
kıyamet kendini tersiyle eşitliyor
Neslihan Yalman
bir şair de bir cumhurbaşkanı kadar şerefsiz olabilir
artistik piçliğin ses yükselttiği kuru kafaların oyununa geliniyor
sahne 1: pörsütülmüş memelerini sallaya sallaya kahin
mağaza yağmalamaktan duyulmuyor iniltiler
tuvalet kâğıdına sarılmış reyonların arkasında sevişen
‘‘hardcore’’ makarnalarla bir sanatçı portresi Sasha Grey
sahne 2: ceketini solundan kalkarak iliklemek
fuayelerde damızlık kahkahalarla
bir grup birbiriyle sözcük çiftleştiriyor
orada taşaklarından mercimekli soteler fışkıran
bacakları peksimet kurusu kumarbaz karılar
eğleniyorlar hep beraber dizelerle korodan şarkılar
kuyruğuna bas!.. –şimdi de ‘‘online’’ tuşuna
hiç heyecanlı değilsiniz, gizemli ve karanlık
insanlığın ortak bir düşmanı var artık
tanrısı da varsa şayet, adaleti serttir
adaleleri, penisi, açlıktan gözü dönmüş haikuları
pencereni aç
sağlığını düşünüp
mastürbasyon yap
sahne 3: birden zarif kumların zeminden kürsüleri havalandırışı
soylu ihanetlerin ağulu renk değişimi tartışılıyor
bütün sistemlerin gamsız hacimsizliği üstünden
demir atmış protokoller karşısında dimdik
çakma bir Hollywood ‘‘after efffects’’i
çöp kamyonlarıyla standa tersten dalıyor
bir Caravaggio tablosu şahikası adeta
salonlar mikrop meleğinin revirine açılıyor
ortalıkta kopmuş başlık heceleri, atılan kart sloganlar
mikrofondan art arda sıralanan kapsül isimlerle
lütfen şair B. B Blok 2. Salon’a
lütfen şair B. B Blok’ta şair B. Salonu’na
büyük vurdumduymazlıklarla ofset baskıların
deprem tehlikesi ülkeye köklerini salıyor
yooooo canım, ben hiç oturmayayım
şair dediğin evine vaktinde varmalıdır
ayakta sıçmalıdır ne biriktiyse alışveriş sepetinde
yastığa vurmalıdır öğrenciler vurulurken başını
biz böyle öğrendik ‘‘şairin namusudur şiir’’
sahne 4: domestosla yıkanmış altmış beşliler kuyruğu
yere yığılan yaşlıların hızını alamıyoruz
cinayetler akmak istiyorlar marketlere
işsizlikten mideleri kurt kabaranlar
nefret döküyorlar biriken suskunluklarından
onlar nefretlerini yüreklilikle dile getiriyorlar
şairse düt yemiş araba
hayat saçma bir devrim, kapalı spor salonları hariç
barınaklarda köpekler açlıktan taze baldır parçalıyorlar
sahne 5: silahtan sakınmak, kader peygamberleri
infial, koşun, birbirlerinin üstüne binen
azgın kitap kapaklarının 3.sayfa halvetini görün
doğada insandan daha tehlikeli insanlar da var
yazılanlar gücüne gitmesin sınıf bilinci olmayan çekirgelerin
azı kuşları, Hitchcock, Stephen Hawking’lerle
öpüşsün cigara külü kokan kâğıttan halılar
‘‘Howl’’ – ovlllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
Ovvvvvvvvvvvvv vovvvvv ovvvvv
gözlerini görmediğiniz savaşa belirsizliği emanet edin
bağışıklığı ansızın çökecek taşlaşmış böbreklerinizin
füzeler tepelerde, artçılar şahlanmış denizlerle birleşerek
korkulan korkulan daha çok korkulan
bir dize doğrulmuyor ıkınsalar da yıkılan tarihin
altında Pompei’den geri kalanlardan
geliyor sokağa çıkmanın yeniden yasakları
yasaklar sizinse sokaklar bizimdir
enselerinde solucan delikli bıçak taşıyanların
tırnaklarını böceklerin yaladığı otların arasından
odalardan çalışmayan metro hezeyanlarına mecburi
açlığın azametiyle sahilleri dökecekler geliyor
sahne 6: bir şair de bir cumhurbaşkanı kadar etkisiz eleman
söz sanatlarının gül suyuyla yıkandığı lokumlar nefis
ceketini iliklemenin devletle benzer tarafları var
oysa gördünüz mü, hepimizi darp ediyor bugün salgın
polisler, cemaat işbirlikçileri, çöken internet demeçleri
dişlerini ete bandırmış liberal sansarların
bencilliğin nazlı ceylanlarıyla kuduz aşırmaları
sivil toplum hizalarıyla çekilen kırmızı şeritler
şarap çeşmelerinin aktığı toplantılardan
dikenli sarmaşıkların vahşetiyle kaçacakları gün
dolandırıcıların meşruluğunu anlayacaksınız
nitekim, bildiği bir şeydir toprağın parçalaması omurlarını
cesetle doyan buzdolabının da tarihsel bir gün tepesi atar
uçtuğu görülmüş müdür dinginliğine aldanarak
virüsün kararlı havayollarından geçip giderek
saydam kanatlar gibi
gerçek bir yüzleşme yeniden yükleniyor
gerçek bir kilitlenme birazdan
polisler tüm pembe şeritleri şiddete boyuyor
olay yeri levazımatçılarına sorulduğunda
yalnızlığa yetişemediği görülüyor ambulansların
havayı düğmeleyip, rüzgârı pelerinine iliştirmiş salgın
kara orman vaşaklarıyla sivri sinekleri de takarak peşine
taze nefesini salıyor kent ormana
çiçekler etkilenmiyorlar, yorulmuş çakıl taşları
pekâlâ bir şair de bir öğretmen kadar mürit olabilir
bir siyasetçi kadar ebleh, bir din adamı kadar konformist
son karar lağım faresinin