
“Her sanatçı az çok sapkındır. Az ya da çok, örtük ya da görünür bir sapkınlığın kaçınılmaz ve verimli olduğuna inanırım. Tonları, miktarları, çeşitleri olan türlü türlü çizgi dışı eğilimin beslediği “kirli” bir su akıyor benim de içimde ve bununla yüzleşmekten korkmuyorum.”
Karikatürist, ressam, heykeltıraş Bahadır Baruter’in Ruhaltı dizisi, bir kuşağın “ruh” dünyasını derinden etkilemiştir. Kimilerinin editörü de olduğu dergilerde yayımlanmış karikatürlerinde bir kara mizah üslubu geliştiren, yeraltından bakan, tabulara dokunan sanatçı, benzer dönemlerde başlayıp sürdürdüğü Ruhaltı dizisinde çok daha karmaşık taramalar ve incelikle tasarlanıp işlenmiş metamorfoz kompozisyonlarıyla dergi ciltlerinde özerk bir alan açmıştır. Ruhaltı, tekstüel bir eşlik gerektirmeyen, özel bir grafik okuma ve bu okumayı olanaklı kılan özel bir hafıza talep eden yapısıyla zaman içinde içinde yer aldığı dergilerden ayrılıp kült statüsü kazanmış ve kitaplaşmıştır.


Ruhaltı saf sürrealizmi ve poetik “karanlığı” ile Franz Kafka’nın devamı gibidir.
Baruter’in Ruhaltı ile açtığı hat, her şeyden önce “dönüşmekte” olan bir evrene bizatihi bu dönüşüme, başkalaşmaya katılarak “içeriden” bir bakış atma cesareti açısından, öncüdür. Çoğu Ruhaltı “macerasının” kahramanı ya dergi okuyan ve dönüşümler tetikleyen bir Okur figürü ya da bizzat sanatçının kendisidir. Merkezdeki kahraman kim ya da ne olursa olsun bir Ruhaltı epizodu, her panelinde tekinsizlik, düzensiz gibi görünen ama kendi estetik/etik tutarlılığı içinde metamorfoza uğrayan, başka imgeler ve şeylerle birleşip ayrılan, ortaya çıkan ya da kaybolan sayısız temsil içerir. Ruhaltı saf sürrealizmi ile Salvador Dali’nin, bembeyaz fonlarda cereyan eden olayları resmetse bile mutlak poetik “karanlığı” ile Franz Kafka’nın devamı gibidir. Sanatçının kendisini içinde resmettiği durumlardaki biçim değişiklikleri sanatını ve yaratıp yok ettiği tarzların işleyiş biçimlerini de, eserin kendisi ile deşifre etmektedir sanki. Sadece Türkiye resim sanatında değil, Ruhaltı, bu özelliğiyle dünya çapındadır: Aynı anda hem kendisi olan hem de -bir aracı elitler ordusuna gereksinim duymaksızın- kendisinin deşifresini yapan eser. 1990’ların ortalarından 2000’lerin sonlarına dek süren bu sürrealist macera, ilk Ruhaltı sayfasının yayımlanmasının neredeyse 30. yılında, standart edisyonunun yanında numaralandırılmış limitli bir edisyonuyla da, Flaneur Books etiketiyle raflardaki yerini şimdiden aldı.

Ruhaltı > Standart Edisyon
Ruhaltı > Limitli Edisyon




“Tanrıyı bilirim, ama inanmam.”

“Kötü kalpli sanatçı yoktur; varsa da şayet mutlaka sanatçı görünümlü bir tüccar, politikacı ya da züppenin tekidir ve dikkatli bakarsan kendini hemen eleverir.“

“İyi sanat ne meşrulaştırır, ne de özendirir; sadece kırarak yansıtır, teşhir eder ve buradan suç çıkmaz. Ancak banal sanat suçlu pozisyona düşer, iyi sanat her zaman masumdur.”
Pi Arte Tv > Bahadır Baruter ile karikatür, çizgi roman ve sanat


> FLANEUR BOOKS
