From Stagemass to Noirgazer: Feel the Purge

Engin Saatçılar ‘Purgegazing’ Moda All Saints Kilisesi, 2022

“Sanatı ve sanatçıyı önemseyen, müziği para kazanma aracı olarak görmeyen bütün kolektiflerle bir araya gelip bir şeyler yapmak isteriz. Bu mentaliteyi koruduğumuz ve bu şekilde ilerlediğimiz müddetçe güzel işler başaracağımıza inanıyoruz.”

Noirgazer’ın kurucusu Mert Uzbay anlatıyor:

Noirgazer oluşumunun temelleri 2021 Aralık ayında atıldı. Fakat aktif bir şekilde faaliyete geçmesi için gereken adımları atmak zaman aldı. Özellikle görsel dilimizi oluşturarak ve gerekli planlamaları yaparak titiz bir şekilde ilerlemek istiyorduk. Böylece hayata geçmesi 2022 Mayıs’ını buldu. Bizim için önemli olan müzisyenin ortaya çıkardığı işten memnun kalması. Düzenlemiş olduğumuz etkinlikler kapsamında yazılı literatür ve görsel medyatik işlere kadar imkânlarımız dâhilinde bizimle birlikte çalışan sanatçılara elimizden geldiğince destek olmaya gayret ediyoruz. Etkinliklerden müzisyenlerin de dinleyiciler kadar memnun ayrılması bizim için önemli.

Temel motivasyonumuz görünmeyen ya da görmezden gelineni görünür kılmak. Örneğin, röportaj yapacağımız vakit ya da sanatçıları etkinliklerimzeı davet ederken Spotify’da kaç dinleyicisi olduğuyla ya da bir kitlesi olup olmadığıyla ilgilenmiyoruz. Bizim için önemli olan sanatçının ortaya koyduğu eser; eğer ortaya konulan eserde emek olduğuna ve sanatçının da yaptığı işe saygısını hissedersek hiç vakit kaybetmeden işe koyuluyoruz.

Bunun dışında tematik organizasyonlarımıza devam etmeyi düşünüyoruz. Bu organizasyonların ilk ayağını 27 Mayıs 2022’de Taner Yücel, Engin Saatçılar ve Varteres Durise’nin katılımlarıyla Purgegazing ismiyle All Saints Moda Kilisesi’nde gerçekleştirdik. Dinleyicilere ve sanatçılara farklı bir mekansal deneyim sunmak bize heyecan veriyor. Bu yüzden yakın gelecekte bir bar ya da performans merkezi gibi bir yerde konser vermeyi düşünmüyoruz.


Engin Saatçılar Live at Purgegazing, Mayıs 2022

Engin Saatçılar Live at Noirgazer Presents: Purgegazing, Moda All Saints Kilisesi, Mayıs 2022

Müzisyen ve prodüktörlüğüyle tanıdığımız Engin Saatçılar, daha önce hiç dinlemediğimiz gizemli besteleriyle Moda All Saints Kilisesi’ndeydi.


‘Purgegazing’ Moda All Saints Kilisesi, Mayıs 2022

Varteres Durise Live at Noirgazer Presents: Purgegazing, Moda All Saints Kilisesi, Mayıs 2022

M4NM etiketiyle çalışmalarına aşina olduğumuz esrarengiz sanatçı Varteres Durise, sıradışı imajını güçlü bir soundscape’ye dönüştürdüğü performanslarıyla dikkat çekiyor. Mondkopf ve Aho Ssan gibi ambient elektronikanın önemli müzisyenleriyle birlikte hazırladığı remix albümü yayınlayan Varteres Durise aynı zamanda Ares ekibinin de en güçlü üyeleri arasında yer alıyor.


Noirgazer 2022 / Poster by Gloom Works

Ortak Bir Ses

2000’li yılların başında müzisyen ve sanatçılara daha fazla mekân kapılarını açarken son yıllarda bu rakam gittikçe azaldı. Organizasyonlar ve mekânlar daha çok ticari düşünmeye başladılar ve bunun sonucu olarak organizasyonlarda hep aynı line-up’ları görmeye başladık. Bunun en önemli sebeplerinden biri ekonomik çukur. Organizasyonlar ve mekânlar kendini garanti altına almak adına “güvenli alanlardan” dışarıya pek çıkmak istemiyorlar. Kendilerini anlayışla karşılıyoruz. Ancak bu noktada hırslarımızı ve çıkarlarımızı bir kenara bırakarak ortak bir ses çıkarmamız gerekiyor. Sanatı ve sanatçıyı önemseyen, müziği para kazanma aracı olarak görmeyen bütün kolektiflerle bir araya gelip bir şeyler yapmak isteriz. Bu mentaliteyi koruduğumuz ve bu şekilde ilerlediğimiz müddetçe güzel işler başaracağımıza inanıyoruz. Bununla ilgili çeşitli girişimlerde bulunuyoruz.

2022 gündemimiz oldukça heyecan verici. Ortada organizasyon için çok fazla fikir var ama bunlardan bir ya da iki tanesini gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Şu an için İzmir ve Ankara için düşündüğümüz iki etkinlik var. Hatta Ankara etkinliğinin line-up’ı geçtiğimiz günlerde belli oldu, bir aksilik çıkmazsa Ankaralıları oldukça değişik bir Noirgazer deneyimi bekliyor.

Orta ve uzun vadede Noirgazer etkinliklerini yurtdışına taşımak gibi bir hedefimiz de var. Bunun dışında noirgazer.com adresinde “Label Talks” kısmını aktif hâle getirip yerli müzisyenlerle yurt dışındaki label’ları bir araya getirmeyi düşünüyoruz. Bunun için yurt dışından görüştüğümüz birkaç label var. Ortaklaşa bir şekilde Label Talks’ın müzisyenlere nasıl bir fayda sağlayacağı üzerine istişare ediyoruz. Label Talks projesinin yakın zamanda hayata geçeceğini söyleyebiliriz. Umarız 2022’nin geri kalanı ve ilerleyen yıllarda hep birlikte daha iyi etkinliklerle sahnemizi canlı tutmayı başarabiliriz.

Kaynak: Bantmag.com


Taner Yücel at Purgegazing, 2022

instagram.com/thenoirgazer


İpek Görgün: Aphelion, Ecce Homo & Perfect Lung

İpek Görgün ‘Red Bull Music Academy Tokyo’ 2017

En önemli kıstas müziğinizle beraber samimiyetiniz. Ne kadar iyi müzik yapsanız da öncelikle samimi olduğunuzu, kendiniz olduğunuzu hissettirmeniz gerekiyor. Bu nedenle kendiniz olun ve olduğunuz şeyden taviz vermeyin.

Red Bull Music Academy’ye dahil olmanın faydaları var evet; ama bu faydalara odaklanmaktan ziyade önceliği gerçekten işin mutfağını öğrenmeye ve iyi vakit geçirmeye verin. Oraya dünyanın dört bir yanından bir sürü müzisyen, yapımcı, medya ekibi, teknik ekip ve sanatçı geliyor. Böyle bir ortamda ‘önce kariyer’ derseniz oradaki asıl güzelliği kaçırırsınız. İnsanlara ‘bağlantı’ gözüyle bakmayın, arkadaşlık diye bir şey var, öğrenmeye ve paylaşmaya odaklanın.


İpek Görgün ‘Martyrs’ Aphelion / 2017 Touch Music

İstanbul’lu deneysel elektro-simyacı İpek Görgün’ün “Aphelion” adlı albümünden “Kairos” isimli parça, bizleri seslerin iç uzayında keşfedilmemiş bölgelerde bulunan, izole ve genellikle yalnız tonları inceleyen enfes bir keşif yolculuğuna çıkarıyor. Astral Social Club ve genç Pimmon hayranlarının aşina olduğu bir işitsel yörüngede seyreden Görgün, bu albümde drone, noise ve glitch unsurlarını bir araya getirerek, hem ürkütücü hem de çekici bir uzama erişen psikotropik bir mutant süit yaratıyor. Burada kristal tınılar ve glitch kabarcıkların vızıldayan ışıltısı uzanıyor ve oluşturduğu zıtlıkla salınan metalik mırıldanmalar, titrek gümüş rengi hayaletimsi yeraltı uzay manzarasını şekillendiriyor. the sunday experience


İpek Görgün ‘Seneca’  Ecce Homo / 2018 Touch Music

Touch Music tarafından yayınlanan Ecce Homo ile Görgün, güzellik ve bozunma, ilerleme ve gerileme, iyilik ve kötülük arasında gidip gelen insan tabiatından yola çıkarak, ruhun farklı yönlerini, insan davranışlarını ve varoluşu üzerine kendini sorguluyor.

2014 Red Bull Music Academy sonrası prodüktörlüğünü kendi üstlendiği albümü Aphelion’u (2016) yayımlayan müzisyen ve fotoğrafçı İpek Görgün, daha sonra Egyptrixx olarak bilinen Kanadalı sanatçı Ceramic TL ile işbirliği yaptı, ve onun yüksek çözünürlüklü elektronik müziğine uygun ses tasarımlarıyla dikkat çekti. Sonuç, Perfect Lung albümündeki sekiz parçayla takdire sunuldu. Albüm, ismindeki keskin, acı ironiden yola çıkarak ekolojik-kaygı ve son yılların sanatsal üretimlerinde iyice içselleştirilen distopyalara kadar köklü anlatılarla birlikte çağdaş temaları da ele alıyor.

Bugün, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Ses Sanatları alanında doktora eğitimini tamamlayan Görgün, kavramsal odağını Perfect Lung’da ortaya koyduğu ekopolitik yansımaya paralel farklı bir soruyla yeniden karşımıza çıkıyor, ve bu sefer ontolojik nitelikte bir soruyla. Yine Touch Music tarafından yayınlanan Ecce Homo ile Görgün, güzellik ve bozunma, ilerleme ve gerileme, iyilik ve kötülük arasında gidip gelen insan tabiatından yola çıkarak, ruhun farklı yönlerini, insan davranışlarını ve varoluşu üzerine kendini sorguluyor. Bu kavramsal evren, Ecce Homo’yu tamamıen ele geçiriyor ve onu rahatsız edici, dolaşık, zehirli sarmaşıklar (“Afterburner”, “Tserin Dopchut,” “Knightscope K5”), huzursuzlukla dolu bir çoraklık (“Neroli,” “Seneca”) ve deforme kayıtlar (Le Sacre’nin sahnesinde saldırıya uğrayan cıvıltılar veya komplo teorisyeni Alex Jones’un sesini bozan Bohemian Grove’un ses memesi) arasında gidip gelen, rahatsız edici, tuhaf, hareketli ama huzuru kaçmış bir evrene dönüştürüyor. Özellikle, bileşenleri birbirine bağlayan ve ayıran bir drone olan kapanış parçası “To Cross Great Rivers” ise ayrı bir parantezi hakediyor; ama aynı zamanda bu albüm, sanatçının Fact dergisine verdiği röportajda da belirttiği üzere, dünyayı kontrol etme, anlama ve şekil verme konusundaki bitimsiz insan hülyasına bir övgü niteliğindedir.

Bazen somut müzik deneyi gibi soyut, bazen ayrıntılı olarak tanımlanmış, sanki günümüz yüksek teknolojili elektroniklerinin bir varyasyonuymuş gibi yarı saydam olan Ecce Homo, o kadar dağınık ve kafa karıştırıcı bir albüm ki, sanatçının son çalışmasında, yukarıda anlatılan çeşitli kutuplar arasında aşırı bir belirsizlik olduğunu görmek de mümkün. Elbette, bu albümün lehine bir nokta olsun ya da olmasın, Touch Music markalı albümlerin alışılageldiği türden bir albüm olmadığının da altını çizmekte fayda var. Davide Ingrosso / The New Noise


Görgün 2017

İPEK GÖRGÜN

SİMYACI


Ekim Benzetsel: Liberatuar

İnteraktif Doğaçlama Performans ‘Liberatuar’ Ekim Benzetsel

Bir konservatuarda protesto örgütle. Herkes enstrümanıyla -ya da herhangi bir nesneyi enstrüman olarak kullanarak- özgürce doğaçlasın.

Ekim Benzetsel

Dünyanın dört bir yanında, konservatuarlarda 10 yıllık bir eğitimin ardından çoğu öğrenci hiç sanat eseri üretmeden mezun oluyor. Sanat eseri deyince genelde aklımıza iki saatlik senfoniler geliyor ama basit bir melodinin etrafında doğaçlanan birkaç dakikalık bir çeşitleme de pekala sanat eseri olabilir.

Çoğu konservatuar, enstrümanına oldukça hakim olmasına rağmen onunla hiç müzik üretmemiş, sadece uzun zaman önce yaşamış bestecilerin eserlerini çalmayı bilen müzisyenler yetiştiriyor. Böyle olması tesadüf değil elbette; kelime kökeni bile “konserve” etmek yani muhafaza etmekten gelen “konservatuar”lar, çoğu zaman 17 ila 19. yüzyıl Avrupasında ortaya çıkmış bir müzik geleneğini muhafaza etmek için faaliyet gösteriyor. Ben de onlarca yıldır müziğe hevesli çocukların yaratıcılığını öldüren bu kurumun aksine, 10 yılda değil 10 dakikada katılanların yaratıcılığını alevlendirebileceğine inandığım, Liberatuar adını verdiğim bir oluşum kuruyorum.


İnteraktif Doğaçlama Performans ‘Liberatuar’ Ekim Benzetsel

Enstrüman

Sana ödev verilen klasik bir eseri synthesizer ile kaydedip yayınla.

Liberatuar, eserle ilişkinin seyirci olarak değil, katılımcı olarak kurulmasını hedefleyen interaktif bir doğaçlama performans. Eserin ana aksını oluşturan enstrüman; birinde sadece beyaz, diğerinde ise sadece siyah tuşların aktif olduğu iki klavyeye atanan 25 farklı sentetik nota dizisi çiftinden meydana geliyor. Bu dizi çiftleri, katılımcıların doğru sesi çıkarma kaygısı gütmeden, ama müziğin doğaçlarken gözetmemiz gereken diğer tüm ögelerini de —ritim, dinamik, doku vs. gibi— kontrol ederek, teknik engellere takılmadan özgürce doğaçlayabilecekleri bir alan yaratacak.

Dizi çiftlerini kendim oluşturdum ve çiftlerin birbirleriyle ilişkilerini araştırarak en ilginç bulduklarımı enstrümana ekledim. Her dizi çifti ayrı bir armonik uzay oluşturacak ve bu uzayın oluşabilmesi için dizinin kök notası otomatik olarak hep çalacak—bir nevi “dem tutacak.” Basılan her nota bu armonik uzayın içerisinde bulunacak. Bazı dizi çiftleri diğerlerinden daha uyumlu, bazıları da oldukça uyumsuz gelebilir. Uyumsuzluğu komple ortadan kaldırıp katılımcıların ifade dünyasını daraltmak yerine, o an içinde bulundukları armonik uzayı sevmeyenlerin, enstrümanın üzerinde bulunan “Reroll” ve “Insane Mode” adlı tuşlar sayesinde bu armonik uzayı her zaman değiştirebilecekleri bir sistem kurdum.

Bence doğaçlama müzik yapmanın en keyifli hatta spiritüel yanlarından biri, birlikte çalma durumu. O anda ortaya çıkan kolektif bir yaratıcı eylem ile karşılaşma anı, çalanları da, dinleyenleri de derin bir “biraradalık” haline sokabiliyor. Birlikte müzik yaptığımız kişileri cankulağıyla dinlemek ise, adeta bu halin oluşumunun önkoşulu gibigörünüyor. Bana kalırsa bu performansla ilgili belki de en zor ama başarabilirsek en güzel şeylerden biri, birbirimizi dinlemek olacak.


Selected moments from the performance of “Liberatoire,” which took place on December 30, 2023, in Alan Kadıköy. Five out of six participants who is playing the instrument in this video, have never played an instrument before.

İnteraktif Doğaçlama Performans ‘Liberatuar’ Ekim Benzetsel

Ödevler

Sana ödev verilen bir eserde hoşuna giden müzikal ögeleri kullanarak popüler bir parça yap.

Liberatuar, sahnelendiği zaman ve mekanın ötesinde varlığını sürdürsün istiyorum. Bunun için katılanlara küçük sabotaj ödevleri vereceğim. Sahnede ödevler şans kurabiyelerinden çıkıyor. Aşağıda ödevlerin tamamını görebilirsiniz. Ödevlerin büyük çoğunluğu müzik ekseninde, ama müzikle ilgilenmeyenlerin de bu ödevlerin kendi hayatlarındaki karşılığı neyse onu yapmasını rica edeceğim. Ödevleri, birebir uygulanmasından ziyade üzerinde oynanabilen bir fikir oluşturması için yazdım. Bir konservatuarda protesto örgütle. Herkes enstrümanıyla -ya da herhangi bir nesneyi enstrüman olarak kullanarak- özgürce doğaçlasın.

  1. Bir konservatuarda protesto örgütle. Herkes enstrümanıyla -ya da herhangi bir nesneyi enstrüman olarak kullanarak- özgürce doğaçlasın.
  2. Sana ödev verilen klasik bir eseri synthesizer ile kaydedip yayınla.
  3. Sana ödev verilen bir eserde hoşuna giden müzikal ögeleri kullanarak popüler bir parça yap.
  4. Her yıl aranızda en çok çalışan -hocaların deyimiyle “en ilerde” olan- kişinin yıl sonu konserini trolleyin.
  5. Bir resitale normalde çaldığından daha küçük ölçüde bir enstrümanla çık. Ör. 3/4 keman ile
  6. Yapay zeka yardımıyla, Bach’ın stilinde bir eser yaz. Hocanı bu eserin gerçekten Bach’a ait olduğuna ikna et ve eseri sınavda çal.
  7. Yapay zeka ile tanınmış bir bestecinin stilinde ürettiğin bir müziği, gerçekten de onun eseriymiş gibi Spotify’a yükle.
  8. Gerçek olmayan bir ressam uydur ve onun adına bir web sitesi yap. Ressamı önemli biri gibi göster. Yapay zeka ile yaptığın resimleri, uydurduğun ressamın resimleriymiş gibi siteye koy.
  9. Yapay zeka ile tanınmış bir bestecinin stilinde ürettiğin bir müziğin notasını, gerçekten de o besteciye aitmiş gibi konservatuar kütüphanelerine bağışla.
  10. Koro dersinde bir ölçü geriden söyle.

Kaynak: İnteraktif Doğaçlama Performans ‘Liberatuar’ Ekim Benzetsel, 2023


Tamar Records – TMR 063

TAMAR RECORDS TMR 063


Ekim Benzetsel + Kazım Müftüoğlu = MDF

Piyanist/besteci Ekim Benzetsel ve davulcu/besteci Ahmet Kazım Müftüoğlu’nun işbirliğiyle İstanbul’da kurulan MDF, 20. yüzyıl klasik müziği ve çağdaş cazın etkisinde müzik besteliyor.

instagram.com/mdf.duo


Melis Yelman’dan Aşka Davet

Melis Yelman

İlk albümü Yankı’yı 2022’de bağımsız olarak yayınlayan Melis Yelman, Bu işin sonu delilik, Nergis, Harbin anlamı yok gibi dans-pop ve melankolinin sınırlarında gezinen şarkıların yanı sıra Sezen Aksu’ya ait hit parça “Kibir”e getirdiği yeni yorumla da çok sevildi.

Yaratıcı sözleriyle, imgelerle örülü şarkı metinleriyle ve mitolojik ögelerle bezeli eserleriyle farkını ortaya koyan sanatçı, Canozan, Ufuk Kevser, Cone & Cones, TERSKELEPÇE, Nurettin Çolak, YGA, Orçun Ayata gibi sanatçı ve prodüktörlerle ortak işlerde yer aldı. Yeni EP’sinden çıkan ve 2000’ler ruhunu yansıtan “Harbin Anlamı Yok” şarkısı ise büyük ilgi topladı.

Live at BLIND 2025

Yelman Style !!

İki yıldır müzikal yolculuğunu takip ettiğim bir isim Melis Yelman… Elektronik altyapılarla Türkçe şarkıları başarıyla buluşturuyor, üstüne şarkı yazarlığı yönünü de geliştiriyor. Söylemiş olayım; Melis Yelman hem sesi hem duruşuyla gümbür gümbür geliyor…

Tolga Akyıldız

Üniversitede okuduğu yıllardan beri çoksesli müziğe ilgi duyan, korolarda yer alıp yurtdışı festivallerde deneyim kazanan, sonrasında bir dönem caz vokal üzerine çalışıp kendini geliştiren genç bir sanatçı Melis Yelman. Hem sesi hem duruşuyla ‘Gümbür gümbür geliyorum’ diyen şarkıcının radarıma girme nedenleri şöyle: Öncelikle dans/elektronik altyapılarla Türkçe sözlü şarkı yazarlığı becerisini tertemiz bir paydada buluşturuyor. Ayrıca iddialı bir şarkıcı olma hedefiyle yetinmeyip, genç yaşta söz yazarlığı yönünü geliştirmeyi hedefleyip bunu yavaş yavaş başarıyor.

İki yıllık yolculuğunu adım adım takip ettiğim Melis Yelman’ın bu yıl nisanda yayımladığı ‘Kibir’i tanışma niyetiyle dinlemenizi öneririm. Parçanın orijinali Hande Yener’in büyük bir hit’i (Yanmam Lazım) biliyorsunuz. Dinleyin ve Yener versiyonuyla kıyaslayarak Yelman’ın müziğe yaklaşımını, sound’unu anlayın önce…

Melis Yelman ‘Nergis’ 2022

Akabinde geçen günlerde yayımlanan ‘Nergis’e odaklanın. Bu şarkı ilk albümün haberci teklisi. Görsel konsepti yaratan Burçin Kaygısız ve düzenlemenin altındaki imza Görkem Arslan’la güzel bir ekip işi olmuş. Fikri altyapısı ve samimiyetiyle gönüllere taht kurmuş, bağımsız yapım şirketi Bir Baba Indie (BBI Music) yolunu bulmuş, güzel bir yere gidiyor Melis Yelman’la… / Hürriyet 2021


Selin Baycan x Melis Yelman, Blind Session
Melis Yelman ‘Semazen’ Live at Blind, Istanbul 2025
Melis Yelman -Live at Blind- İstanbul 2025

Melis Yelman, yeni şarkısı Şahmeran ile dinleyicileri Kız Kulesi’nin efsanesinden ilham alarak tasarlanmış etkileyici bir hikâyenin içine çekiyor. Şahmeran, tutkunun ve aşkın yıkıcı gücünü, sade ama çarpıcı bir düzenlemeyle ele alıyor. Nahif isyanı ve derin duygusallığıyla dikkat çeken bu şarkı, zengin gitar melodileri ve uçuşan vokalleriyle eski yaraları tazeliyor.

Melis Yelman; Canozan, Ufuk Kevser, Cone & Cones ve TERSKELEPÇE gibi isimlerle gerçekleştirdiği iş birlikleriyle adından söz ettirirken, şarkı sözlerinde imgeler ve mitolojik unsurlar kullanarak dinleyicilerini hikâyelerle buluşturuyor. Geçtiğimiz Ekim ayında yeni EP’sinden ilk teklisini yayınlayan Melis Yelman, kendine özgü tarzını derinleştirmeye devam ediyor. / efsanetan.com


ROXY 2025

BİLETLER !!

>> MELİS YELMAN ROXY


YELMAN !!

MELİS YELMAN > YANKI

For information & contact:

> Melis Yelman

> MELOTUBE

Ezgi İrem Mutlu ile Renkten Renge Kamelya

Ezgi İrem Mutlu ‘Camélé’ Sessions 2024

Sanatçı, politik menfaatler uğruna dünyayı zehirleyen siyasi iktidarlara karşı insani bir duruş sergilediğini ve müziğiyle hislerin, sezgilerin sonsuzluğa çağrı yaptığını belirtiyor.

Türkiye’nin bağımsız müzik sahnesinde özgün sesiyle dikkat çeken Ezgi İrem Mutlu, yeni projesi “Camélé” ile dinleyicileri farklı bir müzikal deneyime çağırıyor. Sanatçı, politik menfaatler uğruna dünyayı zehirleyen siyasi iktidarlara karşı insani bir duruş sergilediğini ve müziğiyle hislerin, sezgilerin sonsuzluğa çağrı yaptığını belirtiyor.

“Camélé”nin şarkı sözleri, ünlü şair Robert Desnos ve dünya edebiyatının önemli ismi Jorge Luis Borges’in çeşitli mısralarının Mutlu’nun kendi kalemiyle bir araya getirilmesinden oluşan dadaesk bir şiir niteliği taşıyor. Bu yaklaşım, sanatçının hem edebiyat hem de müzik alanındaki derinliğini gösteriyor.

Ezgi İrem Mutlu, müziğinde İspanyol ve Kuzey Avrupa oryantalizmini harmanlayarak, bu coğrafyalara özgü ritim ve duyguları kendi sanatsal anlayışıyla buluşturuyor. Bu sentez, “Camélé”yi geleneksel müzik kategorilerinin ötesine taşıyan özgün bir yapıt haline getiriyor.

Şiirsel Bir Müzik Projesi Ve Özgün Görsel Anlatım

“Camélé” projesinin temelleri 2010 yılına kadar uzanıyor. Düzenleme ve bestesi tamamen Ezgi İrem Mutlu’ya ait olan eser, 2022 yılında ud ve bas gitar eşliklerinde deneyimli müzisyen Erdinç Şenyaylar’ın katkılarıyla son halini aldı.

Projenin görsel boyutu da en az müzik kadar özgün. Atlantik Okyanusu kıyısında, Sanguinet Gölü civarında çekilen müzik klibi, sanatçının kendi çabalarıyla gerçekleştirdiği bütünüyle özgün bir yapım. Klipte Sanguinet’li Fransız folk müzisyenlerinden görüntülere de yer veriliyor.

Müzik klibinin görsel dili, kaybolan etnik azınlıklara ve doğal yaşama dair önemli bir mesaj taşıyor. Bu yaklaşım, Ezgi İrem Mutlu’nun sadece müzikal değil, aynı zamanda sosyal ve çevresel duyarlılığa sahip bir sanatçı olduğunu gösteriyor.

Ezgi İrem Mutlu, Fransızca dilini ve kültürünü hem sinema hem de Sorbonne’daki tiyatro eğitimine bağlı olarak müziğinde kullanıyor. Bu çok disiplinli yaklaşım, sanatçının “Camélé” projesindeki özgünlüğünün temel kaynaklarından biri.

“Camélé”, bağımsız müzik sahnesinde farklı arayışlar içinde olan dinleyiciler için keşfedilmeyi bekleyen değerli bir yapıt olma özelliği taşıyor.


Ezgi İrem Mutlu ‘Camélé’ 2024

The artist states that he takes a humanitarian stance against political powers that poison the world for political gain, and that his music calls emotions and intuitions to infinity.

Ezgi İrem Mutlu, one of the talents of our Independent Music scene who attracts attention with her beauty and voice, is back with a musical narrative that will turn our winter into summer. Ezgi says that the lyrics of the song are a poem composed of various verses of poets Robert Desnos and Jorge Luis Borges, and that she tries to reflect the Spanish and Northern European orientalism, the rhythm and emotion specific to this geography in her music as much as she can. She proudly adds that the music video, which was shot in the Atlantic Ocean, around Lake Sanguinet, was made with her own efforts and is entirely her own production.


Ezgi İrem Mutlu ‘Bir Vars’ Single (2023)

New Single Out Now!!

> BİR VARS


Interdisciplinary artist born in Istanbul. First stepped into music professionalism in a children’s album as a soloist when she was 9 years old. In addition to her musical experience, she graduated from Sorbonne Paris 3 Theater department license and master program as a comedian and writer. Since 2007, Ezgi Mutlu has been conducting her own compositions with her own productions, not using samples but creating her own melodies, sound design, and vocals playing synthesizers, acustic piano as well as recording sound on half digital and digital softwares. The originality and natural way of art is the most important expression in her life journey. She currently works as a singer, songwriter, actress, and dancer in lots of different projects. 

information & contact:

> Ezgi İrem Mutlu

Siya Siyabend: Revival ‘Küllerinden Doğmak’

Murat Serhaşi Toktaş aka Bizon Murat on da stage !!

90’lı yıllardan beri sözü ve müziğiyle önce Beyoğlu sokaklarına kendi sahnesini kuran şehir ozanları topluluğu Siya Siyabend, son 30 yılda besteledikleri parçaları ve doğaçlamalarıyla dinleyicileriyle buluşmaya devam ediyor.

1996’dan beridir doğaçlama ağırlıklı öykü bilimcilik yapan topluluk birbirinden farklı müzik türleri denedi; sokaklarda çaldı, kendi albümlerini sattı. İlk günden bu yana bağımsız tavırlarından ödün vermeden sahnesini sokaklara taşıyan ekip, karşılaştıkları bütün zorluklara rağmen üretmeye, her kesimden insan ile hikayelerini ve sözlerini paylaşmaya devam etti. Farklı janrların, farklı kültürlerin ve coğrafyaların doğaçlama ile birbirine karıştığı kendi has müzikleri, hem şehrin hem de şehir sakinlerinin hafızalarına yer etti. (Kaynak: babylon.com)


Siya Siyabend – Ağrı Dağından Uçtum [Dünyadan Sesler Live Session] 2024

Since 1996, the improvisational storytelling group has experimented with different genres of music, played on the streets and sold their own albums. Since day one, the band has taken their stage to the streets without compromising their independent attitude, and despite all the difficulties they have faced, they have continued to produce and share their stories and lyrics with people from all walks of life. Their unique music, in which different genres, cultures and geographies are mixed with improvisation, has become a part of the memories of both the city and its inhabitants. Siya Siyabend, a group of urban minstrels who have been setting up their own stage on the streets of Beyoğlu with their lyrics and music since the 90s, continue to meet their audience with the songs and improvisations they have composed in the last 30 years.


Büstün Style Siya SiyaBend Afişi, Babylon 2024

Siya Siyabend – Hayyam [Dünyadan Sesler Live Session] 2024

Siya Siyabend, 2005 yılından sonra ilk kez Babylon’daydı

Şu Siya Siyabend’in başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Hikâye uzun; fazla zamanınızı almadan 13 Şubat akşamına geleyim, kestirmeden.

Murat Beşer / Cumhuriyet Gazetesi 2020 

Topluluk en son 2005 yılında çıkmıştı Babylon’da. Mekân o zamanlar Asmalımescit’teydi, şimdi bomontiada’da. Köprünün altından o kadar su akmış ki, artık ne orijinal kadrosundan sadece solist Bizon Murat’ın kaldığı Siya Siyabend eskisi gibi, ne de Babylon… 

Topluluğun 15 yıl sonra Babylon’a döndüğü gecenin gündüzünde, 1.5 ay önce elini kıran davulcu Erdem Göymen, çıkıp tek elle de olsa çalma niyetindeydi ama ağır gribal enfeksiyon mâni olmuştu. Yakın zamanda atlattığı badirelere rağmen Bizon ise safrakesesinin yol açtığı kan zehirlenmesi nedeniyle mekâna hastaneden çıkarak gelmişti. 

Saatler 21.45’i gösterirken sahneye gelen topluluk üyeleri yumuşak bir girişle ortalığı ısıtmaya başlıyor. Bu adamlar ilk defa bir arada çalıyor sahnede ve üstelik provasızlar. Çok iyi bir orkestra bu, hepsi tek tek iyi müzisyen. Erdem’in yerine o gün monte edilen mahir davulcu Mehmet Ali Şimayli, İran Azerisi solak basçı Payam Ghasemi, yetenekli klavyeci Emil Tan Ergen ve iyi gitarcı Vahdet Ertuğrul Baydak.

15 dakika sonra Bizon elinde bir sırt çantası, üzerinde İstiklal Caddesi’nde CD sattığı yırtık partal elbiselerle geliyor, bağdaş kurarak başlıyor söylemeye. Acısı yüzündeki çizgilere vursa da “Bir Seher Vakti” ile gümbür gümbür inletiyor mekânı. Çalanlar değişmiş ama Bizon orada olduğu sürece fikirler baki belli ki.  

Belki de ilk defa kılığı kıyafeti bu kadar “düzgün” bir kalabalığa çalıyorlar. En az yarısı hali vakti yerinde ailelerin çocukları ve hipster kılıklı olsa da yerlere oturma alışkanlığından vazgeçmemiş bir kalabalık bu. “Cennet”, “Aklı Kıt”, “Ağrı Dağı”, “Can Evimden Vurdun” sırasıyla çalınırken istikrarlı biçimde akın ediyorlar salona. 

Kabul etmeli; sokaklarda dinlediğimiz Siya Siyabend artık başka bir boyutta. Reggae, funk, blues, rap, caz ritimli dans; hepsi var bu müzikte. Bizon şarkıları okuyor, konuşarak anlatıyor, arada ıslık çalıyor, heceliyor, rap yapıyor. Artık ölümüne söylüyor Bizon, canını, bedenini ortaya koyuyor; rulet masasında elindeki tüm pulları siyahta tek numaraya süren bir kumarbaz kadar keskin, son pikesini yapan bir kamikaze kadar gözü kara.  

Gerçek bir vokal doğaçlama ustası o, doğuştan yetenek. Scat yapmıyor, kelimelerle lobutlarla oynar gibi dalga geçiyor. Orkestra, Bizon’un kelimelerinin ayak izlerine basarak çalıyor. Onlar The Doors gibi çalmasa da, Bizon Jim Morrison’u aratmıyor. Çalgılar sırayla sololarına başlarken tuvalet molası istiyor Bizon; istifrağ ederek, ağrısını hafifleterek yeniden geliyor. 

Dönüşte okuduğu “Hayyam” ile Babylon’u İstiklal Caddesi’ne çeviriyor. Bir daha geri gelmeyeceğini iyi bildiğimiz doksanlı yıllara ait günlerden sepya tonlu bir kare yaşatıyor; “İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek” filmini izletircesine…

Siya Siyabend

No Ego, Just Music: Özge Ürer & Sista Sound

Özge Ürer  by Oğuzhan Üstün

Özge Ürer’in ikinci solo stüdyo albümü Urbanist şehirli insanın duygularının samimi hikayelerle anlatıldığı konsept bir albüm özelliği taşıyor. Ürer’in hikaye anlatıcılığına paralel; sokağın ve şehrin insana verdiği neşeyi, yükü, yaratıcılığı ve hüznü şarkıların dokusuna işleyen iki başarılı prodüktör Da Poet ve Emre Malikler ise Urbanist’te ilk kez bir araya geliyor.

Urbanist, retrowave, synth pop, electronica, trappop, oldschool, bass beat öğelerini güçlü bir sound ile dinleyiciye sunuyor. Yeri geldi­ğinde 80’ler, 90’lar yeri geldiğinde 2000’lerin tınıları şarkıların ruhlarıyla birleşiyor. Ürer’in vokal yetenekterinin çeşitliği de Urbanist’in öne çıkan taraflarından. Albümdeki tüm söz ve besteler Özge Ürer’e, aranjeler Da Poet ve Emre Malikler’e, mix ve mastering’ler ise Emre Malikler’e ait. Urbanist’ten bugüne kadar Kara Bela, Yasak Elma ve Sonu Baştan Belliydi teklileri yayınlandı.

Albümün açılış şarkısı Kartallar, Urbanist konseptinin işlen­diği bir video klip çalışmasıyla dinleyicinin karşısına çıkıyor. Urbanist’in dikkat çeken di­ğer kliplerinde olduğu gibi yönetmen koltuğunda yine Oğuzhan Üstün, kreatif direktörlüğünde ise Özge Ürer bulunuyor. Urbanist’in kapak ve görsel çalışmaları sanatçı Candan İşcan’a, fotoğrafları Oğuzhan Üs­tün’e ait.


Özge Ürer ‘Subkult Performans Room’ Performansı, Mayıs 2024

Özge Ürer’s second solo studio album Urbanist is a concept album where the emotions of urban people are told through intimate stories. In parallel to Ürer’s storytelling, two successful producers Da Poet and Emre Malikler, who weave the joy, burden, creativity and sadness of the street and the city into the texture of the songs, come together for the first time in Urbanist.

Urbanist presents retrowave, synth pop, electronica, trappop, oldschool, bass beat elements with a strong sound. The 80’s, 90’s and 2000’s sounds are combined with the spirits of the songs. The diversity of Ürer’s vocal skills is also one of the highlights of Urbanist. All lyrics and compositions on the album belong to Özge Ürer, arrangements to Da Poet and Emre Malikler, mixing and mastering to Emre Malikler. Urbanist has released the singles Kara Bela, Yasak Elma and Sonu Baştan Belliydi.

The opening song of the album, “Kartallar”, is presented to the audience with a video clip featuring the Urbanist concept. As in the other noteworthy clips of Urbanist, Oğuzhan Üstün is again in the director’s chair and Özge Ürer is the creative director. Urbanist’s cover and visual works are by artist Candan İşcan and the photographs are by Oğuzhan Üstün.

Source: ‘The Star of Alternative Scene’ by Akşam Gazetesi international newspaper


Özge Ürer ‘Sanatın Kadınları Belgeseli’ Kasım 2023

Özge Ürer ‘Urbanist’ 2022

“Farklı müzik tarzlarında üretim yapan ve farklı disiplinleri olan müzisyenlerle çalışmayı çok seviyorum. Müziğim ve müziğimiz hepsiyle birlikte karşılıklı evriliyor. Nitro ile yaptıklarımız da hep çok keyifli çalışmalar oldu. Dinamik, güçlü ve özellikle sound kalitesi yüksek çalışmalar.”

Prodüktör NitroKIDD ile Türkiye’deki ilk future rave tarzında hazırladığı “DBYT” EP’sini dinleyicisiyle buluşturan alternatif sahnenin ses getiren isimlerinden Özge Ürer ve NitroKIDD ile yeni EP’lerini konuştuk.

Batıkan Baksı / dergy.com Eylül 2023

Özge Ürer: Herkese selamlar ve sevgiler diyerek başlamak isterim. Size ve dergy ekibine ayrıca çok teşekkürler bana ve Nitro’ya bu alanı ayırdığınız için. ‘DBYT’ ilk olarak NitroKIDD’in bana “Future Rave tarzında bir çalışmaya sıcak bakar mısın?” demesi ve yazdığı aranjenin demosunu göndermesiyle başladı. Ben de üzerine ‘Doğuyorum Bir Yıldız Tozunda’yı söz ve müzik olarak yazdım. Nitro’nun aranjesi; evrenle bir ve bütün olma, aydınlanma ve farkındalık temaları üzerine bir şarkı yazmama vesile oldu ki bu aralar sürekli üzerinde düşündüğüm ve çalıştığım konular.

Özge Ürer, an urbanist

‘Kara Bela’ ve ‘Kartallar’ parçalarında beraber çalıştığınız bağımsız prodüktör NITROKidd ile çalışmışsınız bu projede de. NITROKidd ile yolunuz nasıl kesişti? Onun sizin müziğinize etkisi nasıl sizce?

“Urbanist” albümümün çıkış şarkısı ‘Kartallar’ı dinliyor NitroKIDD ve bana bir tebrik mesajı atıyor, hiç tanışmıyoruz bu arada. Ardından sürpriz diyerek drum’n bass bir remix yapıyor ‘Kartallar’a. Bu kadar olur ki albümün remix projesini başlatmıştık 10 prodüktörün dahil olduğu ve ilk remix olarak NitroKIDD’inkini yayınlıyoruz. Ben farklı müzik tarzlarında üretim yapan ve farklı disiplinleri olan müzisyenlerle çalışmayı çok seviyorum. Müziğim ve müziğimiz hepsiyle birlikte karşılıklı evriliyor. Nitro ile yaptıklarımız da hep çok keyifli çalışmalar oldu. Dinamik, güçlü ve özellikle sound kalitesi yüksek çalışmalar.

NitroKIDD x Özge Ürer ‘Doğuyorum Bir Yıldız Tozunda’ EP 2023

“Kocaman evrenin küçücük kopyalarıyız…”

Yeni tekliniz ‘DBYT’ aslında varoluşsal bazı krizlerin müzikle tezahürü sonucunda ortaya çıkmış bir parça bana göre. Sorgulamalar, sancılar, aydınlanmalar… Hepsi bu şarkının içinde kendine yer bulmuş. Nasıl bir dönemde kendine bir yol buldu bu şarkı?

Çok doğru tespit. Şu algılayabildiğim kısa hayatım boyunca hep düşündüğüm şey, kocaman evrenin küçücük kopyaları olduğumuz. Hem simülasyonuz, hem gerçeğin kendisiyiz. Her şey aynı anda, her an aynı varlıkta, farklı farklı benliklerce gibi yaşanıyor bence. Oysa senin ben olduğum, yanındaki birinin bir ağacın dalındaki çiçek olduğu ve hepsinin biz olduğunu düşünüyorum. O yüzden “biliyorum her şeyi” diyor şarkı ve de “görüyorum gerçeği” diye ekliyor. Aynı yerden varolan, her bir şeyin her bir varlığın biricik olduğunu anlatıyor aslında. Aynı yere ve aynı yerde deviniyoruz, hepimiz bir yıldız tozundan geliyoruz. No ego, yes music stili.

EP’nin tasarımını günümüzün en çok ses getiren trendlerinden biri olan yapay zeka ile yapmışsınız. Müzikte yapay zeka kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Yapay zeka, müziği nasıl dönüştürüyor sizce?

Diğer mesleğim kreatif işler üzerine. Teknoloji ile haşır neşir oluyorsunuz tabi ister istemez. AI acayip noktalara geldi elbet, ama kodu yazan, komutu veren ve ona hayal ettiren yine sizsiniz. Kreatif çalışmaları Midjourney ile ürettim ama hem ben hem de AI için istediğim yere gelmesi başka bir kreatif süreçti. Müzik alanında henüz AI ile bir iş üretmedim. Ama sizin prodüksiyon stilinizi öğrenen ve “bence sen bunu böyle yaparsın” diyen yapay zekaların çok kullanılan prodüksiyon programlarının içine girdiğinden haberdarım. Hep beraber göreceğiz süreçleri bence. Freddy Mercury’ye türkü filan söyletmek değil konu yani!

Özge Ürer, 2023

“Bu sene sahne senesi olacak…”

“DBYT”nin ardından hemen yeni çalışmalara başlıyor musunuz? Yoksa biraz yeni EP’nin keyfini çıkarıp, yeni çalışmaları 2024’e mi taşıyacaksınız?

Kasım ayında uzun zamandır yayınlanmayı bekleyen “Urbanist Remix Album – URA” yayınlanacak. Yurt içi ve yurt dışında 10 prodüktörün dahil olduğu bir proje. 7’si hali hazırda part part yayınlandı, son düzlüğe girdik yani. Ardından Sürveyan ile bir rap düetimiz var onu da peşi sıra salacağız. 2024’te başka sürpriz yayınlar olacaktır ama bu sene bol bol sahne senesi olacak gibi görünüyor.


Özge Ürer ‘URA’ 2023

URA > URBANIST REMIX ALBUM


Özge Ürer – Kartallar (NitroKIDD’s Vision) 2022

Özge Ürer’in “DBYT” EP’sinde birlikte çalıştığı prodüktör NitroKIDD ile de hem kendi projeleri hem de DBYT hakkında biraz söyleştik. “Neymiş bu future rave?” diye bir de NitroKIDD’den dinleyelim istedik.

Türkiye’de çok da rastlanmayan “future rave” tarzında çalışmalarla ses getiriyorsunuz. “Future rave” janrını Türkiye’nin müzik sahnesine taşıma fikri nereden geldi aklınıza?

Ülkemizde elektronik müzik üreten ve dinleyenler diğer ülkelere göre biraz daha az. Bundan sebep ben de Future Rave özelinde öncülük etmek istedim. Tabi bunda “bakın ülkemizde de bu müzikleri yapan biri var” mottosu çok etkili oldu. Sadece FR değil elbette, nadir örnekleri olan Türkçe Drum & Bass çalışmalarım da var.  Bu zamana kadar yapılmamış olanı yapmak beni sevindiriyor.

‘Kara Bela’, ‘Kartallar’ ve son olarak ‘DBYT’ olmak üzere 3 farklı parçada Özge Ürer ile çalıştınız ve iyi de bir uyum sağladınız. ‘DBYT’ye nasıl hazırlandığınızı bir de sizden duyalım mı?

’Kartallar’ remixini bitirdikten sonra Özge’ye bu projeden bahsettim. Aslında İngilizce sözlü bir parçaydı, dedim ki “neden ilk Türkçe Future Rave’i biz yapmayalım?” Parça zaten hazırdı, Özge’nin de sözleri yazması ve kayda girmesiyle projeyi tamamlamış olduk. Esasen tek versiyon olarak çıkış yapmayı planlamıştık ancak yayın tarihine üç hafta kala aklıma başka bir versiyon daha geldi, iki gün içinde onu da bitirdim. Böylelikle iki farklı tarzda yayınlamış olduk.

Through The Silence (Original ‘FR’ Mix)

“Future Rave, özetle tekno ile progressive house tarzlarının sentezidir.”

“DBYT”, Türkiye’nin ilk ‘future rave’ projesini de içinde barındırıyor. Bilmeyenler için future rave’in ne olduğunu sizden dinlesek nasıl olur?

‘Future Rave’ en kısa özetle tekno ile progressive house tarzlarının birleşimi. Agresif tekno seslerinin ve beat’in üstüne melodi dizilimini ve sözleri eklediğiniz zaman FR oluyor. Tabii ki tek formül bu değil ve bu kadar basit de değil. Bu tarzı 2020’de David Guetta ve MORTEN oluşturdu ilk olarak. Sonrasında çok hızlı bir şekilde yayıldı FR parçalar.

Teknolojik yenilikleri müzikal hayatınıza dahil etmeyi seviyorsunuz ve hatta kendinize ait bir de metaverse evreni var. Müziğin içinde teknolojinin sınırları sizce ne kadar olmalı? Dedikleri gibi teknoloji, müziğin ruhunu öldürüyor mu sizce?

Müziğe insan eli değmeli bence. Çünkü müzik, tamamen duyguların melodik olarak işlenmesi biçimi. Müzikte teknolojiyi kendinizi geliştirmek için kullanmalısınız, kolay yoldan sona ulaşmak için değil. Aksi halde herkes kendini müzisyen olarak tanımlar. Ben de teknolojiyi kendi evrenimi yaratmak için kullandım, aslında çok uzun bir hikayesi olan ve bunu yayınladığım müziklerin klipleri olarak parça parça anlattığım bir evren. İlk ‘Through The Silence’ parçam ile başladı ve Özge de dahil oldu bu evrene. Şu anki hikayenin sonu yine kendi parçam ‘Valerian Prince’e bağlanacak. Özel bir çalışma olduğunu düşünüyorum, umarım dinleyenler de aynı fikir de olur yayınlanınca. Bu hikaye bittikten sonra ‘Valerian Prince‘in ikinci bölümünü yapacağım. Proje çok yani anlayacağınız. Tıpkı müziklerimi kendim yaptığım gibi görselleri de baştan sonra kendim üretiyorum, modellemesinden tutun da animasyona, renk sınıflandırmasına kadar. Çok yorucu ve uzun sürüyor ama kafamdaki dünyaya hayat vermek çok ilham verici.

Elektronik müzik hem Türkiye’de hem de dünyada yükselişte ve birbirinden farklı tarzları, birbirleriyle harmanlanırken dinlemek mümkün. Sizin bu çeşitliliğe ve yükselişe dair düşünceleriniz neler?

Ülkemizde son zamanlarda çoğunluk olarak sürekli bir rap ve trap parçası yapma eğilimi var. “Bu tuttu hadi aynısından bir tane daha yapalım” fikrinin etkin rol oynadığı parçalar çoğu da. Rap ya da trap müziğe karşı değilim elbette çok da severim. Benim de rap parçalarım var, gelecekte yayınlanacak olan birkaç tane daha olacak, harika projelerim var bilinen rap müzisyenleriyle. Ancak başka tarzları da denemekte fayda görüyorum böylelikle hem sürekli aynı sesleri duymazsınız üreten olarak hem de dinleyicilerinize farklı müzikler sunmuş olursunuz, mesela geçen yıllarda çıkardığım ‘Dissimilarity’ EP gibi. İnsanlar da sıkılmıştır herhalde aynı şeyleri dinlemekten ki elektronik müziğe olan ilgi yükselmeye başladı. Bunu gördükten sonra Türkçe sözlü müzik de yapmak istedim, tabii ki yine kendi stilimde ve alışılmışın dışında tarzlarda.

> NitroKIDD


Powered by Özge Ürer
Ruff & Tuff Gecesi, KargaArt 2024
Sista Sound, Live Action at KargaArt

Kadın müzisyen, şarkıcı, DJ ve sanatçılardan oluşan müzik kolektifi Sista Sound’tan Özge Ürer, Melissa Lara Clissold ve Hatice Arıcı, kolektifin çalışmalarını ve müzik sahnesindeki güncel kadın meselelerini konuşmak üzere Sonsuz Çilek Tarlaları’na konuk oluyor.

Açık > Sista Sound

Radyo > Özge Ürer

Sista Sound Afiş

> Sista Sound

> Özge Ürer