Görünmeyeni Resmetmek: Hazal Döleneken

Hazal Döleneken on stage at Zorlu Psm, İstanbul, 2023

Hem enstrüman hem kompozisyon anlamında kendini keşfe çıkmış bir müzisyen Hazal. Geçtiğimiz 16. İstanbul Bienali’nde sahnelediği ışık-ses enstalasyonuyla sadece müzikle değil sanatın pek çok alanında etkin olduğunu ispatladı.

Deniz Ülkütekin‘in Cumhuriyet Gazetesi için 2019 yılında sanatçıyla yaptığı söyleşiden:

  • Bize kendini kısaca tanıtabilir misin?

Ailem müzik ve sanatla ilgili insanlardı. Yedi yaşımdayken çocuk korosundaydım. Konserlerde sololar söylerdim. Carmen Operası’nda sözleşmeli sanatçı olarak iki sene opera temsillerinde çalıştım. Ortaokulda 9 Eylül Devlet Konservatuarı’nda piyano kursiyeri oldum ve aynı konservatuarın trombon bölümünde liseden mezun oldum. 2010’da Amsterdam Konservatuvarı ve Lahey Kraliyet Konservatuarı’nda trombon bölümlerinde okudum. Bu dönemde caz ve yeni müzik yaklaşımları üzerine çok şey öğrendim ve heyecanlandım. Aynı dönemde beste yapmaya başladım.

Hazal Döleneken on stage w/ Cava Grande at Zorlu Psm, İstanbul, 2023

Hazal Döleneken (photo by zep_offline) 2023

Hazal Döleneken

Magic Itself

Hazal Döleneken was born in Turkey, 1991. Hazal studied High school’s Degree in classical trombone in Dokuz Eylül Conservatory and Bachelor’s degree in Conservatory of Amsterdam and Royal Conservatory of The Hague with Peter Saunders and Raymond Munnecom. She is currently studying composition, production and performance at Bilgi University Music Department where she’s a Full Scholarship.

She’s made several installations that collaborated with Digital Experience Collective and has exhibited them at several museum and galleries including the PortIzmir Triennial (2013), Amber Technology and Art Festival (2014), Contemporary İstanbul (2015), and her own compositions are performed at .Lup, MultiAid Fest, Youth Composition Fest, (2016 İstanbul), 5th Electroacoustic and Contemporary Festival at ‘Conservatorio Di Musica’ (Italy 2015)

The movie that she composed the music ‘Flying to Deep’ which won the ‘Honorable Mention’ at the ‘International Photography Awards’ , United States and ‘ Is Black’s Mourning Blue’ won ‘Incentive Mention’ in Berlin Fashion Film Festival. 

She give concerts with with several important musicians, bands and orchestra, such as Koninklijk Orchestra and ensembles, Tolga Tüzün, Şenol Küçükyıldırım ‘scape album’ , improvisation bands.

She is currently working on her own music, improvising with trombone and vocal, composing acoustic, electroacoustic pieces and making installations for multidisciplinary projects by using Max Msp. She is currently member of Digital Experience Collective of Art (new media art collective) and Sonospheria: the acoustic ecology project where she makes a projects based on bio art.

hazal <

Hazal Döleneken

Recorded on 9th March 2019

Müzikal yolculuğuna şu sıralar Cava Grande ile devam eden Döleneken, solo albüm hazırlığında.

  • Hollanda’dan geri dönünce ne yaptın?

Hayatımı değiştirme kararı aldım. Klasik trombon okumayı bıraktım. Bilgi Üniversitesi müzik bölümüne birincilikle kabul edildim. Enstrümantasyon, performans ve prodüksiyon üzerine eğitim aldım. 2017’de MIAM bestecilik bölümüne burslu kabul edildim, yüksek lisansımı bitirmek üzereyim.

  • Cava Grande ile İstanbul Caz Festivali’nde sahne aldınız. Gruptan ve gruba nasıl dahil olduğundan söz eder misin?

Tan Tunçağ benim Portecho zamanlarından beri severek takip ettiğim bir müzisyen. Bir gün “Cava Grande’de trombon ve synth çalmak ister misin?” diye sordu. Ben çok heyecanlandım ve kabul ettim. İlk konserlerimizden biri Tan, ben ve Yağız Nevzat İpek ile beraber çaldığımız, görselleri Miray Kurtuluş’un yaptığı Sonar Festivali’ydi ve harika geçti. O zamandan beri de beraber çalmaya devam ediyoruz. Cava Grande elektronik müzik projesi olmasının yanında, akustik enstrümanları ve uçucu melankolik yapısıyla etkileyici bir proje. Özellikle bu seneki caz festivali harikaydı.

Görüntü ve sesler 2/11/18 tarihli Salon İKSV konserinde kaydedilmiştir.
  • Aynı zamanda Brek isimli bir grupta da yer alıyorsun…

Brek bestelerin Berk Sivrikaya‘ya ait olduğu solo bir proje. Brek kendi karanlığı ve aydınlığıyla dalga geçmeyi becerebilen synth ağırlıklı bir müzik. Grupta, Deniz Braderin, Yağız Nevzat İpek ve Dehan Kılınçarslan ile beraber çalıyoruz. Hepsi, birlikte müzik yapmaktan heyecan duyduğum çok yakın yakın arkadaşlarım, suç ortaklarım.


“Natura” exhibited by at the -MSGSÜ Istanbul Painting and Sculpture Museum on September 28, Saturday at the 16th Istanbul Biennial “Seventh Continent”

“Kendi dili dışındaki tüm dillere yabancılaşan, doğanın dilini unutan insanlara, doğanın dilinin bir tercümesini sunan bu performans, aynı za­manda anneannelerimizin bitkilerin kendilerini dinlediği, onlarla konuştuğu yönündeki mitlerini de bir anda gerçek bir zemine taşıyordu.”

“Dadans’ın su temelli performansları ve sanatçı Serkan Tarcan’ın Kanal İstanbul rotasında baş­lattığı İki Deniz Arası çalışması kapsamında başlayan yürüyüş hareketi gibi pek çok payla­şım oldu. Su programının son konuğu ise genç bir besteci ve yeni medya sanatçısı olan Hazal Döleneken idi.

Döleneken, Natura isimli performansına bir ma­sanın üzerine yerleştirilmiş, herkesin evinde ba­kabileceği birkaç saksı bitkisini sulayarak baş­ladı. Arkasında bulunan ekranda gördüğümüz dijital renk oyunları başlangıçta hiçbir şey ifade etmezken, yavaş yavaş başlayan höpürtü ses­leri dikkatleri üzerine çekti. Sanatçı saksıların içine yerleştirdiği minik ses kayıt cihazları yar­dımıyla saksı bitkilerinin suya kavuştukları anın sesini izleyici ile buluşturuyordu Her biri farklı bir ses veren bitkiler, ses vermeye başladıkları anda adeta can kazanıyorlardı. Doğanın bir par­çası olduğunu endüstrileşmeden beri unutan, doğayı karşı bir kutupta algılayarak onunla bir kavga içinde olan modern insanın, ancak kendi varlığını ve canlılığını tanıdığı gerçeğine bir ce­vap gibi olan performans, şimdi izleyiciyi saksı bitkilerinin sesi yardımıyla, bitkilerin canlılıkları­na ikna ediyordu.

Kendi dili dışındaki tüm dillere yabancılaşan, doğanın dilini unutan insanlara, doğanın dilinin bir tercümesini sunan bu performans, aynı za­manda anneannelerimizin bitkilerin kendilerini dinlediği, onlarla konuştuğu yönündeki mitlerini de bir anda gerçek bir zemine taşıyordu. Sanat­çı, Natura’da doğayla bütün bağı kopmuş, yeşi­li ancak kent peyzajlarında dekoratif bir unsur olarak gören kent sakinleri ile, evlerinde biraz yeşil ihtiyacıyla bakmaya başladıkları ev bitki­lerinin canlılığı üzerinden ve yaşamın başladığı yer olan su aracılığıyla bağlantı kuruyor. Bitki­lerin suya kavuştukları an çıkardıkları sesleri, elektronik müziğe entegre ettiği performansını ise insan ve insan dışını şiirsel bir anlatımla bir araya getirdiği bir müzik kolajıyla (mix) sona erdiriyordu.

Kaynak: Görünüm 2021, Hazal Aksoy, Kocaeli Üniversitesi GSF Dergisi #10


  • Trombon, klavye ve synth gibi enstrümanlara ses veriyorsun, ayrıca vokal de yapıyorsun. Profesyonel olarak müziğin bu kadar çeşitli alanlarında yer almanın sebebi nedir?

Müziğe, sanat disiplinlerine, hatta geri kalan bütün disiplinlere bütüncül bir yerden bakmayı, aralarındaki doğal ilişkiyi keşfetmeyi seviyorum. Daha çok profesyonel olmak ve önüne koyulan notayı en iyi şekilde çalmak ile ilgili kişisel bir derdim vardı. Ben en iyi olmak değil, kendim gibi olmayı ve yaratıcı olabileceğim alanlar yaratmayı arıyordum. Özgürce hareket etmek için çocuk gibi basit yaklaşmak gerekiyor, bir taraftan enstrümanına hakim olmak için binlerce şey okuyup kendini teknik anlamda geliştiriyorsun. Hata yapmaya cesaret edip, emek verip, denize bıraktığın her şey bir gün karşına balıklar, sualtı ağaçları gibi türlü türlü güzellikler, fırsatlar olarak çıkıveriyor. Ektiklerimi biçiyorum sanırım.

The Belt: Pluton’ a Ağıt; Pluton’un sürekli sınıf değiştirmesine ve gezegenlikten çıkarılmasına tepki olarak ortaya çıkmış görsel ve işitsel bir performanstır. Uzay boşluğunda başlayıp giderek içselleşerek iç dünyamızda sonlanır. Bu sırada Pluton bizden çok uzakta hala dönmektedir.
  • Yeni medya içerikli, interaktif yerleştirmelerle, ulusal ve uluslararası sanat organizasyonlarında yer aldın. Bu çalışmalarından da bahseder misin?

Yeni medya adı gibi yeni; bilimin, rakamların, hayal gücünün, teknolojinin, metafiziğin, sanatın ve insan faktörünün bir arada olduğu bir alan.

DECOL sanat kooperatifini; Ahmet Said Kaplan, Cihan Çankaya ve Mert Uzbaşlı ile beraber kurduk. Digilogue’un düzenlediği Alt City İstanbul Residency’e kabul edildim… Şimdi Talin Büyükkürkciyan ve Tolga Tüzün ile doğaçlama bir performans hazırlıyoruz.

HARAKA by Hazal Döleneken Hakan Gündüz Heterotopia Exhibition Contemporary İstanbul 2017
  • Şu sıralar solo bir albüm hazırlığındasın. Bizleri nasıl bir albüm bekliyor?

Evet, kendimi bildim bileli hayalini kurduğum şey kendi oyunumu yaratmaktı. 2009 yılında bir albüm kapağı çizdim. Bir sürü şey biriktirdim. Disiplinlerarası, bir taraftan hayatta etkilendiğim müzikler kadar basit, öte yandan denemekten korkmayacağım kadar cesur, hiçbir şey olmak zorunda olmayan, dönüşebilen bir yer arıyorum. Elektronikleri ve akustik enstrümanları içeren; benim vokal yapıyor ve muhtemelen bazı enstrümanlar çalıyor olduğum bir proje olacak.

  • Bu sene İstanbul Bienali’nde de bir işin yer alacak değil mi?

Benim için çok heyecanlı bir olay, İstanbul Bienali “Bir Buçuk Kollektif”in düzenlediği kamusal alan projesi kapsamında bir performans gerçekleştireceğim. Kendi işimi tasarlıyorum; detay veremiyorum ama 28 Eylül saat 13.00’te Haliç Tersanesi’nde sergileyeceğimi söyleyebilirim. İstanbul Bienali’nin bende geçmişten gelen önemli bir yeri var; davet edilmiş olmaktan ve içinde yer almaktan dolayı mutluyum.

Hazal at iksv caz festival

> hazal

soundcloud: hazal-doleneken

youtube: HazalDoleneken


Leave a comment