
THIS IS ZOMBIE NATION
DO NOT GET HOPELESS BECAUSE THAT’S A SIGN YOU GOT BITTEN AND INFECTION IS SPREADING.
TREAT YOUR BITE WITH KINDNESS, HOPE, BEAUTY AND LOVE
THEY ARE LIFELESS BECAUSE THEY HAVE LOST LIFE WITHIN.
DO NOT LET THEM TURN YOU INTO ONE OF THEM. TREAT YOUR BITE WITH INTEGRITY, VISION AND LOVE.
NO MATTER WHAT YOU DO, DO NOT ROT WITHIN.
YOU CAN INSPIRE A ZOMBIE WITH YOUR LIGHT AND BRING THEM BACK TO LIFE. EVERY STEP YOU TAKE HAS AN EFFECT.
AND DON’T FORGET TO TREAT OTHERS INFECTIONS WITH KINDNESS.
by Lumineh
![]()

Kentsel Dönüşüme Karşı,
Ruhsal Dönüşüm İçin Çağrı!
Rafet Arslan 2008
“Kritik bir anda, herkesin dilindeki bir sokak şarkısının biçimlendirdiği bir hayat nasıl bir şey olurdu dersiniz?”
Son yıllarda şehrin horlanmış, kaderine terk edilmiş mahallerinde tuhaf bir şeyler oluyor. Dönüşüm gibi muhalif dilde önemli yer tutmuş bir terim üzerinden resmi otoriteler ve çok-uluslu kapital planlar yapıyor. Tarlabaşı, Sulukule, Balat… Öncelikle, bu mahallerin ne olduğuna kısa bir bakış atalım.
Bu bölgeler; yersiz yurtsuz kökenden beslenen Çingene topluluklarının, Anadolu’dan gelmiş burslu öğrencilerin, muhafazakar toplumsal cinsiyet kod sistemlerinin sapkın ilan ettiklerinin, hayat kadınlarının, çalgıcıların, artık toplayıcıların, hurdacıların, junky’lerin, akademik ya da entel olmayan sistem karşıtlarının, kendini izole etmiş psikotiklerin, gayrı meşrunun ve her türden mülksüzün zorunlu açık mahalle modelleri geliştirdikleri yerleşim alanlarıdır.
Sistem, bu bölgelerin kentsel kibarlaştırılmasını ve ardından soylulaştırılmasını gündeme getirmiştir. Böylece eskimiş, gözden düşmüş bu mahallerin toplumsal bilinçdışında birikmiş enerjileri yok edilecek, sistem dışı gayri meşru oligark trafiğine bağlanacak, kolluk güçlerinin geçmişte tam gözetleme, denetim ve sindirmeyi başaramadığı bu bölgeleri işgal etmesi ve otoritesini mutlaklığını kutsaması sağlanacak, mülksüzlerden boşaltılmış-temizlenmiş-kibarlaştırılmış mahallerin arsaları üzerinden kapitalin üretim-tüketim-yeniden üretim döngüsü hakim kılınacaktır. Kent merkezindeki kara delikler olarak bu alanlar, finans-kapitalin ışıltılı gösterisine dahil edilecek; sistemin doymaz bilmez vampir iştahı kendi hakimiyetinin dışında tek bir var oluş alanı kalmayana dek; kara delikleri yemeye devam edecektir.
Mülksüzler ise, kendi halince bir hayat sürdükleri mutlu olmasalar bile kendilerini huzurlu hissettikleri, bu bildik coğrafyalardan kent dış sınırına doğru sürüleceklerdir. Sistemin yerlerinden edilecek mülksüzleri itaate zorlamak için uzattığı bir parmak bal ise Toki modelinde cisimleşmiş toplu konut alanlarıdır. Yüzyıl başı Amerikan işçi sınıfına düzenlenmiş apartman dizgelerinden ve Le Corbusier’in Birlikçi Kent modelinin yozlaştırılmış ve bir çeşit kara mizaha çevrilmiş planlamalarından yola çıkmış toplu konut anlayışı; insanlara sadece geceyi kendi hücresinde geçirecekleri, toplu hapishane hayatı sunar.
Bu insanları birleştirmeye değil; kitleleştiremeye yönelik bir hamledir. Sonucu özgür bireylerin yan yana gelip toplumsallaşacağı bir kollektivite değil; robotlaştırılmış bir sürünün yalnızlık sürecidir.
Kentin dışında öbeklendirilen toplu konutlar aynı zamanda kenti gündelik yaşamdan ırak eden gettolardır. Bütünsel kent algısının kırılması izole bireyselleşme-yalnızlaşma sürecini arttırır. Gettosuna sıkışan bireyin psiko-patolojisinde bütünsel kente karşı travmatik bir korku oluşur. Kafka fragmanları gibi kent imgesi git gide büyürken, izole birey kendini küçük ve dışında hisseder; bir bakıma ötekileştirilir. Bu da ayrılığın, ayrılmışlığın gücünü arttırırken, Birlikçi ideali dışlar.
Denetimin zayıf olduğu mahallesinden koparılıp, etrafı otoyollar ve hiper marketlerin jungle’ı ile çevrili adalarına hapsedilen mülksüzlere sistem iki yeni hayat seçeneği sunar:
Yoksulluğun doğal dayanışmasından, cemaatsel ilişkilerden soyutlanmış kişinin; sistemin tam denetiminde ve vahşi kapitalizmin bencillik kültürüyle uyumlu, normal bir yurttaşlar haline gelmeleri hedeflenir. Yani kişilerin yaşamı, yaşam alanı modeline uygun olarak rasyonelleştirilir. Kapital kentinin kurallarına uymayanlara yaşam şansı tanınmaz. Artık, yerleştirildiği toplu konutlarda kola kutuları toplayamayacak, serserilik yapamayacak ya da parasız kalınca (ki genelde öyledir) deftere borç yazacak bir Rıza amca olmayacaktır. Hiper marketlerde borçlanmanın tek yolu kredi kartına sahip olmaktır. Kapıcı parası, apartman gideri gibi tanımadığı kavramlarla tanışacak; çocuğunu okula göndermemenin bir suç olacağı gerçeği ile yüzleşecektir. Sürekli sıkıştıran hayat şartları artık sürekli bir iş arayışına yöneltecektir. Sistem bio-politik araçlarla mülksüzlerin bedenlerini de tahakküm altına alacaktır. Mesai saatlerinin robotluğuna teslim rasyonel ve steril mezarlık hayatı, sistemin mülksüzlere sunduğu ütopya; işte budur.
Sistemin sunduğu diğer seçenek ise, dayatılan bu mezarlık disiplinini reddetmek ve kentin büyük suç pazarına eklemlenmektir. Bu yolun son uğrağı da sitemin diğer bir toplu yaşam seçeneği cezaevleri olacaktır. Sistem dışı özgürleşme pratiklerine soyunamayan izole mülksüz bireyleri bekleyen her seçenek; büyük kapatılmalara açılacaktır.
21. yüzyılın başında dünyanın tüm metropollerinde devreye sokulan bu soylulaştırma planına karşı çıkmanın yolu; kuşkusuz alternatif şehircilik modelleri önermekle başlayacaktır. 19. yüz yıl başlarında Charles Fourier’in ilk temellerini attığı, Letteristlerin ve Situasyonistlerin geliştirdiği Birlikçi Kent hedefinin en önemli öznesi, birlikçi bir mimaridir. Yaşam alanlarının kişilerin eğilimlerini, arzularını, düşlerini araştırmak için yola çıkmalarına yardımcı olabilmesi, iş ve eğlence arasında gerekli uyumun sağlanması, tutkuların özgürleşmesine ve iyiye doğru dengelenmesine yardımcı olması, ‘kendini bilen’ bu bireysel bilinçlerden kolektif yaratı ve şenliklerle taçlandırılacak bir toplumsallaşmaya ebe olması beklenir.
Birlikçi Kente giden ışıltılı yolun ilk basamağı, tek tek kişilerin özgürlüğe adım atacakları bir ruhsal dönüşü gerçekleştirmeleridir. Sistemin yapay ihtiyaçlar, sahte arzular yaratarak oluşturduğu sanal hayatlara karşı çıkmanın yolu, bireysel düşü kolektifleştirerek ruhsal dönüşümleri ayaklandırmaktır. Ruhsal dönüşüm ise, toplumsal dönüşümün anahtarlarını kuzey yıldızı gibi göz bebeklerinde barındırır.
Birlikçi Kent idealinin gerçeklemesi sadece kurumsal çalışmalar ile değil, pratik hayatın içinde olacaktır. Bunun için soylulaştırılan bölgelerde de, getto toplu konut alanları içinde de yapılacak kuşkusuz çok şey var.
Sistemin; sahiplerinin elinden alıp kibarlaştırılmış mahallerde tam da hakim olduğunu düşündüğü anda, mahrem ve steril duvarları sokağın sanatçıları için baştan çıkarıcı tuvaller olacaklardır. Işıltılı yeni kitsch mimari, boya darbeleri ile kirletilecek; sivil itaatsizlik refleksini ortaya koyacaktır.
Kent genelinde kolektif eyleme geçen düş, geçici ve kalıcı özgür bölgeler yaratılacaktır. Gösterinin işleyişi saptırılacak, var olan dünyanın dibine açılacak fare delikleri ile yeni bir dünyanın nüveleri şimdi ve burada oluşturulacaktır. Erekte olmuş şiir kitaplıklardan fırlayacak ve sokakları işgal edecektir. Oyun; şu anki sahibi çocuklardan tüm yaşları ve yaşamı kapsayacak şekilde insan hayatına egemen kılınacaktır. W. Benjamin’in deyişi ile ‘kritik bir anda, herkesin dilindeki bir sokak şarkısının biçimlendirdiği bir hayat nasıl bir şey olurdu dersiniz?’
Özgür düşünceyi ketleyen ahlaki yargı sistemlerini geçersizleştirmek, tüketim köleliğine karşı takas pazarları kurmak, sokakları festival alanlarına çevirmek, otoritenin gücünü ironinin kuvveti ile zayıflatmak, sanat ile hayat arasındaki köprüleri dinamitlemek…
Böylece, özgürleşen arzu ile kenti ilk defa gerçekten keşfetmiş olacağız; fethedeceğimiz günün hayallerini büyütmek için!



Call For a Spiritual Transmutation,
Against Urban Transformation!
Rafet Arslan 2008
“How would be a life that was carved out of a song seng by everybody on the streets, at a critical moment?”
For the last decade something weird has been occuring in the humiliated, forsaken districts of the city. Legal authoroties and multinational capital has plans out of such a term as transformation which has a significant place in a contrary language. First we should tell more about these distincts, namely Tarlabaşı, Sulukule, Balat…
These distincts are places which have been fed by deterritorialized lineage like gypsies, youngsters from eastern Anatolia who came with scholarships, ones so called perverts by conservative social sexual codes (transvestites, gays, lesbians, etc.), prostitutes from both sexes, music players, waste pickers, junkmen, junkies, non-academic, non-entellectual system opposers, where they grow their own models of habitats.
System has brought in urbanization and then aristocratization of these distincts. Therefore, the energy accumulated within social unconscious of these wrecked, discredited distincts would be cleared off, would be bounded to illegitimate traffic of oligarch out of the system, hence the occupancy and absolute authority of police force that could not penetrate into those districts to watch, control and intimidate in the past could be provided. Only then it would be possible to make production-consumption-reproduction cycle of capital dominant over these areas that will have been urbanized and cleaned out of the disposessed. Those regions, those black holes of the city will be involved in the sparkling show of finance-capital, the apetite of system that is never satisfied will go on to eat everything including black holes until no area will be left for existance of any other life form out of its dominance.
The dispossessed will be driven off to outer borders of the city from the places they felt relatively safe and familiar even if not really happy. The only benefit the system offers to these people in return for evacuation of their places are the apartment houses in forms of Toki model. This perspective of cooperative housing derived from apartment series designed for American worker class and inspired by Coopreative City model of Le Corbusier was embodied in such degenerate plans that turned into a kind of sick humour. What is offered by that is a collective prison life in which everybody can pass the night within his own cell. This is a movement to mass people, not to collect them together. And the result will not be a collectivity where free individuals come together and socialize, for it is a process of isolation of a gang that is to be robotized.

Those apartments grouped out of the city borders are also ghettos whose daily lives are aparted from city. Such a break in total urban conceptualization helps the isolation process of abandoned individual. Then a travmatic fear develops in psycho-pathology of the individual who feels stucked in his ghetto against totality of the city. Just like in the fragments of Kafka, isolated individual feels himself small and excluded while the image of the city increasingly expand. In other terms, he is alienated which enhances the influence of isolation and externalize the Collective ideal.
System offers the disposessed who banished from his weakly controlled distinct and confined into these islands surrounded by autobans and hypermarkets.
The aim is transformation of ones who have been separated from a natural cooperation arised from poverty and all of those collective relationships into normalized people that compete with the culture of the very self dictated by cruel capitalism and under complete control of the system. Any one who does not obey the rules of the city of capital are not let to live. He won’t be able to collect empty cans, walk around adrift, or when he runs out of money (that is the case almost everytime) he won’t be able to find an uncle who has this grocery to be taken haphazardly. The only way of paying later is having a credit card in hypermarkets. He will find out new terms like doorkeper’s remuneration and contribution to building’s expenditures, he will face the fact that it is a crime not to send his child to school anymore. This life will impose him to find a continuous job. The system will dominate the body of the dispsessed by the help of its bio-politic tools. He will soon give up to robot work of the very fixed working hours. A rational and quite sterile cemetery life, this is the utopia system promises for disposessed people.
The other option system offers is to refuse this cemetery discipline imposed and joining into great crime market of the city. But this way will probably end in jail which is another collective life form generated by the system. In short, any option in front of the disposessed who has no way of embarking any praxis of liberation outside of the system, will end up with Great Confinements.

In the beginning of 21st century, the way of opposing this urbanization plan which has been operated in all of the metropolises of the world, will certainly start by offering alternative city plannings. The most significant subject of a Unionist City plan developed by Letterists and Situationists on the basis of Charles Fouriers principals that emerged in the beginning of 19th century was a unionist architecture indeed.
Living spaces that make it possible for people to search their tendencies, desires and dreams, a harmony between work and joy, liberation of passions in order to go towards equilibrium and serving for good was expected, hence the ‘consciouss individuals’ would be able to give birth to a socialization adorned by collective creations and celebrations.
The first step of this way to Unionist City is the emergence of a spiritual transformation each individual will experience to take his freedom over. The way of refusing the virtual lives that system generates by creating artificial needs and imitated desires is inciting a collectivity of individual dreams and arouse the spiritual transformations. This spiritual transformation is what holds the key of a social transform.
Emergence of Unionist City is part of practical life rather than theoretical studies. Therefore, there are so much to do in both urbanized regions as well as areas of ghetto apartments. At the very moment when the system has already managed to take those civilized districts over and dominate, the refined and confident walls of saved regions will be nothing but tempting canvas to street artists. The new sparkling architecture of kitch will be spoiled by civil disobedience reflexes.
When dream is in charge all over the city, there will be temporary or permanent free regions. The parody will be distracted, cores of a new world will be created in the rat holes, now and here. Erected poem will get out of libraries and invade the streets. Game will master all people’s lives at any ages, not only children who are the natural owners. Just as W. Benjamin put it; “How would be a life that was carved out of a song seng by everybody on the streets, at a critical moment?”
Invalidating the moral judgements that prevent free thought, setting barter markets against consumption bondage, turning the streets into places of festivals, defeating the power of the authority by the power of irony, dynamiting the bridges between art and life itself…
Then we will have discovered the city for the first time indeed by the help of nothing but liberated desire; just for growing the dream of our invasion.

Yakın zamanda kaybettiğimiz ‘Maestro’nun anısına.





































Gökhan Gençay
‘Benim Kanım’
“Benim Kanım”, 2021 yazının sonunda okurlarla buluştu. Anaakım yayınevleriyle biçim ve sunum hususunda anlaşamadığımız için bir çeşit yeraltı yayını gibi basıldı, kulaktan kulağa duyuruldu, sıfır tanıtımla sınırlı sayıda kitapçıya ulaştı. Aşağılık kompleksinden kıvranan muktedirler bilinçli olarak görmezden gelse de şu veya bu şekilde muhataplarının bir kısmına ulaştı. Punklardan, gençler ve genç kalabilenlerden, skateboarderlardan, her çeşit uyumsuzdan aldığım göz yaşartan dönüşler, mailler de bunun göstergesi oldu.
“Benim Kanım” sadece öykülerden ibaret değildi, underground illüstratörler hiçbir telif talep etmeden destek olarak kitapta çizimlerini paylaştı. Velhasıl, benim kanıma Erman’ın, Cleon’un, Pakito’nun, Nicolas’ın, Fredox’un ve Jeremy’nin kanları da dahil oldu. Akacak kan damarda durmadı ve biz de akıtmaktan zerre çekinmedik. “Benim Kanım” böyle karşınıza geldi.
Aradan geçen süre boyunca kâh Kadıköy sokaklarında stencil olarak belirdi, kâh kitapçıların vitrinlerinde yerini aldı, kâh dünya seyahatine çıktı, Barcelona’yı, Berlin’i, Endonezya’yı, New York’u, Prag’ı dolaştı.
Son olarak da, aşağıda da gördüğünüz üzere, kitabı ithaf ettiğim üstadım Chuck Palahniuk’un kütüphanesinde yerini aldı. “Benim Kanım”ın Portland’a, Chuck’ın eline geçene kadarki macerasını, okurlarının gönderdiği fotoğrafların bir bölümüyle kısaca paylaşayım bu vesileyle.
Destek veren, sahiplenen herkes sağolsun, varolsun. “Benim Kanım”ı beğenenlere artık “Melek Yüz”ün sırasının geldiğini de duyurmuş olayım.

Her zamanki sloganımızla bitirelim:
RISE OR DIE !
Bir çift dünyayı ürkütür, soyutlamanın çifti. Devletlerin ve orduların, şirketlerin ve toplumların kaderleri buna bağlıdır. Birbirleriyle çekişen bütün smıflar, yönetseler yahut yönetilseler de, buna saygı gösterirler hatta korkarlar. Bizimkisi yeniye -parmaklarıyla X yaparken- gözü kapalı atlayan bir dünya. [001]
SOYUTLAMA
McKenzie Wark
‘Bir Hacker Manifestosu’ndan Türkçeleştiren Merve Darende
Bütün sınıflar kaderlerinin halen bağlı olduğu, dünyanın bu amansız soyutlamasından korkarlar. Sadece hacker sınıfı hariç bütün sınıflar. Bizler soyutlamanın hackerlarıyız. Yeni kavramlar, yeni algılar, yeni duyular ve hacklenmiş ham bilgi meydana getiririz. Hangi kodu hacklersek hackleyelim, programlama dili, şiir dili, matematik ya da müzik, eğriler veya renkler olsun, bizler yenidünyaların soyutlayıcılarıyız. Kendimizi araştırmacı, yazar, sanatçı, biyolog, kimyager, müzisyen, filozof ya da programcı olarak tanıtsak dahi, bütün bu öznelliklerin her biri yavaş yavaş oluşan ve aslında kendisinin farkında olan bir sınıfın parçasıdır. [002]
Ve tam olarak kim olduğumuzu bilmiyoruz. Bu kitabı; köklerimizin, amaçlarımızın ve ilgi alanlarımızın manifestosu yapma arayışı bundandır. Bir hacker manifestosu: sadece hackerın doğası gereği onu diğerlerinden farklılaştıran bir manifesto değil, zamanla kendisinden bile farklılaştıran bir manifestodur. Hacklemek farklı olmaktır. Bir hacker manifestosu betimlemenin kabul etmediği bir şeyi betimleme iddiasında bulunamaz. [003]
Hackerlar dünyaya yeni şeylerin gelmesine imkân yaratırlar. Her zaman büyük şeyler ve hatta iyi şeyler bile değil ama yeni şeyler. Sanat, bilim, felsefe ve kültür gibi bilginin toplanabileceği, çıkarılabileceği ve dünya için yeni imkânların yaratılabileceği, bilginin her türlü üretiminde hackerlar eskiden yeniyi çıkartırlar. Bu yenidünyaları yaratırken, onlara hükmetmiyoruz. Yarattıklarımız, bizim tek başımıza ortaya çıkardığımız, dünyaları yaratan araçları tekelinde bulunduran başkalarına ve onların çıkarlarına, devletlere ve şirketlere ipoteklidir. Ürettiğimize sahip değiliz-o bize sahip. [004]
Hackerlar bilgilerini ve kıvrak zekâlarını ve nüktedanlıklarını kendi özerkliklerini devam ettirmek için kullanırlar. Bazıları parayı alır ve kaçarlar.(Şerefimizle yaşamalıyız.) Bazıları şereflerini tehlikeye atmaktan korkarlar.(Yapabileceğimiz en iyi şekilde yaşarız.) Bu yollardan birini seçenlerimiz sıklıkla diğerini seçenlerimize içerlerler. Bazısı sahip olamadığı refaha içerler, bazısı da dilediği gibi hack eylemi yapabilme özgürlüğüne sahip olamamaya içerler. Hacker sınıfının tehlikeleri atlatmasını sağlayan, bir sınıf olarak çıkarlarımızın daha soyut bir ifadesi olması ve bu çıkarların diğerleriyle dünyada nasıl buluştuğudur. [005]
Hackerlar birleştirici değillerdir. Çoğu zaman tekilliğimize dalmaya istekli değilizdir. Kolektif hack olarak adlandırılan eylem, aslında zorlayıcı bir birlik olmamakla birlikte, farklılıkların aynı hizaya getirilmesine dayanarak bir sınıfın çıkarlarını gözetir. Hackerler bir sınıftır ama soyut bir sınıftır. Soyutlamalar yapan bir sınıf ve soyut bir sınıf. Hackerları bir sınıf olarak soyutlaştırmak aslında öncelikle sınıf kavramını soyutlaştırmak demektir. Hacker sınıfının sloganı, birleşmiş dünyanın işçilerinin değil, çözülmüş bir dünyanın çalışmalarınındır. [006]
Her yerde soyutlama hüküm sürer ve bir somutluk kazanmıştır. Her yerde soyutlamaların düz çizgileri ve kusursuz eğrileri meseleleri karışık ama etkili vektörler olarak düzenler. Ama eğitimin soyutlamayla ne üretilebileceğini öğrettiği yerde, soyutlamaların kendilerinin nasıl üretildikleri bilgisi hacker sınıfı için daha faydalıdır. Deleuze: “Soyutlamalar hiçbir şey açıklamazlar, onların kendilerinin açıklanmaları gerekir.” [007]
Soyutlama ortaya çıkarılabilir ya da üretilebilir, maddi ya da manevi olabilir ancak soyutlama her hack eyleminin ürettiği ve tasdiklediği bir şeydir. Soyutlamak bir düzlem yaratmaktır, aksi takdirde farklı ve ilişkisiz meseleler olası ilişkiler getirebilir. Soyutlamak doğanın gerçekliğini ifade etmek, onun olanaklarının örneklerini göstermek, sonsuz ilişkisellikten bir ilişki çıkarmak ve çeşitli şekillerde göstermektir. [008]
Tarih soyutlanmanın üretimidir ve üretimin soyutlanmasıdır. Hayatın bir çağdan diğerine değişiklik göstermesinin sebebi zorunluluktan özgürlük elde etme işleminin yeni soyutlama şekillerine göre uygulanmasıdır. Tarih birbiri ardına gelen hacklerle, gerçek kılınmış sanaldır. Tarih, hacklendiği sürece doğanın birikerek artan niteliksel farklılaşmasıdır. [009]
Doğanın soyutlamasının akabinde onun üretkenliği ve hayati ihtiyaçların üzerine artı değerin üretimi gelir. Tekrar tekrar ihtiyaçtan daha ileri soyutlamalar, ileri üretkenlik, üreterek -en azından potansiyel olarak-ihtiyaç üzerinden büyüyen bu artı değer, büyüyen bir hack kapasitesi getirir. Ama hacklemenin doğası, artı değerin üretimi bizi rahat bırakmaz. Tekrar ve tekrar, azami ihtiyaçlar üzerindeki artı değeri kontrol eden bir yöneten sınıfı ortaya çıkar ve gözden kaçan ihtiyaç araçlarını üreten bu insanlara yeni ihtiyaçlar getirirler. [010]
Bizim zamanımızı farklı kılan, uzun zaman hayal edilmiş, zorunluluktan uzak bir dünyanın olabilirlilik ufkundaki görüntüsüdür. Soyutlamanın üretimi, hacklemeyi seri bir halden modası geçmiş bir hale çeviren ve sınıf çıkarlarını gerileten, bir kere ve hepimiz için, zincirleri kırabileceği bir eşiğe ulaştı. Debord: “Dünya zaten, yaşaması için halen bir bilince sahip olduğu zamanın hayaline sahiptir.” [011]
Keşif ihtiyaçların anasıdır. Bütün devletler servetlerinin ve güçlerinin üretimi için soyutlamaya bağımlıyken, bu devletlerdeki yönetici sınıfların yeni şekillerdeki soyutlama üretimini hoş karşılamazlar. Yönetici sınıf daima hackerı kendi yaratımının kontrolünden mahrum bırakarak, yenilikleri kontrol etmenin ve onu kendi çıkarlarına çevirmenin bir yolunu arar ve böylece dünyayı tamamen reddederek kendi gelişimini idare eder. [012]
Yeni soyutlamalar toplumdan hack eylemiyle ayrılan kimseler tarafından gerçekleştirilirler. Eskisinden yenidünyalar hackleyen biz diğerleri, sadece uzak yabancılar değil, aynı zamanda mevcut sınıflardan da ayrı olanlarız. Bir grup olarak ya da programcı, sanatçı, yazar, bilim adamı, müzisyen olarak kendine özgü varoluşumuzu tanımlarken, nadiren bu kendimizi gösterme yollarını bir sınıf deneyiminin katıksız parçaları olarak görüyoruz. İnekler ve ucubeler başkaları tarafından dışlanarak negatif bir hale gelirler. Beraber bir sınıf oluşturuyoruz, öyle ki kendisini varoluşun içine yontan ve bunu kendisi için yapan bir sınıf. [013]
Gerçek, soyut aracılığıyla tanımlanır, üretilir ve açığa çıkarılır. Gerçek, maddedeki gizil potansiyel değildir, potansiyelin potansiyelidir. Hacklemek soyutu üretmek ya da bilgiye uygulamak ve böylelikle yenidünyaların olanaklarının, zorunlulukların ötesinde ifade edilmesidir. [014]
Bütün soyutlamalar, doğanın soyutlamalarıdır. Soyutlamalar maddi dünyanın potansiyelini açığa çıkarır. Soyutlama maddesel dünyanın en tuhaf özelliğine, bilgiye güvenir. Bilgi belirli bir maddesel formda bağımsızca varolabilir ancak maddesel form olmaksızın varolamaz. Hack doğanın maddesel özelliklerine dayanır ve gene belirli maddesel bir formun bağımsız birşeyini keşfeder. İşte, maddesel ve maddesel olmayan. Maddenin maddesel olmayan gerçekliğini ve onun bilgisinin özelliklerini açığa çıkarır. [015]
Soyutlanma her zaman doğanın bir soyutlanmasıdır, doğanın çiftini yaratan bir süreç, ikinci bir doğa, ortak hayatın kendi ürünleri arasında ikamet ettiği ve doğal olmak için ürettiği çevreyi almaya geldiği, insan var oluşunun bir alanı. [016]
Toprak doğadan bir kaynak çıkarmadır, mülkiyet şeklinde soyut kılınan doğanın üretken potansiyelinin bir yönü. Sermaye topraktan bir kaynak çıkarmadır, mülkiyet şeklinde soyut kılınan toprağın üretken potansiyelinin bir yönü. Bilgi zaten topraktan kaynak çıkarmış olan sermayeden bir kaynak çıkarmadır. Bu çiftin çiftidir. Soyutlamanın üretimi sermayenin ötesindedir ancak her ikisi de kendi ayrı varoluşlarını mülkiyet şeklinde üretirler. [017]
Toprağın üretken bir kaynak olarak gelişimi, sermaye şeklindeki kendi soyutlanması için tarihsel ilerlemeler yarattığı gibi, sermayenin gelişimi de bilginin entelektüel mülkiyet formunda daha soyutlanması için, tarihsel ilerlemeler sağlar. Geleneksel toplumlarda, toprak, para ve bilgi, göreneksel ya da kalıtımsal bağlarla belli sosyal ve bölgesel güçlere bağlıydılar. Soyutlanmanm eski feodal enkazı hacklemesi, özel mülkiyete evrensel bir hak şeklindeki mülkiyetin daha soyut bir formuna dayanan bu kaynakların liberalleştirilmesiyle olur. Bu evrensel soyut form önce toprağı, sonra sermayeyi ve şimdi de bilgiyi kapsar. [018]
Mülkiyetin soyutlanması üretken kaynaklan serbest bıraktığında, aynı zamanda bir sınıf bölünmesi yaratır. Özel mülkiyet toprağı sahiplenen pastoral bir sınıf ve bundan mahrum bırakılan bir çiftçi sınıfı meydana getirir. Özel mülkiyetin soyutlanması, insanları topraktaki geleneksel ve komünal haklarından mahrum bırakarak, çalışan sınıf olma yolunda yoksun bırakılmış bir sınıf yaratır. Bu çalışan sınıf, imalatın maddesel araçlarını ellerinde bulunduran yükselen sınıf sahipleri yani kapitalist sınıf için çalışmaya koyulurlar. Bu çalışan sınıf ciddi anlamda sınıf kuralını yıkma söyleminde bulunan ilk sınıftır. Ancak bu tarihi görev, mülkiyet şekli soyutlamanın kendi içindeki üretken enerjilerde gizli olan sınıfsızlığın gerçekliğini açığa çıkaracak derecede soyut olamadığı için başarısız olur. [019]
Yeni soyutlamaları her zaman hack yaratır. Hacker sınıfının ortaya çıkmasıyla, yeni soyutlamaların üretilme oranı ivme kazanır. Entelektüel mülkiyetin, mülkiyetin bir şekli olarak tanınması-kendisi bir soyutlama, yasal bir hacktir- bir entelektüel mülkiyet yaratıcıları sınıfı yaratır. Ama bu sınıf halen çıkarları geri plana atılmış diğer sınıfın yararına çalışır. Özel mülkiyetin bilgiye yayılması, hacker sınıfını mülkiyetin bir şekli olan soyutlamada kendi yeniliklerini kendisi üretebilen bir sınıf yapar. Çiftçiler ve çalışanların aksine, hackerlar henüz mülkiyet haklarından tamamen mahrum bırakılmamışlardır, ama yine de kapasitelerini üretim araçlarına sahip olan bir sınıfı -vektörel bir sınıfı, çağımızın ortaya çıkan yönetici sınıfı- soyutlamak için kullanmalıdırlar. [020]
Vektörel sınıf hackerları entelektüel mülkiyetlerinden mahrum bırakmak için şiddetli bir mücadele verir. Patentler ve telif hakları yaratıcılarının değil, bu soyutlamalarının değerlerini paraya çeviren vektörel sınıfının ellerine verir. Vektörel sınıf soyutlamayı tekeline almak için çabalar. Vektörel sınıf için “politika entelektüel mülkiyet üzerindeki iletişim, kontrol ve komuta gibi askeri strateji araçlarının mutlak kontrolüdür.” Hackerlar kendilerini hem bireysel olarak hem de sınıf olarak mahrum bırakılmış bulurlar. [021]
Vektörel sınıf entelektüel mülkiyetin değerini paraya çeviren araçlar üzerindeki tekelini sağlamlaştırdıkça, hackerlar daha çok karşılarına çıkarlar ve sınıf düşmanı olurlar. Hackerlar vektörelistlerin, hackerların ortak olarak üretecekleri bilgiyi kendilerinin sahiplenerek erişim için fahiş fiyatlar istemelerine karşı mücadele etmeye başlarlar. Hackerlar soyutlamanın metalaştırıldığı ve vektörel sınıfın özel mülkiyeti haline getirildiği çeşitli şekillerin karşısına çıkarlar. Hackerlar en iyi ifadeyle, kendi sınıf çıkarlarını soyutlamanın serbest üretimine dayandıran ve bu tarz bir mülkiyetin belirli engellerinden değil de mülkiyetin kendisini soyutlaştıran bir sınıf olma mücadelesiyle biline gelir. [022]
Kıtlık mitinden bu yana gelen üretken ve yaratıcı kaynaklan liberalleştirmek için, hackerların çalışanlar ve çiftçilerle-dünyanın bütün üreticileriyle-bir araya gelmesi gereken zaman gelmiştir. Dünyayı metalaşmış sömürü yoluyla kendi yıkımından kurtaracak, işbirliğinin yeni şekillerinin yaratılmasının zamanı gelmiştir. Çağımızın en büyük hack eylemleri belki de ortak özgür ifadelerin örgütlenme şekillerini ters yüz edebilir ve böylece insanların yönetici sınıfa hizmet etmesindense soyutlama insanlara hizmet eder. [023]
HAYKIR!
Aşkı Arabeksleştiren
Tüm O Aptal Şarkılara
