
Dergiler ve magazinler de okurların şeklini aldı, gittikçe daha yüzeysel ve ortamcı oldular ya da olmak zorunda kaldılar -ayakta kalmak için-. Kendilerinin bile sevmediği ya da dalga geçtiği, inanmadığı kişilerin haberlerini yapmak zorunda kalıyor çoğu, çünkü bunlar merak ediliyor ve insanlar bunlar hakkında yazılar, linkler görmek istiyor. –Kaan Akay
Golem sahne adıyla tanıdğımız Kaan Akay Dj’liğe 1997 yılında başlıyor. Bir çok festival ve mekanda beraber çaldığı Dj’ler arasında Dj Suv, Grooverider, Adam F, Goldie, Photek, Total Science, Klute, Dillinja, Paradox gibi isimler var. Yurtdışında ise Bristol ve Londra gibi şehirlerde çalmışlığı var. Prodüktörlük yakasında da Flatliners, Psycho Mantis, Extreme Parking mahlasları altında başka müzisyenlerle de işbirlikleri yaptı. Zeleia ile beraber kaydettikleri ambient türündeki albümü de bu birlikteliklere eklenebilir. Uzun zamandan beri davul çalan Kaan’ın yer aldığı gruplar arasında Proudpilot, Altgeçit, Rashit, Tatufly, Funeral Pyre of Mankind bulunuyor.
Ümit Üret 2018 / AID Zine #7
Golem: Sadece bazı şeyleri fazla ciddiye alıyorum ve kendimce ne yazık ki istemeden aşırı romantize ettiğim durum ve konular olabiliyor, müzik de bunlardan biri hatta en önemlisi. Çünkü benim için bir hobi olmanın çok ötesinde ve neyse ki benim gibi olan başka insanlar da var etrafımda, dolayısıyla onlar bu sivri dili ya da sert çıkışlarımı neden yaptığımı görüp anlayabiliyorlar sanırım. Ülkemizde de dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi yine her şey bağlantılara ve tanıdıklara bağlı, onlarla aranı iyi tuttuğun sürece onlar da seni pohpohluyor genelde, böyle karşılıklı bir körler ve sağırlar birbirini ağırlar durumu mevcut yani. Alan da memnun satan da memnun, dolayısıyla azıcık bile bu düzenin karşısında olup ortalıkta olup sevilen birileri hakkında negatif bir yorum yaparsan ya “hater” olarak anılıyorsun ya da “kıskanıyor kesin” damgası geliyor, biraz komik ve acı ama böyle ne yazık ki.
Ortada ne söylenirse buna inanan ya da zaten bir sürü şeyi sindirmeden tüketen bir topluluk var, dolayısıyla dergiler ve magazinler de okuyucuların şeklini aldı, gittikçe daha yüzeysel ve ortamcı oldular ya da olmak zorunda kaldılar ayakta kalmak için. Kendilerinin bile sevmediği ya da dalga geçtiği, inanmadığı kişilerin haberlerini yapmak zorunda kalıyorlar; çünkü bunlar merak ediliyor ve insanlar bunlar hakkında yazılar, linkler görmek istiyor. O zaman okunur oluyorsun ve devam edebiliyor yoluna herkes bir şekilde. Ya da bana öyle geliyor, bilemedim.

The Future is Now > Golem Radio Shows
Kaç yıldır radyo programcılığı yapıyorsun? Dinamo.fm ve standard.fm’den sonra şimdi sub.fm’e geçtin. Bu keskin geçişin altında ne yatıyor? Bir de günümüzde fm bandı harici internet radyolarının çok da eskisi gücünün olmadığını savunanlar var, bu konudaki fikrini de merak ediyorum. Türkiye’deki dinleyici ile diğer ülke dinleyicileri arasında bir fark olduğunu düşünüyor musun?
Bu sene Kasım ayının ortaları gibi radyoculukta tam 15 yıl dolmuş olacak. Aslında çok da keskin bir geçiş olmadı belki de, sadece senelerdir devam ettirdiğim bu “öğreten adam” rolünden çok sıkıldım ve gördüm ki zaten kimsenin de pek bir şeyler öğrenmeye ya da keşfetmeye pek de niyeti yok. Sonuçta türk bir Dj’sin ve tabii ki adam gidip rinse fm setlerini ve oradakileri tercih ediyor. Kool bir şey değil çünkü. Türk dinleyicisi ile yabancı dinleyiciler arasında da tabii ki ufak tefek farklar var, onlar biraz daha az kompleksli ve ego problemleri de biz Türklere göre daha az gibi. Seninle iletişime daha rahat geçip bir şeyleri beğeniyorsa bunu dile getirmekten çekinmiyorlar. Burada ise mesela benim programımı 5 sene boyunca sürekli takip edip bunu 5 sene sonra bana dile getirip bana söyleyen insanlar olabiliyor. Ya da genel olarak sessizce dinleyip hiçbir şey söylememeyi tercih ediyorlar. İnternet radyolarının eskisi kadar güçlü olmadığı konusuna da kesinlikle katılıyorum, çünkü gittikçe değişiyor müzik dinleme şekilleri ve insanlar yeni müzik dinlemektense bildikleri şeyleri dinleyerek eğlenmeyi tercih ediyorlar.
Eskimeyen müzik yani klasikleşen ile yeni çıkan müzikler konusunda ne söylemek istersin. İyi de bir dinleyici olduğun için -merakın bir yana- işin gereği de yeni müzikleri takip ediyorsundur ister istemez, bu konudaki fikirlerini merak ediyorum. Yeni müzik türleri gelecek mi ve eskilerinden ne kadar farklı olacak? Ya da teknolojini gelişimiyle müzik performansı mı önem kazanacak? Ya da dinleyicinin pozisyonunda bir değişim mi olur? Ya da başka bir şeyler mi…
Yeni müzik ya da müzikler diyelim, hala beni en çok heyecanlandıran şeylerden biri. Dolayısıyla hayatımın nerdeyse büyük bir bölümünü yeni şeyler arayıp araştırarak geçirdiğimi söyleyebilirim. Eski klasikleşen şeylerin dışında bir de şöyle bir durum olduğunu düşünüyorum, genelde herkes kendi gençliğinde ne dinlediyse onun en iyi olduğunu düşünüyor; bunu anlayabiliyorum çünkü bir yandan çok duygusal bir durum bu. Zaten yeni açılan bir beyin ve kulaklar ilk defa duyduğu şeylerle çok daha farklı bir iletişim ve bağ kuruyor. Bu yüzden herkesin kendine has klasikleri oluyor, bütün dünya tarafından kabul edilen klasik şeyler dışında. Yeni müzikler elbette gelecektir diye umuyorum. Ve hatta umarım insanlar tekrar ve sadece, o sırada başka hiçbir şeyle ilgilenmeden müzik dinlemenin ne kadar güzel ve özel bir şey olduğunu hatırlayıp yeniden keşfederler.
Kaan Akay ve Anıl Savaş Kılıç’lı Extreme Parking’in eski kayıtları “S/T” albümünde toplandı
Özellikle uzun yılladır “Golem” ismiyle drum & bass türünde DJ setler ve radyo programları yapan Kaan Akay’ın, Anıl Savaş Kılıç ile birlikte 2003 – 2006 yılları arasında kaydettikleri parçalar, M4NM etiketiyle karşımızda.
2003-2006 yılları arasında Taşoda’da Kaan Akay ve Anıl Savaç Kılıç’ın kaydettiği lo-fi, deneysel ve noise türündeki kayıtlar, uzun bir zamandan sonra nihayet gün yüzüne çıktı. Extreme Parking ismiyle karşımızda olan ikili S/T albümlerinde tam altı kayıt paylaştı. M4NM etiketiyle yayınlanan ve Bandcamp üzerinden ücretsiz bir şekilde dinlenebilen albümü, aşağıdaki bağlantıdan dinleyebilirsiniz. // Kaynak: Bant mag.

EXTREME PARKING > ÆVOM Portal 3 Live
Deneysellik son zamanlarda çok satmaya başladı ve aslında belki yine hoyratça kullanılıyor. Son zamanlarda biraz çizgi dışına çıktığına inanılan, az biraz bi gürültülü gelen ya da her şeyin kolayca nitelemesi olduğunu görüyorum. Sence bir tür olarak değil ama özellikle de üretim sürecinde ya da müzikal fikirlerin oluşumu ve gelişiminde deneysellik gibi bir şeyden bahsedebilir miyiz?
Deneysel müzik konusu biraz sıkıntılı bir hal almaya başladı, en azından bana öyle geliyor; bahsettiğin şekilde üretim aşamasında oluşan deneysellik tabii ki de harika bir şey ama çok garip ve tuhaf şeylere bile “abi ama bu deneysel müzik” diyebiliyorsun ve işin içinden çıkıyorsun o şekilde mesela. Kimse bir şey diyemezmiş gibi bir durum oluşuyor bir anda, biraz saçmalamanın entellektüel olma şekli gibi bir şeye dönüşme tehlikesi var sanki.
EXTREME PARKING XTRM PRKNG X16
Peki müzik birleştirir mi? Sosyo-kültürel bir statü belirtisi olabilir mi müzik dinlemek ya da dinlediğimiz şeylerin niteliği?
Müzik birleştirir ama bir yandan da insanları ayırabiliyor da bence. Neye iyi ve kaliteli müzik dendiği ya da denebileceği ise zaten başka bir tartışma konusu aslında. Kim nasıl karar veriyor buna mesela? Çoğunluk dinliyor ve seviyorsa biz de buna güvenip kanmalı mıyız? Eğer çoğunluğun sevdiği bir şeye dandik dersek “kool olmak için popüler müzik bokluyor” damgası yer miyiz? Tabii ki yeriz ve yiyoruz da afiyetle bazen.

“İyi bir şeyler yapmak için sadece laptop kullanmanın yeterli olmadığı o garip ama bir yandan da hoş zamanları özlediğim oluyor.”
Yani artık herkes her şeye ulaşabiliyor ve kaliteli müzik dinleyebiliyor mu? Sanki üretim arttıkça “kaliteli” olana ulaşabilmek güçleşti.
Üretim ve djlik mevzuları da oldukça ilginç noktalara gitti. Mesela eskiden sadece plak almaya devam eden insanlar dj olarak kalabiliyordu. Eğer senin için önemliyse bu iş ona para harcıyordun mesela. Elbette bu beraberinde şu soruyu da getirmiyor değildi “o zaman sadece zenginler mi dj olmalı?” Aynı şey müzik yapmak, prodüksiyon konusunda da böyleydi. İyi bir şeyler yapmak için sadece laptop kullanmanın yeterli olmadığı o garip ama bir yandan da hoş zamanları özlediğim oluyor. Neden hoş diyorum çünkü tüm bu zorluklar bir yandan da kendi kendine bir eleme oluşturuyordu, cidden sadece eğlenmek ya da takılmak isteyen insanlar bir noktada pes edip vaz geçebiliyordu. Dolayısıyla da orada da şu an olduğu kadar çöp müzik ya da dandik djler olmayabiliyordu. // Kaynak: AID Zine #07
