ölçmeden hiç hayallerinden birini
kıskanmadım da hiç
son sert duman son güçlü çizgiyi otuzumda bıraktım
otuzdan düşsün diye volta
kesme önümü
ölmeden önce kaçıncı gök bu kaçıncı türk
yaşar kendinde giderek ölmeden
dipdiri
yasu dediler mi karşı kıyıdan
cevap versem hain olacağım
küfür etsem barbar
otuzumdan sonra duymayı bıraktım
dil bir göğe değse bir yere
salya sümük ağlarım
yine de anlamam
korkma
ışıkları bağladım bir makaraya
sardırdım
elimdeki yumakla yeni günü ördüm kendime
otuzumdu bu son


Libidinal cinnetin lirik tezahürü… Ehlileşmiş, düzenliliği kural bellemiş dile, serbest vezin, sağlı sollu girişiyor Taylan Onur.
Gökhan Gençay

Bu aşağılık tımarhanede binlerce yıldır tek geçerliliğini koruyan o eski his hâlâ çok taze: İyi bir enstrüman çalabilirsen kapitalizmin zehrini uyuşturma gücü bulursun…
Göktürk Yaşar

Kirlenmiş hayatın ilkel aynı zamanda sert anları. Cehennemin sakin izdüşümü ve sözcüklerin yeni başkaldırısı. Taylan Onur ile Erdem Çılgın’dan edebi bir düello…
Uğur Karabürk

kafkavâri bir koyuluğu + tam da (en damarın zor x bulun duğu yerden z,erk ediyo) + r = metin: taylan onur çizim: erdem çılgın

tam bir

anlatısı
Umut Yalım


> Sıradan Günahlar Cehennemi


klarosyayinlari.com