From Stagemass to Noirgazer: Feel the Purge

Engin Saatçılar ‘Purgegazing’ Moda All Saints Kilisesi, 2022

“Sanatı ve sanatçıyı önemseyen, müziği para kazanma aracı olarak görmeyen bütün kolektiflerle bir araya gelip bir şeyler yapmak isteriz. Bu mentaliteyi koruduğumuz ve bu şekilde ilerlediğimiz müddetçe güzel işler başaracağımıza inanıyoruz.”

Noirgazer’ın kurucusu Mert Uzbay anlatıyor:

Noirgazer oluşumunun temelleri 2021 Aralık ayında atıldı. Fakat aktif bir şekilde faaliyete geçmesi için gereken adımları atmak zaman aldı. Özellikle görsel dilimizi oluşturarak ve gerekli planlamaları yaparak titiz bir şekilde ilerlemek istiyorduk. Böylece hayata geçmesi 2022 Mayıs’ını buldu. Bizim için önemli olan müzisyenin ortaya çıkardığı işten memnun kalması. Düzenlemiş olduğumuz etkinlikler kapsamında yazılı literatür ve görsel medyatik işlere kadar imkânlarımız dâhilinde bizimle birlikte çalışan sanatçılara elimizden geldiğince destek olmaya gayret ediyoruz. Etkinliklerden müzisyenlerin de dinleyiciler kadar memnun ayrılması bizim için önemli.

Temel motivasyonumuz görünmeyen ya da görmezden gelineni görünür kılmak. Örneğin, röportaj yapacağımız vakit ya da sanatçıları etkinliklerimzeı davet ederken Spotify’da kaç dinleyicisi olduğuyla ya da bir kitlesi olup olmadığıyla ilgilenmiyoruz. Bizim için önemli olan sanatçının ortaya koyduğu eser; eğer ortaya konulan eserde emek olduğuna ve sanatçının da yaptığı işe saygısını hissedersek hiç vakit kaybetmeden işe koyuluyoruz.

Bunun dışında tematik organizasyonlarımıza devam etmeyi düşünüyoruz. Bu organizasyonların ilk ayağını 27 Mayıs 2022’de Taner Yücel, Engin Saatçılar ve Varteres Durise’nin katılımlarıyla Purgegazing ismiyle All Saints Moda Kilisesi’nde gerçekleştirdik. Dinleyicilere ve sanatçılara farklı bir mekansal deneyim sunmak bize heyecan veriyor. Bu yüzden yakın gelecekte bir bar ya da performans merkezi gibi bir yerde konser vermeyi düşünmüyoruz.


Engin Saatçılar Live at Purgegazing, Mayıs 2022

Engin Saatçılar Live at Noirgazer Presents: Purgegazing, Moda All Saints Kilisesi, Mayıs 2022

Müzisyen ve prodüktörlüğüyle tanıdığımız Engin Saatçılar, daha önce hiç dinlemediğimiz gizemli besteleriyle Moda All Saints Kilisesi’ndeydi.


‘Purgegazing’ Moda All Saints Kilisesi, Mayıs 2022

Varteres Durise Live at Noirgazer Presents: Purgegazing, Moda All Saints Kilisesi, Mayıs 2022

M4NM etiketiyle çalışmalarına aşina olduğumuz esrarengiz sanatçı Varteres Durise, sıradışı imajını güçlü bir soundscape’ye dönüştürdüğü performanslarıyla dikkat çekiyor. Mondkopf ve Aho Ssan gibi ambient elektronikanın önemli müzisyenleriyle birlikte hazırladığı remix albümü yayınlayan Varteres Durise aynı zamanda Ares ekibinin de en güçlü üyeleri arasında yer alıyor.


Noirgazer 2022 / Poster by Gloom Works

Ortak Bir Ses

2000’li yılların başında müzisyen ve sanatçılara daha fazla mekân kapılarını açarken son yıllarda bu rakam gittikçe azaldı. Organizasyonlar ve mekânlar daha çok ticari düşünmeye başladılar ve bunun sonucu olarak organizasyonlarda hep aynı line-up’ları görmeye başladık. Bunun en önemli sebeplerinden biri ekonomik çukur. Organizasyonlar ve mekânlar kendini garanti altına almak adına “güvenli alanlardan” dışarıya pek çıkmak istemiyorlar. Kendilerini anlayışla karşılıyoruz. Ancak bu noktada hırslarımızı ve çıkarlarımızı bir kenara bırakarak ortak bir ses çıkarmamız gerekiyor. Sanatı ve sanatçıyı önemseyen, müziği para kazanma aracı olarak görmeyen bütün kolektiflerle bir araya gelip bir şeyler yapmak isteriz. Bu mentaliteyi koruduğumuz ve bu şekilde ilerlediğimiz müddetçe güzel işler başaracağımıza inanıyoruz. Bununla ilgili çeşitli girişimlerde bulunuyoruz.

2022 gündemimiz oldukça heyecan verici. Ortada organizasyon için çok fazla fikir var ama bunlardan bir ya da iki tanesini gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Şu an için İzmir ve Ankara için düşündüğümüz iki etkinlik var. Hatta Ankara etkinliğinin line-up’ı geçtiğimiz günlerde belli oldu, bir aksilik çıkmazsa Ankaralıları oldukça değişik bir Noirgazer deneyimi bekliyor.

Orta ve uzun vadede Noirgazer etkinliklerini yurtdışına taşımak gibi bir hedefimiz de var. Bunun dışında noirgazer.com adresinde “Label Talks” kısmını aktif hâle getirip yerli müzisyenlerle yurt dışındaki label’ları bir araya getirmeyi düşünüyoruz. Bunun için yurt dışından görüştüğümüz birkaç label var. Ortaklaşa bir şekilde Label Talks’ın müzisyenlere nasıl bir fayda sağlayacağı üzerine istişare ediyoruz. Label Talks projesinin yakın zamanda hayata geçeceğini söyleyebiliriz. Umarız 2022’nin geri kalanı ve ilerleyen yıllarda hep birlikte daha iyi etkinliklerle sahnemizi canlı tutmayı başarabiliriz.

Kaynak: Bantmag.com


Taner Yücel at Purgegazing, 2022

instagram.com/thenoirgazer


İpek Görgün: Aphelion, Ecce Homo & Perfect Lung

İpek Görgün ‘Red Bull Music Academy Tokyo’ 2017

En önemli kıstas müziğinizle beraber samimiyetiniz. Ne kadar iyi müzik yapsanız da öncelikle samimi olduğunuzu, kendiniz olduğunuzu hissettirmeniz gerekiyor. Bu nedenle kendiniz olun ve olduğunuz şeyden taviz vermeyin.

Red Bull Music Academy’ye dahil olmanın faydaları var evet; ama bu faydalara odaklanmaktan ziyade önceliği gerçekten işin mutfağını öğrenmeye ve iyi vakit geçirmeye verin. Oraya dünyanın dört bir yanından bir sürü müzisyen, yapımcı, medya ekibi, teknik ekip ve sanatçı geliyor. Böyle bir ortamda ‘önce kariyer’ derseniz oradaki asıl güzelliği kaçırırsınız. İnsanlara ‘bağlantı’ gözüyle bakmayın, arkadaşlık diye bir şey var, öğrenmeye ve paylaşmaya odaklanın.


İpek Görgün ‘Martyrs’ Aphelion / 2017 Touch Music

İstanbul’lu deneysel elektro-simyacı İpek Görgün’ün “Aphelion” adlı albümünden “Kairos” isimli parça, bizleri seslerin iç uzayında keşfedilmemiş bölgelerde bulunan, izole ve genellikle yalnız tonları inceleyen enfes bir keşif yolculuğuna çıkarıyor. Astral Social Club ve genç Pimmon hayranlarının aşina olduğu bir işitsel yörüngede seyreden Görgün, bu albümde drone, noise ve glitch unsurlarını bir araya getirerek, hem ürkütücü hem de çekici bir uzama erişen psikotropik bir mutant süit yaratıyor. Burada kristal tınılar ve glitch kabarcıkların vızıldayan ışıltısı uzanıyor ve oluşturduğu zıtlıkla salınan metalik mırıldanmalar, titrek gümüş rengi hayaletimsi yeraltı uzay manzarasını şekillendiriyor. the sunday experience


İpek Görgün ‘Seneca’  Ecce Homo / 2018 Touch Music

Touch Music tarafından yayınlanan Ecce Homo ile Görgün, güzellik ve bozunma, ilerleme ve gerileme, iyilik ve kötülük arasında gidip gelen insan tabiatından yola çıkarak, ruhun farklı yönlerini, insan davranışlarını ve varoluşu üzerine kendini sorguluyor.

2014 Red Bull Music Academy sonrası prodüktörlüğünü kendi üstlendiği albümü Aphelion’u (2016) yayımlayan müzisyen ve fotoğrafçı İpek Görgün, daha sonra Egyptrixx olarak bilinen Kanadalı sanatçı Ceramic TL ile işbirliği yaptı, ve onun yüksek çözünürlüklü elektronik müziğine uygun ses tasarımlarıyla dikkat çekti. Sonuç, Perfect Lung albümündeki sekiz parçayla takdire sunuldu. Albüm, ismindeki keskin, acı ironiden yola çıkarak ekolojik-kaygı ve son yılların sanatsal üretimlerinde iyice içselleştirilen distopyalara kadar köklü anlatılarla birlikte çağdaş temaları da ele alıyor.

Bugün, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Ses Sanatları alanında doktora eğitimini tamamlayan Görgün, kavramsal odağını Perfect Lung’da ortaya koyduğu ekopolitik yansımaya paralel farklı bir soruyla yeniden karşımıza çıkıyor, ve bu sefer ontolojik nitelikte bir soruyla. Yine Touch Music tarafından yayınlanan Ecce Homo ile Görgün, güzellik ve bozunma, ilerleme ve gerileme, iyilik ve kötülük arasında gidip gelen insan tabiatından yola çıkarak, ruhun farklı yönlerini, insan davranışlarını ve varoluşu üzerine kendini sorguluyor. Bu kavramsal evren, Ecce Homo’yu tamamıen ele geçiriyor ve onu rahatsız edici, dolaşık, zehirli sarmaşıklar (“Afterburner”, “Tserin Dopchut,” “Knightscope K5”), huzursuzlukla dolu bir çoraklık (“Neroli,” “Seneca”) ve deforme kayıtlar (Le Sacre’nin sahnesinde saldırıya uğrayan cıvıltılar veya komplo teorisyeni Alex Jones’un sesini bozan Bohemian Grove’un ses memesi) arasında gidip gelen, rahatsız edici, tuhaf, hareketli ama huzuru kaçmış bir evrene dönüştürüyor. Özellikle, bileşenleri birbirine bağlayan ve ayıran bir drone olan kapanış parçası “To Cross Great Rivers” ise ayrı bir parantezi hakediyor; ama aynı zamanda bu albüm, sanatçının Fact dergisine verdiği röportajda da belirttiği üzere, dünyayı kontrol etme, anlama ve şekil verme konusundaki bitimsiz insan hülyasına bir övgü niteliğindedir.

Bazen somut müzik deneyi gibi soyut, bazen ayrıntılı olarak tanımlanmış, sanki günümüz yüksek teknolojili elektroniklerinin bir varyasyonuymuş gibi yarı saydam olan Ecce Homo, o kadar dağınık ve kafa karıştırıcı bir albüm ki, sanatçının son çalışmasında, yukarıda anlatılan çeşitli kutuplar arasında aşırı bir belirsizlik olduğunu görmek de mümkün. Elbette, bu albümün lehine bir nokta olsun ya da olmasın, Touch Music markalı albümlerin alışılageldiği türden bir albüm olmadığının da altını çizmekte fayda var. Davide Ingrosso / The New Noise


Görgün 2017

İPEK GÖRGÜN

SİMYACI


Taylan Onur ‘Sexy Suicides’ ve ‘Mawwal Okuma Rehberi’

Jeremy Profit ‘Dallas Piscine’ 2007

İntiharın Ekonomi Politiği

Taylan Onur

1.kesik

yitirmekle ilgili toplumsal bir trafik yaratıyoruz
yatağın üstünde çırpınan çocuk halimiz ile
en barbar kinli bakışların arasında
küfürlerin arasında
birkaç saniye var
manik libido depremlerine maruz kalıyoruz
abi hayat boş ya diyenler
sakladıkları hedeflerine usulca ilerlerken
adaletin üstüne basarlar
ki sadece onlar değildir
hayatta kalma dürtüsüyle
adaletin üstüne basanlar
çünkü kendi yokluğuna tahammül edemeyenler
hayatını sonuna kadar savunurken
bir şeyleri ve birilerini yok saymadan
onları tahrip etmeden bunu başaramaz
bunu dediğim
hayatta kalmayı yani
beni tamda bu noktada
yıkıma iten katalizör devreye girer
varlık kusursuzca ihlal edilirken
yaşam artık sadece bir hobidir

2.kesik

sizler için intihar etmiş yazarlar reklamlanır
müzisyenlerin eserleri basılır
t-shirtler
rozetler
göstergeye dair ne varsa hepsi!
intihar cafcaflı bir pakette önümüze gelir
fakat ölün diye değil
yaşayın diye
zaten istatistikler ne diyor
intihar edenler çok satar
sonra yalnızlık yere göğe sığmaz olur
oysa ben tek’im
yekpare
biricik
benimle yalnız yalnıza dövüşemezsin
sadece teke tek dövüşebilirsin

3.kesik

intikam alacak o kadar şey var ki insandan
inkâr edilemez
kendi kendine infilakını beklemek insanın
boş yere edilmiş bir beddua
öncelikle bir şeyleri açık edeceğim
sonra üstüne tüküreceğim
bu bir kavga çıkarırken ki
tükürüğün
tıpkısının aynısı
aynası

4.kesik

ruhu çekilmiş bir ajitasyon evrenindeyiz
gerçekten kan dökülmüyor
boya o boya vallahi
kan olsa ağlarsın
ağlamadın
bugün barbar yanımız baskın
bugün de anti-sosyal ortamımda sosyalleşip
acıyı aldatıyorum
-halledeceğiz
-yapacağız
-başaracağız
-inanacağız
-hep birlikte
-alkışlar
-şak şak
-şak (son alkış sesi hep duyulur bu o)

5.kesik

o birden gandhi oluyor
ben sabırsız sovyet çocuğu
o barışçı bir pasifist ve makul bir insan
ben borderline
öyleyse bir line daha
no border

6.kesik

arzulanmadan doğanlar
ana akım bir intihar seferberliğinin
ekonomi politik kurbanları olurlar
yaşamalarına bir mani yok hepsi bu

lyncburg lemonade tequila sunrise ile
bunalıma girmeye çalışan nesil için
bu yazı kamyon arkası yazısı
ve rakı acı bir tattır

7.kesik

komplikasyon dehlizlerinde
anti-depresan müptelaları
bugün ilaç aldım
diyerek alkolsüz kokteyl söyler
panik ataklar
manik ataklar
majör depresyonlar
agora fobi derken
cyber bir gangstar olup çıkar bu toplum
sadece yazılım bilerek
devrim yapanlar konulu filmler çekilir
sen bu sırada hala like alıyorsundur
ve yüzündeki tebessüm
kendi benliğini katledene kadar büyür
büyür
sonra yarı insan yarı tebessüm karışımı
yeni bir türün öncüsü olursun

8.altın vuruş

buradan bakınca sisifos
bad tribe girmiş bir Atinalıdır


Taylan Onur ‘Mawwal Okuma Rehberi’ Sub Press, 2025

mawwāl ( Arapça : موال ; çoğul: mawāwīl , مواويـل ), ritmi çok yavaş ve doğası gereği duygusal olan , uzun sesli heceler, duygusal vokallerle karakterize edilen ve genellikle gerçek şarkı başlamadan önce sunulan geleneksel ve popüler bir vokal müzik türüdür.

“KAPIYI KAPAT
İÇERİ GİR
YAŞAMI DIŞARIDA BIRAK”
-Çöl Sırtlanı Galwani (R. anh)

Sub Press Mawwal Okuma Rehberi


İCAF: 20-21 EYLÜL Moda-Cevizlik

ICAF 2025

Kuralları birlikte sorguluyor, bozuyor ve yeniden kuruyoruz.

20-21 Eylül tarihlerinde Moda – Cevizlik’te gerçekleşecek İstanbul Comics and Art Festival, çizgi roman, karikatür, illüstrasyon ve sokak sanatını bir araya getiriyor.

Bu yılkı tema “Oyun”. Kuralları birlikte sorguluyor, bozuyor, yeniden kuruyoruz.

Atölyeler, söyleşiler, konserler, sanatçı standları. street art çalışmaları, pop-up dükkanlar ve çok daha fazlasıyla dolu iki gün boyunca sizi aramızda görmekten mutluluk duyarız.

İstanbul Comics and Art Festival

200,00 TRY / İstanbul, Kadıköy / Dream Sales Machine

Adres: Caferağa Mah. Şehit Cem Nuri Başgil Sk. No:2 Moda/Kadıköy
Tarih: 20-21 Eylül 2025


ICAF 2025

We question, break and rebuild the rules together.

The Istanbul Comics and Art Festival, taking place on September 20-21 in Moda – Cevizlik, brings together comics, cartoons, illustration, and street art.

This year’s theme is “Game.” We question, break, and rebuild the rules together.

Workshops, talks, concerts, artist booths, street art projects, pop-up shops, and much more await you over two days. We look forward to seeing you there.

İstanbul Comics and Art Festival

200,00 TRY / İstanbul, Kadıköy / Dream Sales Machine

Adress: Caferağa Mah. Şehit Cem Nuri Başgil Sk. No:2 Moda/Kadıköy
Tarih: 20-21 Eylül 2025



Tüm detaylar

ve daha fazlası için takipte kalın!

bilgi için:

İCAF

icaf.com.tr

Ekim Benzetsel: Liberatuar

İnteraktif Doğaçlama Performans ‘Liberatuar’ Ekim Benzetsel

Bir konservatuarda protesto örgütle. Herkes enstrümanıyla -ya da herhangi bir nesneyi enstrüman olarak kullanarak- özgürce doğaçlasın.

Ekim Benzetsel

Dünyanın dört bir yanında, konservatuarlarda 10 yıllık bir eğitimin ardından çoğu öğrenci hiç sanat eseri üretmeden mezun oluyor. Sanat eseri deyince genelde aklımıza iki saatlik senfoniler geliyor ama basit bir melodinin etrafında doğaçlanan birkaç dakikalık bir çeşitleme de pekala sanat eseri olabilir.

Çoğu konservatuar, enstrümanına oldukça hakim olmasına rağmen onunla hiç müzik üretmemiş, sadece uzun zaman önce yaşamış bestecilerin eserlerini çalmayı bilen müzisyenler yetiştiriyor. Böyle olması tesadüf değil elbette; kelime kökeni bile “konserve” etmek yani muhafaza etmekten gelen “konservatuar”lar, çoğu zaman 17 ila 19. yüzyıl Avrupasında ortaya çıkmış bir müzik geleneğini muhafaza etmek için faaliyet gösteriyor. Ben de onlarca yıldır müziğe hevesli çocukların yaratıcılığını öldüren bu kurumun aksine, 10 yılda değil 10 dakikada katılanların yaratıcılığını alevlendirebileceğine inandığım, Liberatuar adını verdiğim bir oluşum kuruyorum.


İnteraktif Doğaçlama Performans ‘Liberatuar’ Ekim Benzetsel

Enstrüman

Sana ödev verilen klasik bir eseri synthesizer ile kaydedip yayınla.

Liberatuar, eserle ilişkinin seyirci olarak değil, katılımcı olarak kurulmasını hedefleyen interaktif bir doğaçlama performans. Eserin ana aksını oluşturan enstrüman; birinde sadece beyaz, diğerinde ise sadece siyah tuşların aktif olduğu iki klavyeye atanan 25 farklı sentetik nota dizisi çiftinden meydana geliyor. Bu dizi çiftleri, katılımcıların doğru sesi çıkarma kaygısı gütmeden, ama müziğin doğaçlarken gözetmemiz gereken diğer tüm ögelerini de —ritim, dinamik, doku vs. gibi— kontrol ederek, teknik engellere takılmadan özgürce doğaçlayabilecekleri bir alan yaratacak.

Dizi çiftlerini kendim oluşturdum ve çiftlerin birbirleriyle ilişkilerini araştırarak en ilginç bulduklarımı enstrümana ekledim. Her dizi çifti ayrı bir armonik uzay oluşturacak ve bu uzayın oluşabilmesi için dizinin kök notası otomatik olarak hep çalacak—bir nevi “dem tutacak.” Basılan her nota bu armonik uzayın içerisinde bulunacak. Bazı dizi çiftleri diğerlerinden daha uyumlu, bazıları da oldukça uyumsuz gelebilir. Uyumsuzluğu komple ortadan kaldırıp katılımcıların ifade dünyasını daraltmak yerine, o an içinde bulundukları armonik uzayı sevmeyenlerin, enstrümanın üzerinde bulunan “Reroll” ve “Insane Mode” adlı tuşlar sayesinde bu armonik uzayı her zaman değiştirebilecekleri bir sistem kurdum.

Bence doğaçlama müzik yapmanın en keyifli hatta spiritüel yanlarından biri, birlikte çalma durumu. O anda ortaya çıkan kolektif bir yaratıcı eylem ile karşılaşma anı, çalanları da, dinleyenleri de derin bir “biraradalık” haline sokabiliyor. Birlikte müzik yaptığımız kişileri cankulağıyla dinlemek ise, adeta bu halin oluşumunun önkoşulu gibigörünüyor. Bana kalırsa bu performansla ilgili belki de en zor ama başarabilirsek en güzel şeylerden biri, birbirimizi dinlemek olacak.


Selected moments from the performance of “Liberatoire,” which took place on December 30, 2023, in Alan Kadıköy. Five out of six participants who is playing the instrument in this video, have never played an instrument before.

İnteraktif Doğaçlama Performans ‘Liberatuar’ Ekim Benzetsel

Ödevler

Sana ödev verilen bir eserde hoşuna giden müzikal ögeleri kullanarak popüler bir parça yap.

Liberatuar, sahnelendiği zaman ve mekanın ötesinde varlığını sürdürsün istiyorum. Bunun için katılanlara küçük sabotaj ödevleri vereceğim. Sahnede ödevler şans kurabiyelerinden çıkıyor. Aşağıda ödevlerin tamamını görebilirsiniz. Ödevlerin büyük çoğunluğu müzik ekseninde, ama müzikle ilgilenmeyenlerin de bu ödevlerin kendi hayatlarındaki karşılığı neyse onu yapmasını rica edeceğim. Ödevleri, birebir uygulanmasından ziyade üzerinde oynanabilen bir fikir oluşturması için yazdım. Bir konservatuarda protesto örgütle. Herkes enstrümanıyla -ya da herhangi bir nesneyi enstrüman olarak kullanarak- özgürce doğaçlasın.

  1. Bir konservatuarda protesto örgütle. Herkes enstrümanıyla -ya da herhangi bir nesneyi enstrüman olarak kullanarak- özgürce doğaçlasın.
  2. Sana ödev verilen klasik bir eseri synthesizer ile kaydedip yayınla.
  3. Sana ödev verilen bir eserde hoşuna giden müzikal ögeleri kullanarak popüler bir parça yap.
  4. Her yıl aranızda en çok çalışan -hocaların deyimiyle “en ilerde” olan- kişinin yıl sonu konserini trolleyin.
  5. Bir resitale normalde çaldığından daha küçük ölçüde bir enstrümanla çık. Ör. 3/4 keman ile
  6. Yapay zeka yardımıyla, Bach’ın stilinde bir eser yaz. Hocanı bu eserin gerçekten Bach’a ait olduğuna ikna et ve eseri sınavda çal.
  7. Yapay zeka ile tanınmış bir bestecinin stilinde ürettiğin bir müziği, gerçekten de onun eseriymiş gibi Spotify’a yükle.
  8. Gerçek olmayan bir ressam uydur ve onun adına bir web sitesi yap. Ressamı önemli biri gibi göster. Yapay zeka ile yaptığın resimleri, uydurduğun ressamın resimleriymiş gibi siteye koy.
  9. Yapay zeka ile tanınmış bir bestecinin stilinde ürettiğin bir müziğin notasını, gerçekten de o besteciye aitmiş gibi konservatuar kütüphanelerine bağışla.
  10. Koro dersinde bir ölçü geriden söyle.

Kaynak: İnteraktif Doğaçlama Performans ‘Liberatuar’ Ekim Benzetsel, 2023


Tamar Records – TMR 063

TAMAR RECORDS TMR 063


Ekim Benzetsel + Kazım Müftüoğlu = MDF

Piyanist/besteci Ekim Benzetsel ve davulcu/besteci Ahmet Kazım Müftüoğlu’nun işbirliğiyle İstanbul’da kurulan MDF, 20. yüzyıl klasik müziği ve çağdaş cazın etkisinde müzik besteliyor.

instagram.com/mdf.duo


A NEW FESTIVAL IS LAUNCHING !!

COMING SOON…

Art’n Party Festival embraces equality not only on stage but also in the sharing of labor. This is not a stage but a space; a space where the artist, the producer, and the audience are equal. Art’n Party Festival is on October 26.

Art’n Party Festival is a solidarity festival. I want to tell you about this initiative, this solidarity, which I have wanted to bring to life for years, which I have dreamed of and longed for.

A Solidarity Begins with the Unity of Art, from Sound to Canvas, from Words to Silence…

Art is humanity’s deepest mark on the earth. Every brushstroke, every note, every sculptural touch, every word is an emotional response to the pain of human existence. But the power of these marks emerges not only within their own disciplines, but when they touch each other, intertwine, and tell a shared story.

Solidarity is precisely the name of this connection, this shared story. It is an invisible network that brings together all art forms, from music to painting, literature to theater, dance to cinema. And this network is not only an aesthetic unity but also an ethical stance. Because where art converges, there is collective consciousness, not ego. There is no competition, only collaborative creation. There is no applause, only the pursuit of resonance.

A structure where all branches of art converge is, in fact, a demonstration that humanity can make a better world possible. There is no profit within this structure, only sharing; there is no competition, only inspiration. Because art is a mirror; it shows a reflection on its own, but when combined with other mirrors, it creates a true panoramic truth.

Art’n Party Program / October 2025

ART’N PARTY #01


Art’n Party Program / October 2025

“Organize a protest at a conservatory. Let everyone freely improvise with their instrument—or any object used as an instrument.” -Ekim Benzetsel

  • Record and publish a classical piece assigned to you using a synthesizer.
  • Create a popular piece using musical elements you like from a piece assigned to you.
  • Troll the end-of-year concert of the person among you who works the hardest—the one who is “most advanced,” as the teachers say.
  • Perform at a recital with an instrument smaller than you normally play. E.g., with a 3/4 violin.
  • With the help of artificial intelligence, compose a piece in Bach’s style. Convince your teacher that this piece is truly Bach’s and play it in the exam.
  • Upload music you’ve created in the style of a famous composer using artificial intelligence to Spotify as if it were truly their work.
  • Invent a fictional painter and create a website in their name. Present the painter as an important figure. Upload the pictures you created with artificial intelligence to the site as if they were the paintings of the painter you invented.
  • Donate the sheet music of a piece of music you created in the style of a famous composer using artificial intelligence to conservatory libraries as if it were truly by that composer.
  • Sing one measure behind in choir class.
Tamar Records / TMR 063

Such solidarity celebrates diversity, difference, colors, and languages, rather than class, gender, geographical, and political divisions. Each discipline carries the light of the other.

And as this structure is built, people reconnect not only with art, but also with humanity. Because all these connections whisper this truth: Nothing is as transformative as the hope that comes from creating together.


Art’n Party / October 2025

The Future is Now > Golem Radio Shows

Kaan Akay, also known as *Golem*, has been pursuing his DJ career since 1997. After 22 years in radio, working with platforms such as Dinamo, Standart FM, Sub FM, and Root Radio, he currently continues his Drum & Bass-focused programs on Radio 2019.

Throughout her career, Goldie has shared the stage with legendary names in electronic music such as Adam F, Grooverider, Roni Size, and Photek; he has performed in major music cities in the UK such as London, Bristol, and Birmingham.

In addition to DJing, he continues his productions with his solo project under the name *Human Scum*.


Set Myself Free by Loli ‘Sacred Heart’ 2025 Gülşah Erol

Every artist becomes the echo of another.

Imagine: A musician shares the stage with a painter. Rhythms spill onto the canvas, colors blend with melodies. A dancer twists to a poet’s verses, while a video artist transports those movements beyond time. And what emerges is not just a concert, not an exhibition, not a play. It is a new language. It is the common dialect of the arts. Perhaps it is the purest form of “harmony” created by human hands.

But this unity is not a matter of organization, it is a matter of vision. Solidarity is not just about performing together; it is about respecting each other’s work, sharing the artist’s loneliness, realizing that both inspiration and struggle are collective. What a musician cannot put into notes, a poet completes; what a painter leaves blank, a choreographer fills. This is the democratization of creative action.

And what makes this unity possible is not merely a space or a backdrop; it is a shared value system that is built. The name of this common ground, where each artist weaves their own style, their own fragility, and their own longing with that of others, may be a festival, a collective, or just a room, but its essence remains the same: “Together, deeper.”

ART’N PARTY #01

> instagram.com/artnparty


FESTİVAL BAŞLIYOR !!

COMING SOON…

Art’n Party Festival, sadece sahnede değil, emeğin paylaşımında da eşitliği ilke edinir. Bu bir sahne değil, bir alan; sanatçının, üreticinin ve seyircinin eşit olduğu bir alandır. Art’n Party Festival 26 Ekim’de.

Art’n Party Festival bir dayanışma festivalidir, yıllardır hayat vermek istediğim, hayal ettiğim ve özlemini duyduğum bu oluşumu bu dayanışmayı sizlere anlatmak istiyorum.

Sanatın Birliği ile Tınıdan Tuvale, Sözden Sessizliğe Uzanan Bir Dayanışma Başlıyor…

Sanat, insanlığın yeryüzüne bıraktığı en derin izdir. Her fırça darbesi, her nota, her heykel dokunuşu, her sözcük, insanın varoluş sancısına verilen duygusal bir yanıttır. Fakat bu izlerin gücü, yalnızca kendi disiplinleri içinde değil, birbirlerine temas ettiklerinde, iç içe geçtiklerinde, ortak bir hikâye anlattıklarında ortaya çıkar.

Dayanışma, işte tam da bu temasın, bu ortak hikâyenin adıdır. Tüm sanat dallarını müzikten resme, edebiyattan tiyatroya, danstan sinemaya bir araya getiren görünmeyen bir ağdır bu. Ve bu ağ, sadece estetik bir birliktelik değil, aynı zamanda bir etik duruştur. Çünkü sanatın birleştiği yerde ego değil, kolektif bilinç vardır. Rekabet değil, birlikte üretim vardır. Alkış değil, yankı arayışı vardır.

Sanatın tüm kollarının birleştiği bir yapı, aslında insanlığın daha iyi bir dünyayı mümkün kılabileceğine dair bir provadır. Bu yapının içinde çıkar yoktur, sadece paylaşım; rekabet yoktur, sadece ilham vardır. Çünkü sanat bir aynadır; tek başına bir yansıma gösterir ama diğer aynalarla birleştiğinde, gerçek bir panoramik hakikat yaratır.

Art’n Party / Ekim 2025

ART’N PARTY #01


One woman project by Ezgi İrem Mutlu

Böylesi bir dayanışma; sınıfsal, cinsiyetçi, coğrafi ve politik ayrımları değil, tam tersine çokluğu, farklılığı, renkleri ve dilleri kutsar. Her disiplin, diğerinin ışığını taşır.

eRman akçay, Gülşah Erol, Ezgi Mutlu ve Taylan Onur (instagram live) 12 Eylül 2025

Ve bu yapı kuruldukça, insan sadece sanatla değil, insanlıkla da yeniden buluşur. Çünkü tüm bu birliktelikler aslında şunu fısıldar: Hiçbir şey, birlikte üretmenin verdiği umut kadar dönüştürücü değildir.


Neon Nexus #02

“Ve bir an geldi, şimdiki zaman onarılmaz bir şekilde ruhunu sakatladı.”

instagram.com/neonnexusdergi

NEON NEXUS SAYI 2


Art’n Party / Ekim 2025

The Future is Now > Golem Radio Shows

Kaan Akay, nam-ı diğer *Golem*, 1997’den bu yana DJ’lik kariyerini sürdürüyor. 22 yıllık radyo geçmişiyle Dinamo, Standart FM, Sub FM ve Root Radio gibi platformlarda yer aldıktan sonra, Drum & Bass odaklı programlarına şu anda Radio 2019’da devam etmektedir.

Kariyeri boyunca Goldie, Adam F, Grooverider, Roni Size ve Photek gibi elektronik müziğin efsanevi isimleriyle aynı sahneyi paylaşmış; İngiltere’de Londra, Bristol ve Birmingham gibi önemli müzik şehirlerinde performans sergilemiştir.

DJ’liğin yanı sıra, *Human Scum* adı altında yürüttüğü solo projesiyle de üretimlerini sürdürmektedir.


Art’n Party / Ekim 2025

“Bir konservatuarda protesto örgütle. Herkes enstrümanıyla -ya da herhangi bir nesneyi enstrüman olarak kullanarak- özgürce doğaçlasın.” -Ekim Benzetsel

  • Sana ödev verilen klasik bir eseri synthesizer ile kaydedip yayınla.
  • Sana ödev verilen bir eserde hoşuna giden müzikal ögeleri kullanarak popüler bir parça yap.
  • Her yıl aranızda en çok çalışan -hocaların deyimiyle “en ilerde” olan- kişinin yıl sonu konserini trolleyin.
  • Bir resitale normalde çaldığından daha küçük ölçüde bir enstrümanla çık. Ör. 3/4 keman ile
Tamar Records / TMR 063
  • Yapay zeka yardımıyla, Bach’ın stilinde bir eser yaz. Hocanı bu eserin gerçekten Bach’a ait olduğuna ikna et ve eseri sınavda çal.
  • Yapay zeka ile tanınmış bir bestecinin stilinde ürettiğin bir müziği, gerçekten de onun eseriymiş gibi Spotify’a yükle.
  • Gerçek olmayan bir ressam uydur ve onun adına bir web sitesi yap. Ressamı önemli biri gibi göster. Yapay zeka ile yaptığın resimleri, uydurduğun ressamın resimleriymiş gibi siteye koy.
  • Yapay zeka ile tanınmış bir bestecinin stilinde ürettiğin bir müziğin notasını, gerçekten de o besteciye aitmiş gibi konservatuar kütüphanelerine bağışla.
  • Koro dersinde bir ölçü geriden söyle.

Set Myself Free by Loli ‘Sacred Heart’ 2025 Gülşah Erol

Her sanatçı, bir başkasının yankısı olur.

Düşünün: Bir müzisyen bir ressamla aynı sahneyi paylaşır. Ritimler tuvale dökülür, renkler melodilere karışır. Bir dansçı, bir şairin dizeleriyle kıvrılırken, bir video sanatçısı o hareketleri zamanın dışına taşır. Ve ortaya çıkan şey, ne sadece bir konserdir, ne bir sergi, ne de bir tiyatro oyunu. O, yeni bir dildir. Sanatların ortak lehçesidir. Belki de “harmoni”nin insan eliyle kurulmuş en saf biçimidir.

Ama bu birliktelik bir organizasyon meselesi değil, bir vizyon meselesidir. Dayanışma, yalnızca birlikte sahne almak değildir; birbirinin emeğine saygı duymak, sanatçının yalnızlığını paylaşmak, ilhamın da mücadelenin de kolektif olduğunu fark etmektir. Bir müzisyenin notaya dökemediğini bir şair tamamlar; bir ressamın boşlukta bıraktığını bir koreograf doldurur. Bu, yaratıcı eylemin demokratikleşmesidir.

Ve bu birlikteliği mümkün kılacak şey, yalnızca bir mekân ya da bir fon değil; inşa edilen ortak bir değer sistemidir. Her sanatçının kendi üslubunu, kendi kırılganlığını ve kendi özlemini diğerininkiyle ördüğü bir ortak zeminin adı belki bir festival olur, belki bir kolektif, belki sadece bir oda ama özü hep aynıdır: “Birlikte, daha derin.”

ART’N PARTY #01

> instagram.com/artnparty


Kurtarılmış Üretim Araçları Orkestrası (MultiRAID 2016)

AID CRU X16 MultiRAID İstanbul

Marinetti’ye göre, gürültüyle çalışan bir makinenin sesi, savaştan ya da yengiden çok daha güzeldir. Bundan da kolayca anlaşılacağı gibi, insanın bir ürünü olan makine savaş için değil, insanın mutluluğu için kullanılmalı.

Patronsuz Kazak-Patronsuz Müzik’le buluşuyor

Bu bir Özgür Kazova-MultiRAID konseridir. Konser, Latince’de karşılaşma anlamına geliyor. Taksim’in bombalandığı gün, dört bir coğrafyadan İstanbul’u farklı bir şekilde sallamaya gelen ve bir çoğu Taksim’de konuşlanmış sanatçı ve na-sanatçının, İstanbul’un tarihi mahallelerinden Rami’nin sanayi bölgesinde, yine ilk eylemlerini 27 Şubat 2013 tarihinde Taksim’de koyup, sonrasında iflas bayrağını çekip fabrikayı terk etmiş fabrikatörden önce işgal (doğrudan eylem) sonra hukuksal yollara başvurarak, üretim araçlarına el koyup, hak alma mücadelesinde Türkiye ve hatta uluslararası işçi hareketinin biricik mensupları Özgür Kazova İşçileri’nin mekanında parmak uçlarının birbirine dokunması.

Farklı kültürel yapıların bir araya geldiğinde, insanların birbirinin kemiklerini kemirdiği bir coğrafyada, üretim araçlarımız etrafında buluşturucu ortak paydalar, doğurgan yeni anlamlar üretebilecek miydik, hepimiz için merak konusuydu. Bu konser gerçekleşmeden önce elbette ortak bir çıkış noktamız vardı. Patronsuz Kazak-Patronsuz Müzik’le buluşuyor. Siyasi ya da sosyal açılımının ötesinde, müzisyenin asli görevi müzik, tekstil işçisinin ise kazak ve t-shirt üretmektir. MultiRAID oluşumu, bu olguları ortaya attıkları na-sanat kavramı çatısı altında toplayarak, Özgür Kazova İşçileri’ni de performansa megafon, bilgisayar ve kurtarılmış üretim araçları yoluyla dahil ederek bir proje oluşturdu ve Özgür Kazova, MultiRAID’e kapılarını açtı. Bunun sanat tarihindeki kavramsal dayanağı, Marinetti’ye göre, gürültüyle çalışan bir makinenin sesi, savaştan ya da yengiden çok daha güzeldir. Bundan da kolayca anlaşılacağı gibi, insanın bir ürünü olan makine savaş için değil, insanın mutluluğu için kullanılmalı. Bunun yanında fabrikada icra edilen serbest doğaçlama ve noise müziğinin sosyal açılımları, işçilerin direniş mücadelesi ile tasarlanan performansın arasındaki ilişkiye dair ışık tutması açısından kreatif doğaçlamacı Wadada Leo Smith’in şu söyledikleri yol göstericidir: “Müzik söyleminin baskın normlarını yıkmaya çalışan yaratıcı müzik edimi ile hayatımızı “yönlendiren” politik reformları birbiriyle ilişkilendirebiliriz. Estetik normlarının değişimi siyasi değişime yol açar. Estetik değişimine giden yol yenilikten ve doğaçlamadan geçer.” Öyleyse yapısı gereği, hiyerarşisizliği vurguladığı için anarşizmin sesteki karşılığı serbest doğaçlamadır: Her birey kendi enstrumanlarını aynı anda hep birden müziğe dahil ettiği için solocu-eşlikçisi bertaraf edilmiş oluyor; böylece, anarşizmin temel nüvelerinden biri fırsat eşitliğiyse, ortaklaşa katılım, müzisyenlere bu imkanı sağlıyor. Müzik, melodi, armoni ya da ritimden değil de her türlü sesin oluşturduğu dokudan meydana geldiği için sesler arasındaki hiyerarşi de ekarte ediliyor. Eşitsizliği yaratan öğelerin yokluğunda seyirciler ile müzisyenler de eşit, çünkü ikisi arasında bir mesafe yaratan kulis ya da müzisyenlerin seyircilere tepeden baktığı, üstünde durdukları bir sahne na-mevcut; tüm sahne seyirciyi de içine alacak şekilde hemzemindir. Burjuva imajının aksine, dinleyiciye, haydi gelin, diyen, kendine katan bir imaj. Ayrıca, bu karşılaşmanın gerçekleşme şekli de gönüllülük esasına dayandığından, kapitalist beklentilerin tamamen dışında; İşçilerle müzisyenler doğrudan ilişkiye girmiş, sponsor, kilise, cami, devlet, burjuva yoktur.Paylaşım ve kardeşliğin ötesinde hiçbir şey yoktur. Etkinlik için herhangi bir giriş ücreti belirlenmemiş, kapıya, masrafları gidermek adına bir bağış kutusu konmuştur (Aid Box). İşçilerin makineleriyle kazak üreterek Kurtarılmış Üretim Araçları Orkestrası’nın yarısını oluşturması da anlamlı. Makinelerin kendini tekrar eden gürültüleri, işçiler tarafından kontrol bilgisayarlarıyla müdahale edilerek farklı loop’lar halinde hızlandırılmış besteye minimalizmden esintiler, hipnotik ve meditatif havalar kattı. Güzel havalar bunlar: İnisiyatif alma ve karşılıklı anlaşma, sorumluluğun paylaşılması. Patronsuz Kazak-Patronsuz Müzik buluşması, bela zamanları bir na-etkinlik.


15-22 marts 2016

Later into this broadcast concerts by:

Siebenstädt/Erol/Argüden/Tüzün (DE/TR/TR/TR), Miriam Siebenstädt: sax , Gülşah Erol: cello, Korhan Argüden: drums , Tolga Tüzün: electronics

Pernollet/Demi/Argüden/Adato (IT/TR/TR/UK) Vincent Pernollet: guitar, Duygu Demi: cello , Korhan Argüden: drums , Illi Adato: electronics

Çatı1972/Riva/Capurso (TR/CH/IT), Gürkan Baltacılar: guitar, Alex Riva: winds, Marialuisa Capurso: voice, electronics

Crocanti (ES), Marti Guillem: electronics


Joe Made This ‘DIY’

Bu spontan çeşitlilik merkezi sürekli bölüp, parçaladığı için merkeziyetçiliğe de karşı bir tutum. Kendi teknolojini üretmek, toprağı ekmek gibi pratik bir iştiraktır. Böylece deha miti yok oluyor ve herkes kendi dehasını buluyor. Bireyin teknolojiye hakimiyeti sistemi nakavt eder…

Ortaklaşa bir amaç da patronsuz alan yaratmaktır. Kapitalist üretim sürecinde patron ya hep daha zengin olur ya da iflas eder ama işçinin ve na-müzik sanatçısının “yoksul” durumu devam eder. O yüzden, hedefimiz kendimize patronsuz bir alan daha yaratmak, patronsuz ve tahakkümsüz oyun alanımızı genişletmekti. Bireylerin doğrudan çabasıyla gerçekleştirilen bu biçimdeki performanslar, çokluk, tarihte ve günümüzde burjuva bireyselliği olarak nitelendirilebiliyor. Bunu na-sanatçılar ve Özgür Kazova İşçileri olarak bire bir deneyimlediğimiz için söylüyorum, ayrı bir konferans konusu, başka bir yazımda değineceğim. Avant-garde sanat da Özgür Kazova İşçileri de “sosyalist” devletlerin ve “sol” örgütlerin hışmından geçerek bu günlere geldi. Hiç değilse söylemleri özgürlükçü ve işçiden yana olan ki buna müzik ve kültür işçileri de dahil olmalı, sosyalist oluşumları özeleştiriye davet etmek gerekiyor. Amacımız, iktidar kavramının gerekliliğinin kırılması ve müziği yapmaya başladığımız anda her türlü düşünce ve ideoloji eriyor, kafamız konuşmuyor, sadece müzik. İşin düşünce kısmı sahneden önce tasarlanıyor ve icra etme kısmında siyaset de eriyor, işçiler de kazak üretmeye konsantre olmuşken Enternasyonal Marşı’nı söylemiyor. Kapitalizmle mücadele aşamasında kitaplardan öğrendiğimiz ya da devrimci mücadele tarihi yanında ki asla küçümsemek için söylemiyorum, öğrendiğimiz yenilikler var, iyi ki var. Enstrumanların yapım aşamasına kadar var oğlu var. Kurtarılmış Üretim Araçları Orkestrası diğer bitişik yarısını kendi enstrumanlarını, bir nevi makinelerini üreten na-müzik sanatçıları oluşturuyor. Piyasada üretilen müziğin adı anıldığında bir yandan müzisyenlerin kullandığı, belli başlı firmaların ürettiği müzikal enstrumanların (hangi müzik?) çizdiği sessel çerçevelerin içinde konuşmak zorundayız, belki de aklımızı kaçırmamak için, oysa DIY tam bir kaçkınlık. Bir Les Paul ya da Stratocaster’ın icracısıyla arasına koyduğu tarihi, bilgisel ve uzmanlaşmaya dair mesafe, icracının kendi makinesini üretip onunla daha et, daha kemik olmasıyla ortadan kalkıyor. Müzisyenin kendi enstrumanını üretmesi ve standardizyasyondan kaçınması daha zengin bir ses çeşitliliği ve taklidi zor, özgün sesler anlamına geliyor, bir ses sanatçısının kalemi tıpkı bir şarkıcının her şarkıyı okumadan önce mikrofona iç çekmesi gibi, sürekli değişen sesler. İşte bu değişkenlik devamlı yeniliğin kapılarını çalıyor. DIY sanatçısı müzik dükkanı yerine Perşembe Pazarında ve Bauhaus’da dolaşıyor, sonunda kendinini elektrik, devre kovalarken buluyor, buna, sanatla, zanaatın buluşması da diyebiliriz, ancak art-nouveau usulü gibi pahada yüksek bir buluşma değil. Art-nouveau akımının söyleminde sanatçıyla zanaatkarı, dolayısıyla halkı buluşturmak vardı ama ürettikleri vazolar ve mobilyalar o kadar “estetik”di ki fiyatta anlaşamadılar. Oysa bir DIY sanatçısının alanını ikinci el dükkanlardan, çocuk oyuncakçılarına kadar, işlerin sessiz sedasız yürümesini sağlayan sıradan iyi insanların dolaştığı mekanlar oluşturuyor. Bu spontan çeşitlilik merkezi sürekli bölüp, parçaladığı için merkeziyetçiliğe de karşı bir tutum. Kendi teknolojini üretmek, toprağı ekmek gibi pratik bir iştiraktır. Böylece deha miti yok oluyor ve herkes kendi dehasını buluyor. Bireyin teknolojiye hakimiyeti sistemi nakavt eder, yüz lira vererek aldığınız bir ekolayzır pedalını kendiniz on liraya üretebilirsiniz, üstelik onu üretirken edindiğiniz bilgi sizi bir şey yapar.

Kurtarılmış Üretim Araçları Orkestrası’nın başka bir marifeti ise mekansal standardizasyonu parçalamak. “Serbest” piyasa ekonomisinin dayattığı konser mekanlarının dışına çıktık. Konser şöyle ya da böyle şu mekanlarda olmalıdır dayatmasına karşı Özgür Kazova İşçileri’nin uyguladığı başka bir kamusal alan mümkündür, mottosuyla, bir A.I.D Room geleneği olan (dünyada bir ilk değil), konser için tasarımlanmamış mekanları konser alanına çevirme işlemini paylaştık. Bu bizi evimizdeymiş gibi hissettirdi.


15-22 marts 2016

“Müziğiniz yabani at gibi, evcil olsa dinlendirir. Ürkütücü olmayan yanları da vardı: Gitar çalarken bağıran testere, bir kadının zinciri tavada gezdirmesi aklımda kaldı. Saatlerce dinlerim. Bunu sen, ben, herkes yapabiliriz hissi de güzel. Bizim müziğe katılımımız da öyle hissettirdi.” -Özgur Kazova

Karşılaşmanın ardından bir ay geçti ve Özgür Kazova’yı habersiz, teklifsiz ziyarete gittiğimde fabrikanın kapısı yine açık, konser hala devam ediyordu, günlük rutin… Makineler şakırken çaydanlığın buhar sesi eşliğinde Aynur Usta, Serkan Usta, Muzaffer Usta ile koyu bir sohbet demledik.

-Eski fabrikada hep aynı saatte işbaşı yapar, önümüze konan listedeki ip, model, en, boy, hep o listeyi uygulardık, hoşumuza gitmese bile. Maviyle, yeşil, yap diyorlar. Biliyorum ki sarı daha iyi gider. Burada artık kafamıza göre üretiyoruz, sizinle yaptığımız müzik de öyleydi, iyisiyle, kötüsüyle, özgür. Biz kazağı değiştirdik, siz müziği değiştirmişsiniz. Gerçi biz direnişin, dayanışmanın içinde büyüdük. Siz, biz, ayrı, gayrı yoktur. Farklı hayatların olduğunu kitaplardan değil hayat içinde öğrendik. Bu, ruhumuza işledi.

-Orjinali de bozmuşsunuz. Enstrumanlara bazı materyaller eklemişsiniz. Gitar, gitar değil, bambaşka bir ses. Biz de makinelerin tarak arabasını değiştirdik, Muzo, tarakları kesip daha kısalarını yerleştirdi, daha seri üretiyoruz. Bizim makine değiştikten sonra daha fazla iplik kullanmak zorundayız, kaliteyi artırıyor. Kapitalistler daha az iplik kullanmaya bakar.

-Penye mantığını trikoda uygulayabilir miyiz, diye düşündük. Şimdi trikolarımız klimalı gibi, t-shirt’lere hava giriyor.

-Makine ayarını da sıkılaştırdık, böylece makinenin hatalarını gördük. Nokta vuruşu yapabiliyoruz.

-Neydi öyle, birinizin kolunu takma zannettim, cihaz bağlamış, şaşkınlık.

-Ayı kafalı bir çocuk vardı. Ezan sesi üzerine rap gibi bir şeyler çalıp, etrafındakilerle gülüşmeye başladı. Neyi ima etmeye çalıştığını anlayamadık, sen de ortadan kaybolmuştun o sırada. Muzo seni sonra taksiden inerken görmüş.

Özgür Kazovacı’ların bu hassasiyetini müzisyen arkadaşlara ilettim. Performansda, Berlin’de bir mağazadan alınma ezan sesi çıkaran bir oyuncak kullanılmış. Amaç, sistemin, en kutsalı bile çocuklar için nasıl metalaştırdığını tiye almakmış. Olay, inançla dalga geçmek değil. Burada yapmayacağız da nerede yapacağız. Gürültüyü sordum işçilere:

-Gürültü uzaktan geliyor, bire bir değil. Bu kadar yakından duyunca, Gaziosmanpaşa’dan gelen inşaat gürültüsünün orada oturan insanlara neler hissettirdiğini anladım: Korna, vinç, dozer. Daha önce o gürültüyü koklamamıştım. Aynı gürültüyü sokakta duysam orada saatlerce durmam. Buraya gelen komşu esnaf beş dakika durdu, kaçtı. Ama, biz olayı biliyorduk. Özgürlük cezp edici. Üstelik belli, arkadaşlar notayı yalayıp yutmuşlar. O kendi yaptıkları enstrumanlarla normal müzik yapsalar ortalığı dağıtıp geçerler. Müziğiniz yabani at gibi, evcil olsa dinlendirir. Ürkütücü olmayan yanları da vardı: Gitar çalarken bağıran testere, bir kadının zinciri tavada gezdirmesi aklımda kaldı. Saatlerce dinlerim. Bunu sen, ben, herkes yapabiliriz hissi de güzel. Bizim müziğe katılımımız da öyle hissettirdi. Ama ustalık olduğu da belli. Kendine özgün bir uyumun olduğu doğru ama formatın iyi anlatılması gerek, çünkü o zaman daha kolay hissedebiliyoruz.

-Elime tencere tava alıp mikrofonlasam bir daha aynısını çalamayacağım, ama bu bir teşvikse ne güzel.

-Bir kıza teneke verdim, bir de kaşık. Performansın sonunda kaşık yamuldu, kız üzüldü, sarıldık.

-Gitarlar başlangıçta melodiyle girse, sonra çıldırsa, sonra tekrar melodiye geri dönse daha uygun olurdu. O zaman normale döneceğini bilirdim. (Bu beni, Sonic Youth’un, Diamond Sea, adlı parçasına götürdü.)

-Neydi o tekstil mankenine yaptığınız? Adam zili kıçına kıçına vurdu. Kadına şiddet bu olsa gerek. Feministler görse topa tutar sizi.

-Ama o adamın performans öncesi hazırlık yaparken ve çalarkenki ciddiyeti, konsantrasyonu, adamlar sallamıyor dedik.

-Kırk ülkeden insan ağırladık o gün. İstesen yapamazsın, çünkü düzen onu gösteriyor. Birilerinin gelip, bizim bir projemiz var, demesi önemli. Biz olmasak kimle yapacaklar.

-Gezi de bizim gibi patladı. Sünnisi, alevisi var mıydı. Biz de sıradan, işinde gücünde insanlardık ama hep içimize atıyorduk: Çok çalışmak, hak ettiğinden düşük ücretler, eşinle tiyatroya gidememek, dışarıda yemek yiyememek. Gezi de sıradan insanın ters giden bir şeylere haykırmasıydı.

Yurtdışında iletişim halinde olduğunuz Özgür Kazova gibi oluşumlar var mı?

-Örneğin VİEOME. Yunanistan’da kaldırım taşı üreten bir fabrikaydı (Kaldırım taşlarının altında kumsal var.) Patron iflas gösterip fabrikayı terk etmiş. İşçilerin direnişi, makinelere el koymalarıyla sonuçlanıyor ama malzeme pahalı. İşçiler, aynı makinelerle sabun, deterjan üretebileceklerini keşfediyorlar, şimdi öyle yapıyorlar. Selamlaştığımız birkaç oluşum daha var. Herkesin ülkesine göre kanunları var, enflasyon farklı, işçiler farklı. Bizim yaptığımız, İspanya’da daha kolay, Yunanistan’da acaba, Türkiye’de çok zor. Bu noktadan sonra planlı, programlı devam etmeliyiz. Elbette dayanışmayla ama asla bağışlarla değil. İstikrar sağlamalıyız. Amacımız daha fazla üretip ürünlerimize yeni pazarlar bulmak. Asli amacımız çalışma süresini altı saate indirip, insan gibi yaşayacak kadar para kazanmak.

-Görünüşte bir şirket, içeride işleme şekliyle bir kooperatifiz. Adı önemli değil. Köylülerin geleneksel İMC usulüyle çalışıyoruz da diyebiliriz. Türkiye’de kooperatifler var ama çoğunlukla tüketim kooperatifleri. Üretim kooperatifi olarak yalnızız. İstiyoruz ki çevremizdeki ayakkabı, plastik fabrikaları da kooperatifleşsin, birbirimize tutunalım. Birbirimizden alış-veriş yaparsak marka sevdası geriler. Önemli olan marka değil, kazağın içindeki hammadde. Bizim de bunu iyi anlatmamız gerek.

Adam naylon kazağa elli lira istiyor. İlk etiket fiyatı yüz lira. Bir miktar satıp voliyi vurduktan sonra elinde kalanlara 50% indirim çekip bir damping furyası pompalıyor. Biz yüzde yüz yün kazak üretiyoruz. İki yıldır zam yapmıyoruz.

Multiraid ‘Özgur Kazova’ Anti-Capitalist Textil Factory (206)

ipliği aldık

ördük

diktik

yıkadık

paketledik

42 Lira

8 Lira kar koyduk

50 Lira

Kapitalist ne yapıyor?

420 Lira

BULUŞMAK ÜZERE

. . .

Kaynak: AID Zine #02


XTRA:

Première release R3Z0L4B : “L’Intropil”

Artwork : Dave2000

Il est 6h du matin, les vagues s’écrasent lourdement sur le sable sombre, tout est calme, le monde des humains s’éveille difficilement et pourtant il est là, oui, il est là, comme déposé, ou mieux, façonné par une main divine.

Personne ne l’attendais mais R3Z0 est né.

Pointant à l’horizon, le disque de feu céleste caresse ses formes imparfaites, la brume matinale ne permet pas encore de voir distinctement les contours changeants de cette entité hybride, mais de douces lueurs jaunes, bleues, violettes percent de façon erratique son manteau vaporeux.

Le bruit des vagues au rythme imparfait nous berce encore un petit peu, un léger vent siffle en tourbillonnant, l’orage nocture a définitivement passé sont chemin…

‘Intropil’ by R3Z0L4B


Si vous souhaitez en discuter et vous féliciter,

vous pouvez participer au forum.

R3Z0L4B

Et si vous voulez participer aux prochaines compiles “Remontées Acides”

et “Refaire le monde” c’est encore ici.


BABA SAD: BABA TALK BABA EP

BABA SAD ‘ÖFKE HEDİYE’

“Bu bizim için büyük, insanlık için önemsiz bir adım.” diyen grup, PuNk ROck’tan dans müziğine, psychedelic rock’tan canlı görsel performanslara uzanan çok katmanlı kayıt ve müzikal atmosferleriyle tüm duyuları hedeflediklerini dile getiriyor.

Rock’n Roll sahnemizin yükselen kafası BABA SAD, bu ay içinde yayınladıkları ‘Öfke Hediye’ ve anti-militarist tavrıyla kulağımızın pasını atmaya devam ediyor; Spotify harici tüm dijital mecralarda yerini alan albüm için “Bu bizim için büyük, insanlık için önemsiz bir adım.” diyen grup üyeleri, PuNk ROck’tan dans müziğine, psychedelic rock’tan canlı görsel performanslara uzanan çok katmanlı kayıt ve müzikal atmosferleriyle tüm duyuları hedeflediklerini dile getiriyor.

BABA SAD by Begüm KOÇUM


Fury, and intense anger, screamed at full force in your face! It’s not until the third song Kendin Ol that Baba Sad vocalist Dehan Kılınçarslan tones back on the force for a moment, a sentence or two. Three Turkish punks that scream about dented souls and the cruel society that produces them. And where many of these powerful punk albums usually become blunt because the walls of guitar noise keep up a same dulling effect, Baba Sad knows when to pull back on the force and opt for a bit of subtlety. And that’s when the groove picks up, takes over and has you dancing and jumping like a madman awaiting that moment when the walls come back in and tower over you. Case in point, the thrashy fifth track Ruşen, so wild, so fast and so furious. These young Turks throw caution in the wind, meaty bass work all over the place and high energy drum work that is always revving up your anticipation. Six tracks and almost twenty two minutes of sweat dripping punk, raw and intense. And this kind of music needs it raw, bloody raw… stonerhive


Sonsuz Gece (Live) by BABA SAD / 2025 Hexe Music

With roaring vocals, hypnotic drum beats and hair-raising bass frequencies, BABA SAD continues to attract attention with their energetic performances built on lo-fi garage / punk aesthetics.

Founded in 2020 by Dehan Kılınçarslan and Yağız Nevzat İpek in Istanbul, the band added Efe Sanlav to its lineup in 2022 and realized various performances and shows with artists from different disciplines. Describing their music as “rock music combining roaring vocals, groovy bass lines and hypnotic drums”, the band draws inspiration from genres such as punk, garage, stoner rock, as well as gopnik techno and psychedelic rock.


BABA SAD by Begüm KOÇUM

Ep’mizi HEXE müzik etiketi ile yayınlıyoruz, Murat MRT Seçkin ve Hatice Arıcı grubun ilk gününden beri yanımızda oldu. Bu desteklerini işbirliğine çevirebildiğimiz için de ayrıca bir mutluluk taşıyoruz. Şarkıları kaydettiğimiz gece bizimle olan onlarca arkadaşımıza, çıktığımız yolda bizimle yürüdükleri ve bize inandıkları için teşekkürler.

BABA SAD

baba sad öfke hediye //bandcamp


BABA LIVE

Baba Sad iki yıldır merakla beklediğimiz kayıtları sonunda halka açtı. Hepimizi nefrete değil öfkeye yönlendiren, dinledikten sonra “kahrolsun ..” diyerek sokaklarda bağırma ihtiyacı duyacağınız neredeyse ev yapımı, canlı kayıtlı bir ses bombası ile karşımızdalar. HEXE MUSIC

Baba Sad has finally released the recordings we’ve been eagerly awaiting for two years. They’re here with a homemade, live-recorded sound bomb that will inspire not hatred but anger in us all, a sound that will make you want to shout “damn you…” in the streets after listening to it.

Astro Dehan by Murky Charade, Ankara 2023

BABA SAD ÖFKE HEDİYE

for more info & contact BABA SAD