
Bazen öylesine ürkünç ve derinden sarsıcı kâbuslar yaşarız ki, zavallı zihnimiz onları hatırlamamak için çırpınıp durur. Aklımızda hazmedilemeyecek anlık görüntüler, yaşantımızda ise onlardan geriye acı verici, yabansı dürtüler, açgözlü ve kıskanç nazarlar kalır sadece. Bundan fazlası yalnızca imkânsıza değil, aynı zamanda ruhen iğrenç olana da meyil vermektir.
İşte Aeron Alfrey, bu lanetlenmiş diyarlarda dolaşıyor. O kâbusların ressamıdır. Kendi nesli açısından benzersiz olan Aeron’un dijital resimleri hem son derece sinir bozucu hem de titizlikle işlenmiş kozmik dehşetin, umutların çaresizliğe boyun eğmekten başka şansının kalmadığı karabasanların dibinde soluk alıp veriyor. Kaçış yok, sığınak yok, kan-ter içinde uyanmak yok. Neyse ki, korku sanatının bu kasvetli türünden hoşlananlar için Aeron bizlere bir röportaj için zaman ayırma nezaketinde bulundu.
James Mabe ‘Aeron Alfrey’s the Land of the Moth’ 2016 / Beautiful Bizarre Magazine
Türkçesi: Erman Akçay

Çalışmalarınıza aşina olmayan okurlar için bir giriş yapar mısınız? Kim olduğunuz ve çalışmalarınızı nasıl nitelendirdiğiniz hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Ben kafamda var olan ve “The Land Of The Moth.” (Güve Diyarı) adını verdiğim dengesiz bir fantezi dünyasına takıntılı bir sanatçıyım. Burası yaratıcı fikirlerimin çoğunu organize ettiğim hayali bir dünya; Güve, kabusların, yıkık dökük hayalet şehirlerin, fevkalade grotesk karakterlerin, ölüm büyüsü ve korkunç yaratıkların cirit attığı bir düş diyarıdır.
Bir sanatçı olarak eğitimime gelince, geleneksel bir sanat okuluna gittim ve burada çizim, resim ve geleneksel baskı teknikleriyle uğraştım. Dijital tekniklere olan ilgimi eski moda bir litografi stüdyosundan ilhamla almış olsam da, dijital imgeleme becerilerimin tümü kendi kendime öğrendiğim bir sürecin meyveleridir. Photoshop’ta taş baskı için kompozisyon çalışan birini izlediğimi ve bir sanat eserinin farklı alanları için katmanlar(layer) kullanmanın potansiyelini keşfettiğimi hatırlıyorum.
Renkleri az kullanıyor gibisiniz, bu bilinçli bir karar mı yoksa doğal bir eğilim mi?
Sanat eserlerimin çoğu siyah beyaz, çünkü görüntüler kafamda ilk olarak bu şekilde beliriyor. Siyah beyaz filmlerin sahip olduğu tuhaf gerçeklik, Alman dışavurumcu filmlerinin çarpık gölgeleri ve binaları, eski Alacakaranlık Kuşağı veya Outer Limits bölümlerinin ambiyansı her zaman ilgimi çekmiştir ve eminim bu da siyah beyaz imgelere odaklanmama katkıda bulunmuştur.

Mesele imgelemin gitmek istediği yere gitmesine izin vermek ve hiçbir şeyden korkmamaktır.
Yaratım süreciniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Sıklıkla eskiz defterlerine çizim yaparım ve üzerinde çalıştığım çeşitli projelerde fikir edinmek için bu defterlere geri dönerim. Planlama aşaması oldukça kapsamlı, genellikle bir kompozisyonun kaba bir eskizini tarıyorum, çizimi dijital olarak kesiyorum, ardından görüntünün öğelerini hareket ettiriyorum, kontrastları, oranları vb. ayarlıyorum. Genel olarak, manzara, şehir manzarası, bir odanın içi vb. ana yapısal unsurlarla gevşek bir kompozisyon oluşturuyorum ve olayların nerede gerçekleşmesini istediğimi belirleyen ana hatları netleştiriyorum. Daha sonra açık ve koyu kontrastları ayarlayıp, detaylara giriyorum. Çoğu zaman, imgeler işin başından hiç ummadığım şekillere dönüşüyor.
Thomas Ligotti’nin 2010 yılında Subterranean Press tarafından yayınlanan “Songs Of A Dead Dreamer” adlı kitabının kapağı üzerinde çalışırken, Ligotti’nin aynı adlı öyküsüne dayanan Vastarien şehrinin sokaklarında yürüyen çeşitli karakterleri çiziyordum. Bir vagon yapısı, vagon tekerleği ayakları olan büyük bir canavara dönüştü ve bundan sonra uzantılarından biri bir tür iskelet vantrilok kuklası haline geldi. Sanat eserini kavramsallaştırmaya gelince, mesele imgelemin gitmek istediği yere gitmesine izin vermek ve hiçbir şeyden korkmamaktır.
Kısa bir süre önce Dark Regions Press tarafından bu yıl yayınlanacak olan yeni korku antolojisi “Madhouse” için inanılmaz derecede detaylı bir kapak(Dust jacket) hazırladım. Kitabın kendisi nispeten ortalama bir boyutta ancak kapağın imgelemine takıntılı hale geldim ve çalışmadaki soyutlanmış akıl hastanesinin tüm pencereleri ve açık odaları boyunca her küçük senaryo üzerinde çalıştım. O zamandan beri resmi 9’a 4 boyutlarında kaliteli bir kumaş üzerine bastırdım ve detaylara gösterdiğim özen buna değdi. Böylesine detaylı bir sahneye bakmak, çok rahatsız ve tuhaf başka bir dünyanın portalına bakmak gibi. Nihai hedefim bu eseri bütün bir duvarı dolduracak güzel bir goblen parçası olarak satın alınabilir hale getirmek olacak, ancak daha az duvar alanı olan kişiler için küçültülmüş bir versiyonunu da hazırlamayı planlıyorum. Gelecekte, daha detaylı sanat eserlerimi bunun gibi çok daha büyük ölçeklerde yaratmayı planlıyorum.


Aeron Alfrey > Demons LDC Special


Babamın müthiş bir hayal gücü vardı ve kardeşlerimle bana hep ilginç hikâyeler anlatırdı. Bizim sokağın aşağısındaki ağacın tepesinde, uyuyan bir goril olduğunu ve yılda sadece bir kez birini yemek için aşağı indiğini iddia ettiği garip bir hikayesi vardı.
Çalışmalarınızdaki içeriklere değinecek olursak, eserlerinizin çoğu açıkça ve hatta gururla söyleyebiliriz ki ürkütücü. Bu ilgi kişisel olarak nereden kaynaklanıyor? Genel olarak sanat ve korku kültürü arasındaki bağlantıyı nasıl yorumluyorsunuz?
Korkutucu, korkunç ve grotesk şeylerden büyüleniyor ve ilham alıyorum, her zaman da böyleydim. Korku ve canavar filmleri izleyerek büyüdüm ve favori sanatçılarımın çoğunu babamın sanat kitapları ve dergi koleksiyonu sayesinde keşfettim. Heavy Metal dergisinin eski sayıları sayesinde Giger, Moebius, Richard Corben ve Philippe Druillet gibi isimlerle tanıştım. Babamın müthiş bir hayal gücü vardı ve kardeşlerimle bana hep ilginç hikâyeler anlatırdı. Bizim sokağın aşağısındaki ağacın tepesinde, uyuyan bir goril olduğunu ve yılda sadece bir kez birini yemek için aşağı indiğini iddia ettiği garip bir hikayesi vardı. Yerel parkta, dere kenarındaki dik bir tepenin altında, parkın çim ekipmanlarını barındıran büyük kırmızı bir tuğla bina vardı, normal bir tuğla binaya benzese de geleneksel bir kapısı olmadığı için beni hep korkutan bir yerdi. Babam, koca bir ahtapotun gündüzleri bu derenin içinde uyuduğunu ve geceleri hava karardıktan sonra parkta kalan herkesi avlamak için dışarı çıktığını iddia ederdi. Her zaman kana susamış dev bir ahtapotun şişkin kanlı canavar gözleriyle sığ dereye tırmanıp yiyecek insan aradığını hayal etmişimdir. Hikayelerin listesi uzayıp gidiyor fakat gelecekte bir gün bu hikayelerin çoğunu resimli bir kitap haline getirmeyi planlıyorum. Her neyse, ister kendi vahşi hayal gücümden ister babamınkinden kaynaklansın, kafam her zaman tuhaf fikirlerle doludur.
Yıllar geçtikçe, dinozorlardan tutun da Ray Harryhausen’ın yaratıklarına kadar canavarlara olan hayranlığım, sanat tarihi boyunca saplantılı bir şekilde canavarları araştırmama sebep oldu. Başlı başına çok zaman alan bir proje olsa da, bu araştırmanın bir kısmını monsterbrains.blogspot.com adresinde paylaştım ve paylaşmaya devam edeceğim.

Çalışmalarınızın altında yatan belirli bir felsefe veya dünya görüşü var mı? İzleyicilerinizde ne tür bir duygusal tepki uyandırmak istersiniz?
Sanatın kendi adına konuşmasından yanayım ve izleyiciler de işlerim karşısında heyecan, korku ve hayret duyabilirler, ama elbette ki böyle bir zorunluluk ve kaide yok.
Sanatınızdan ilk olarak Thomas Ligotti aracılığıyla haberdar oldum ve anında etkilendim. Kitap illüstrasyonlarınız onun yazdıklarıyla doğal bir uyum içerisinde, benzer dengesiz ve kabusvari temalar… Bu işbirliğinin nasıl ortaya çıktığını merak ediyorum, başka yazar veya müzisyenlerle de gelecek projeleriniz var mı?
Tom’la ilk olarak ‘Subterranean’ baskıları yayınlanmadan yıllar önce, 2004 civarında iletişime geçmiştim. Çalışmalarımın yayınlanması gibi bir niyetim olmadan işbirliği yapmak istedim ve o da bana Teatro Grottesco adlı öyküsünden esinlenen bir iş önerdi. Benim yorumum, grotesk ve rahatsız bir dizi karakterin sahnelendiği, çürümekte olan bir tiyatronun içindeki ayrıntılı bir sahneydi. Ancak iş hiçbir zaman tamamlanamadı. Sadece insanlara göstermek için eserden bazı örnekler ekledim; önümüzdeki süreçte bir noktada bu çalışmayı bitirmenin bir yolunu bulmak niyetindeyiz.
Subterranean Press kitaplarıyla ilgili olarak, birlikte çalıştığım Jonathan Dennison adlı bir müzisyen/sanatçı bana Ligotti’nin kitaplarının yeni baskılarını yayınlayacaklarını haber verdi. Daha önce Jonathan’ın grubu Unholy için bir şeyler yapmıştım, ilginç bir şekilde Al Columbia tarafından yönetilen ve albüm için yaptığım bazılarını kullandıkları bir müzik videoları vardı. Jonathan Cadabra Records adında yeni bir plak şirketine başladı ve kısa bir süre önce, özellikle eski pulp Weird Tales türünden harika bir müzisyen olan Lee Brown Coye’un “Lee Brown Coye | Where Is Abby? & Other Tales | Read by Robert Coye LP” başlıklı bir spoken-word vinil baskısını yayınladı. Subterranean’in Ligotti’nin yazılarından oluşan yeni kitaplar yayınlama niyetinden beni haberdar etti ve tabii ki bu durum bana kapakları takip etmek için ilham verdi. İşi aldım ve kapakları yapmak için çok zaman harcadım. Onun edebiyatına her zaman derin bir bağ hissetmişimdir ve gelecekte hikayelerinden esinlenen daha fazla iş üretmeyi düşünüyorum. Yıllar önce Jeff Vandermeer için Tom’un kısa öykülerinden biri olan “Kızıl Kule”ye eşlik etmesi için küçük bir illüstrasyon hazırlamıştım. Sadece Ligotti’nin eserlerine harika bir giriş olduğu için değil, aynı zamanda Tom’un eserlerinde bana ilham veren canlı, dehşet verici ve yaratıcı dünyayı tamamen örneklediği için bu illüstrasyona bir bağlantı ekliyorum.
Gelecek projelerle ilgili olarak, birçok şey üzerinde çalışıyorum…
“Cave Evil: War Cults” masaüstü oyunu için canavarlar, iblisler, büyücüler, iskeletler vb. birçok savaş sahnesi içerecek bir dizi karakalem çizim yapıyorum. Daha önce Mat Brinkman için Cave Evil’in ilk baskısı için çizimler yapmıştım, sanırım o baskı tükendi. Aşağıda, oyundaki görüntüleri özetleyen kısa bir film yer alıyor. Daha önce de belirttiğim gibi, yakın zamanda “Madhouse” isimli yeni bir ortak dünya korku antolojisini çizdim ve bu yıl Dark Regions Press’ten yayınlanacak olan çok sayıda yetenekli yazarla birlikte çalıştım.
Çeşitli gruplar için çok sayıda albüm kapağı ve iç mekan çizimi yaptım, ancak çizimleri gerektiğinde duyurmayı ve yayınlamayı onlara bırakıyorum. Başka kitaplar üzerinde de çalışıyorum ancak sanatla ilgili duyuruları yayıncılara saklıyorum. Ayrıca yüksek profilli korku oyuncularının yer aldığı bir filmde kullanılmak üzere çeşitli film dekorları (sahte film afişleri) yapıyorum, detaylarını bu yıl içinde açıklayacağım. Uzun vadede devam eden başka projelerim de var, Lamentations of the Flame Princess için tamamen resimli bir oyun üzerinde çalışıyorum… Yıllardır yapmak istediğim ‘cadı esintili’ bir sanat kitabı geliştiriyorum. Ve gelişme aşamasında olan birkaç kitabım daha var, bazıları tamamen elle çizilmiş çizgi romanlar.
Bir sanatçı olarak etkilendiğiniz isimler kimler?
Alfred Kubin, Cornelis Saftleven, Alberto Martini, Jacques Callot, Sibylle Rupert, Alessandro Magnasco, Marcel Roux, Dado (Miodrag Đurić), Ladislas Starewitch’in stop motion çalışmaları, son birkaç yıldır eski Polonya tiyatro görüntülerine takıntılı hale geldim. Son zamanlarda çeşitli projeler için yapısal ortamlara nasıl yaklaşacağıma dair fikirler edinmek amacıyla çok sayıda Ekspresyonist mimari araştırıyorum.
Bir sanatçı olarak gelişim sürecinizi nasıl değerlendiriyorsunuz, erişmek istediğiniz bir hedef var mı?
Düzenli olarak yeni teknikler öğreniyorum. Yıllarca uğraştığınız bir şeyi daha kolay yapmanın bir yolunu bulduğunuzda bu her zaman güzeldir, olgunlaşmanın belirginleştiği anlar bu anlardır. Sanatımda ışıklandırma üzerine eskisinden daha fazla düşünüyorum ve gölgeleri-kontrastları mümkün olduğunca etkili bir şekilde kullanmaya çalışıyorum. Yakın zamanda 3D programları keşfetmeyi de düşünüyorum, sadece bitmiş bir çalışmaya gerekli müdahaleler için bir opsiyon olarak. Bir manzaranın 3D taslağı içinde ışık efektleriyle denemeler yapmak çok çekici geliyor. Yaratıcılığımın gelişmesi için ideal hedef, daha fazla sanat yapabilmek için daha hızlı çalışmak olacaktır.
Zaman ayırdığın için çok teşekkürler, Aeron!
Kaynak: James Mabe ‘Aeron Alfrey’s the Land of the Moth’ 2016 / Beautiful Bizarre Magazine

AERON ALFREY
Instagram / Tumblr / Facebook

> MONSTER BRAINS
Beware my dear friends, beware !!